Musul defteri kapandı fakat Irak için savaş sona mı erdi?

Musul savaşı sona erdi ve IŞİD tamamen kentten çıkarıldı. Fakat ABD işgali sonrası Irak ile 2011 yılının başlarında Arap Baharı ile şekillenen Irak arasında sessizce devam eden başka bir savaş var.

Emre Köse

Irak ordusu ve Haşd'uş Şaabi (Halk Seferberlik Güçleri), ABD öncülüğündeki koalisyonun hava ve lojistik desteğiyle 9 ay süren şiddetli kent savaşlarının ardından Irak'ın en büyük kentlerinden olan Musul'u tamamen IŞİD'den geri aldı.

Ancak aylar süren bu savaş, yalnızca bölgesel ve uluslararası aktörlerce ''küresel istikrar'' için ciddi bir tehdit olarak görülen IŞİD tarafından işgal edilen kenti geri almak maksadıyla yürütülen bir savaş değildi.

Al Monitor'den Ali Hashem'e göre, ABD işgali sonrası Irak ile 2011 yılının başlarında Arap Baharı ile şekillenen Irak arasında sessizce devam eden başka bir savaş var.

ORDUDA RÜŞVET SKANDALI VE 'HAYALET ASKERLER'

2014 yılının haziran ayında Musul'un IŞİD tarafından işgal edilmesiyle, çok az sayıda insan kentin nihayetinde Irak güçleri tarafından kurtarılacağını düşünüyordu.

Aslında, on binlerce askeri eğitmek için harcanan milyarlarca dolara rağmen Irak'ta gerçek bir ordu yoktu; bunca harcamanın silahlı kuvvetlerin gücü ve disiplini üzerinde hiçbir etkisi de olmadı.

Bunun yanında orduda çok sayıda devletten maaş alan, bunların bir kısmını üst düzey görevlilere veren; bunun karşılığındaysa görevlerini yerine getirmeyen, komutanlarını zenginleştiren ve orduyu sabote eden 50 bin "hayalet askerin'' bulunduğunun keşfedilmesi de ''şok etkisi'' yarattı. [1]

Söz konusu olan sadece ordudaki rüşvet skandalı da değil, Bağdat hükümeti son yıllarda bölgede yolsuzluğun simgesi haline geldi.

Irak hükümeti, 2014 yılında Transparency International'ın Yolsuzluk Algılamaları Endeksi'nde 175 ülke arasında 170'inci sırada yer aldı. Yolsuzluk Algılamaları Endeksi, dünya genelinde kamu sektöründeki yolsuzlukların algılanan düzeylerini ölçüyor. Ülkelerin puanı 0'a yaklaştıkça ''durum kötü'' anlamı çıkıyor. Verilere göre, Irak'ın 2014 ve 2015 yılı puanı 16 ve 2016 yılındaysa puanın 18 olduğu görülüyor. [2]

Irak'ta son on yılda on milyarlarca dolar kayboldu. [3] Bununla birlikte, Bağdat önlerine ulaşmayı başaran birkaç bin cihatçı militanın karşısında ülkenin dağılmasının pek de sürpriz olmadığı sonucu ortaya çıkıyor.

IŞİD'in 2014 yılının yaz aylarında Bağdat önlerine gelmesine dönük çoğu kişinin aklındaki tek düşünce, güvenilir bir ordu olmadığı için ABD'nin müdahale edip saldırıya son vermesiydi.

İRAN DENKLEME DAHİL OLUYOR

Öte yandan Suriye kriziyle meşgul olan İran hesapta yoktu, Iraklıları gayri nizami harp konusunda yetkin alan kuvvetlerinden başka hiçbir güç kurtaramazdı. Ülke sathında bunu yapacak yetkinliğe sahip olan tek güç ise Haşd'uş Şaabi'yi oluşturacak olan İran destekli Şii milis güçleriydi.

Haşd'uş Şaabi'yi oluşturan gruplar, 2014 yazında yani IŞİD yükselişe geçtiği sıralarda, Bağdat vilayetindeki bölgelerde, Diyala ve Selahuddin bölgelerinde savunma hatları kurmaya başlarken, IŞİD saldırıları karşısında tutunamayan Irak ordusu ya geri çekiliyor ya da kaçıyordu.

Buna paralel olarak beklenmedik olaylar yaşandı; İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani, bir grup yardımcıyla birlikte Irak'a girdi. Bu yardımcılar ve askeri danışmanları sadece İran'dan gelenler değil, Lübnan'dan gelenler de oluşturuyordu.

Kısa süre sonra, ülkedeki en yüksek Şii otoritesi olan Ayetullah Sistani, insanları IŞİD'e karşı savaşmaya çağıran bir fetva yayımladı. Böyle bir otoritenin, en son Irak halkı 1920'de İngiliz mandacılarına karşı ayaklanırken fetva verdiği görülmüştü.

İHTİLAFLAR

Bunun sonucunda resmi verilere göre gönüllü sayısı yüz binleri aştı. Fakat alanda savaşan güçlerin çoğu ya rakipti ya da daha önce birbirlerinden ayrılmıştı; bu nedenle, aralarında düşmanlık söz konusuydu. Ancak IŞİD tehdinin yakıcılığı gruplar arasındaki ihtilafların kısmen de olsa bir kenara bırakılması sonucunu getirdi.

