Yeni Şafak böbürlendi: Kapattıkları tekke ve tarikatlar, vakıf ve dernek olarak sürüyor

Yeni Şafak’tan suç duyurusu niteliğinde bir itiraf geldi. Gazete Cumhuriyet’le birlikte ‘yeraltı’na çekildiğini söylediği tekke ve tarikatların bugün dernek ve vakıf statüsünde devam ettiğini yazdı.

Burcu Günüşen

Yeni Şafak gazetesinin kitap ekinde bugün yayımlanan “Tekkeler ne idi ne oldu?” başlıklı yazıda tekke ve tarikatların “şimdilerde vakıf, dernek statüsünde devam etmekte” olduğu belirtildi.

Kamil Büyüker imzalı yazı Cemaleddin Sever Revnakoğlu’nun “Tekke’de Pişmek” adlı kitabını tanıtıyor.

Yazı suç duyurusu sayılabilecek bir itirafla başlıyor:

Osmanlı toplumunda önemli bir yere sahip olan tasavvuf ve tarikat kültürü, Cumhuriyet’e geçişle birlikte yer altına çekilmek durumunda kalmıştı. Binlerce yıllık bir kültürden tevarüs edilerek gelen ve müesseseleşmiş bu yapı, şimdilerde vakıf, dernek statüsünde devam etmekte.”

Yeni Şafak’ın “Cumhuriyet’le birlikte yeraltına çekilmek durumunda kaldığını” yazdığı cami ve mescitler dışındaki tekkeler, zaviyeler ve türbeler bundan 98 yıl önce 677 sayılı kanunla yasaklanmıştı. 677 sayılı bu kanun halen yürürlükte ve Anayasa'nın 174. maddesiyle koruma altında. Ancak Cumhuriyet'in 100. yılında bugün tarikatlar toplumu sarmış durumda. 

Osmanlı feodalizminin ürünü

TKP MYK üyesi ve soL yazarı Erhan Nalçacı tanıtılan kitapta övgüyle bahsedilen Osmanlı tarikatlarının Osmanlı feodalizminin ürünü olduğunu, Osmanlı'nın da bütün feodal üretim tarzındaki ülkeler gibi toprak kölelerinin sömürülmesinde rızalarını almak için dini bir üst yapı kurumu olarak kullandığını belirtiyor ve ekliyor: "Ayrıca devlet mekanizması içinde de devletli tarikatların önemli bir yeri vardı."

Nalçacı'ya göre gericilerin ve Osmanlı sevicilerinin anlamadığı en önemli şey Cumhuriyet’in feodalizme ve Hanedan’a karşı bir devrimle kurulması. Cumhuriyet’i kuran devrimcilerin Fransız Devrimi'ne ilkesel olarak bağlı olduklarını söyleyen Nalçacı "Laik bir Cumhuriyet, eşit vatandaşlık, toprak köleliğinin yerini kapitalist ilişkilerin alması başlıca program unsurlarıydı" diyor.

'Kapitalist şirketler topluluğu gibi davranıyorlar'

1923 Devrimi'nin 1925’e gelindiğinde tarikatları yasal olarak yasaklamasının Cumhuriyet’i karşı-devrimci ayaklanmalara karşı korumak için zorunlu olduğunun altını çizen Nalçacı, "100 yıl sonra tam da kapitalizmin göbeğinde yaşarken neden tarikatlar toplumu böylesine sardı?" sorusunaysa şöyle yanıt veriyor:

"Bu tamamen iktidardaki sermaye sınıfının emekçi sınıflara karşı duyduğu korkunun sonucu olan gericileşmeyle birlikte ortaya çıktı. Burada amaç tekrar bir feodal düzen inşa etmek değil, feodalizmin üst yapı kurumlarından olan tarikatları kendi iktidarını korumak için kullanmak istemesinden kaynaklanıyor. Gerçekten de tarikatların çoğu bugün kapitalist bir şirketler topluluğu gibi davranıyorlar. Kapitalizmin çürümesi tarikatları ihale yolsuzluklarına, ücretli emek sömürüsüne, kara para aklamaya yöneltiyor. Düzeni daha da çürüten bir unsura dönüşüyorlar.”