Suriye uçağının indirilmesi 'uçuşa yasak bölge' hamlesi mi?

Türkiye'nin Suriye uçağını indirmesi ve Suriye üzerinden yapılan sivil uçuşları durdurması, "uçuşa yasak bölge ilanının ön adımı olabilir mi?" sorusunu gündeme getirdi. Emperyalist merkezlerin “henüz değil” yanıtı AKP hükümetinin provokatif hareketlerini dizginlemeye yetmiyor.

Çarşamba günü Türk savaş uçaklarının Moskova-Şam seferini yapan Suriye’ye ait Airbus A320 model uçağını zorla Ankara'ya indirmesinin yankıları bütün dünyada devam ediyor. Olayın ardından Türkiye’nin Suriye üzerinden yapılan uçuşları “güvenli olmadığı” gerekçesi ile durdurması da gerilimi tırmandırmaya yönelik bir girişim olarak yorumlanıyor.

Daha önceki açıklamalarında da Türkiye’yi daha temkinli davranması konusunda uyaran emperyalist odaklar bu uyarılara karşın Türkiye'ye destek veren adımlar atmaktan geri durmuyorlar. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerinin Diyarbakır'da konuşlanmış uçaklarının da Suriye sınırına çekilmesi bu iddiaları güçlendirici bir gelişme olarak sunuluyor

Dün Suriye Ulaştırma Bakanı Mahmut Said, ABD ve Suriye'den bazı yetkililerin Suriye hava sahasının güvensiz ilan edilmesinin uçuşa yasak bölge öncesi bir adım olduğunu düşündüklerini açıkladığını ifade etti. Kaynaklar topçu ateşi ile kontrol altına alınmaya çalışılan Türkiye-Suriye sınırının böylece uçaklardan da temizlenmeye çalışıldığını öne sürüyor. Böyle bir durumda Katar, Suudi Arabistan gibi Arap ülkelerinin de askeri anlamda destek verebileceği konuşuluyor.

ABD destek vermiyor, Türkiye "kendim yaparım" diyor
Suriye’deki sorunun uluslararası ölçekte yeni bir boyuta taşındığının bir diğer ipucu da ABD Savunma Bakanı Leon Panetta’nın son iki gün boyunca birçok açıklamasında Suriye’de kimyasal silahların tehdit olabileceğine ilişkin iddiaları yinelemesiydi. Ağustos sonunda Türkiye tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne sunulan uçuşa yasak bölge önerisini Fransa açıktan desteklerken, ABD tarafında bu öneri sıcak karşılanmamış, bunun yerine BM’nin mülteciler konusunda Türkiye’ye daha çok yardım etmesi önerisi yinelenmişti.

BM tarafından 185.000 olarak öngörülen mülteci sayısının 214.120’ye yaklaştığı tahmin ediliyor. Bunların tam olarak bildirilmeyen, fakat AFAD’a göre 80.410 kişilik bir kısmı Türkiye’deki kamplarda barındırılıyor. Mülteciler hukukuna aykırı bir biçimde çatışma bölgesine çok yakın yerlerde inşa edilen bu kampların "güvenliğinin sağlanması" iddiası, Türkiye’nin sınır güvenliği tezlerinin de bir dayanağını oluşturuyor.

soL gazetesi, TSK'nın topçu ateşi ile Suriyeli militanların saldırılarının eşgüdümlü bir biçimde yürütüldüğünü açığa çıkartmıştı. TSK Suriyeli militanlar için vuruyor

Batılı ülkeleri "uçuşa yasak bölge" kararı almaya ikna edemeyen Türkiye'nin, "sınır güvenliği" ve mülteci akını bahaneleriyle Suriye içerisinde oluşturulan fiili tampon bölgeyi havadan da denetlemek istediği yönünde iddialar bulunuyor. Özellikle Akçakale olayı sonrasında Türk ordusunun Suriye'ye yönelik topçu ateşi yoğunlaşırken, bu saldırıların Suriyeli silahlı gruplarla koordinasyon halinde sürdüğü yolunda kanıtlar da açığa çıkıyor. Türkiye'nin Halep saldırısı yenilgiye uğrayan muhaliflerin ülkenin kuzeyine doğru çekilmesine yardımcı olmak, Özgür Suriye Ordusu'na bağlı militanların komuta ve kontrol yapısını ele almak ve sınır bölgelerinde rahat hareket etmelerini sağlamak üzere, Suriye'nin kuzeyinde fiili olarak bir tampon bölge oluşturmaya çalıştığı yönünde kuvvetli iddialar bulunuyor. Bu iddiaların bir boyutunu da Batı'nın şimdilik yanaşmadığı "uçuşa yasak bölge"nin Türk Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilmesi olabileceği tezi oluşturuyor.

“Uçuşa yasak bölge” Libya’da 30 bin kayıba neden olmuştu
Rus Bilimler Akademisi Doğu Araştırmaları’nda görev alan Boris Dolgov daha önce ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton “uçuşa yasak bölge” ile ilgili bir imada bulunduğunda bunun Libya’daki senaryonun tamamen aynısı olacağını söylemiş, Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’da bu açıklama üzerine Libya senaryosunun böyle bir tekrarının BM kurumlarına zarar vereceğini ifade etmişti.

NATO işe bu açıklamaları ciddiye almamış ve varlıklarının BM’ye güç kattığına inandıklarını açıklamıştı. BM tarafından ilan edilecek bir uçuşa yasak bölge ilanı üzerine Libya’da muhalif gruplara NATO uçakları destek sağlanmış, yapılan müdahaleler sonucunda 30 bin insanın yaşamını yitirmesiyle rejim değişikliği gerçekleştirilmişti.

İstihbarat ABD'den
Önceki gün inişe zorlanan Suriye uçağının özellikle Rusya'nın tepkisini ölçmek amacıyla gerçekleştirilen bir provokasyon olduğu görüşü ön plana çıktı. Moskova'dan gelen ve içerisinde 17 Rusya vatandaşının da bulunduğu sivil uçağın Ankara'ya inmeye zorlanması, ardından Rus elçilik görevlilerinin hava alanına alınmaması gibi verilerin, Rusya'ya yönelik bir deneme olabileceği yönünde iddialar mevcut. Uçakta füze sistemleri parçalarının bulunduğu ve bunların Rusya'dan Suriye'ye yollandığı iddialarının dayandığı istihbaratın ise ABD'den geldiği yönünde söylentiler bulunuyor. Dolayısıyla Rusya'nın tavrını denemeyi hedefleyen bu girişimin ABD'yle koordinasyon halinde gerçekleştirildiğini öne sürmek mümkün görünüyor.

Rusya'nın olaya güçlü bir tepki vermemesi halinde Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde oluşturduğu fiili tampon bölgeyi havadan da denetlemeye yönelik adımlar atması olasılığının bu nedenle de artacağı söylenebilir.

(soL - Haber Merkezi )