Ancak Irak'ın IŞİD'den tamamen arındırılmasıyla bu gruplar arasındaki gerginliğin tekrar tırmanışa geçmesi işten bile değil. Hatta, geçtiğimiz yılın şubat ayında Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sadrist Hareket ve Asaib Ehl el-Hak arasında Bağdat ve çevre kasabaları kapsayan bir çatışma baş göstermişti. Sadrist Hareket'ten kopan Asaib Ehl el-Hak grubu, Sadr öncülüğündeki El Ahrar bloğunun parlamentoda 34 koltuğa sahip olmasının gücü ve etkisine karşı çıkıyor.

Sadr'ın statüsü, diğer Şii partileriyle karşılaştırıldığında, esas olarak güçlü kalıyor. Yakın zamanda Sadr, ülkenin kilit siyasi, güvenlik ve ekonomik sorunları hakkında alternatif bir vizyon sunarak Irak'ın bölünmüş halk kesimlerinin tamamına ulaşmayı hedefledi ve Sadr, hareketinin geleceğini daha somut bir temel üzerine inşa etmek üzere bir dizi atılım gerçekleştirdi.

2015'TEKİ 'YOLSUZLUK' PROTESTOLARI VE PARÇALANMIŞ IRAK

2015 yılının ağustos ayında, başkent Bağdat, güneydeki Basra'da ''yolsuzluk karşıtı'' protestolar başlamıştı, bu protestolar Şii yoğunluğun varlık gösterdiği Necef ve Kerbela'ya da yayıldı. Protestolar elektrik kesintileri, musluktan tuzlu su akması ve artan yolsuzluklara dönüktü. Bu sırada Irak hükümeti, ''elektrik kesintileri'' nedeniyle ülkenin birçok yerinde protestolarla karşılaşırken IŞİD, Musul'da halka ''güvenilir elektrik enerjisi sunmakla'' övünüyordu. [4]

2003 yılında Saddam Hüseyin'in deviren ABD işgalinden sonra iktidara gelen Şii dini parti ve örgütlerin, Irak'ı parçalanmış bir ülkeye, işlevsiz bir devlete ve dünyanın en perişan yerlerinden birine dönüştürmekten büyük ölçüde sorumlu olduğu açık bir gerçek. Irak'ın yolsuz ve işlevsiz yönetim sistemini düzeltmekse bu saatten sonra bir hükümet değişikliğinden daha fazlasını gerektiriyor.

ABD'NİN KIRMIZI ÇİZGİLERİ VE İRAN'IN IRAK'TA ARTAN NÜFUZU

Haşd'uş Şaabi eğitilirken ve organize olurken ABD, Iraklılara ve dünyaya karışık sinyaller veriyordu. Washington yetkilileri, IŞİD'e karşı verilen mücadelenin 20 yıldan fazla bir zaman alacağını öne sürüyordu. Bu tek başına, IŞİD'i gerçekten bir tehdit olarak görenlerin endişelerinin yükselmesine neden oldu. [5]

İran çabalarını sürdürürken bir yandan ABD hava operasyonlarına devam ediyordu. Pek çok kez ABD ve İran, Iraklılar aracılığıyla dolaylı olarak işbirliği yapmak zorunda kaldı ve taraflar, sonuçlar çıkarlarına hizmet ettiği sürece mutluydu. Salahuddin ve Anbar vilayetlerinde ve Felluce kentinde ABD uçakları IŞİD mevziilerini vuruyor, Haşd'uş Şaabi grupları da dahil olmak üzere Irak güçleri de ilerliyordu.

ABD ise 2015 yılının aralık ayında Anbar'da olduğu gibi, Haşd'uş Şaabi gruplarının belli başlı çatışmalara katılmamasını talep etmeye başladı fakat Haşd milisleri farklı üniformalarla çatışmalara dahil olmaya devam ediyordu. Sonrasında ABD, Haşd'uş Şaabi gruplarının Suriye sınırından uzak durması ve Musul'u IŞİD'den kurtarmaya yönelik savaşa katılmaması gerektiğini de içeren bir takım ''kırmızı çizgiler'' belirledi. [6]

Söz konusu kırmızı çizgiler çiğneneli epey bir zaman oldu. Haşd'uş Şaabi grupları Tanf sınır bölgesinde ABD destekli ÖSO militanlarının önünü kesmek için Suriye ordusuyla koordineli bir şekilde Suriye sınırına ilerleyerek buraya konuşlandı, Musul savaşında da etkin bir role sahiplerdi.

22 Temmuz'da Irak Savunma Bakanı Erfan el-Hiyali İranlı yetkililerle görüşmek üzere Tahran'a bir ziyaret düzenledi. Bu ziyaret gerçekleştirildiğinde Musul'un IŞİD'den geri alınmasının üzerinden 3 hafta geçmişti. Ziyaret neticesinde iki ülke arasındaki savunma işbirliğine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalandı.

İran devlet ajansı IRNA'da anlaşmanın imzalanmasından sonra yayınlanan haberde, "Terörizm ve aşırılığa karşı mücadele, sınır güvenliği, eğitim, lojistik, teknik ve askeri desteğe ilişkin işbirliği ve tecrübelerin paylaşımının sağlanması bu mutabakat zaptının hükümleri arasında'' ifadeleri yer aldı.

İran'ın Irak'taki rolünden endişe edenlerin ana korkusunun Haşd'uş Şaabi'nin ülkede nüfuzunu arttırması dolayısıyla da İran'ın ülkeye erişim alanının genişlemesi olduğu görülüyor.

Haşd'uş Şaabi'nin Irak'ta resmileştirilmesi ve kurumsallaştırılması çabaları da sürüyor. Bu durum Haşd'ı, Musul savaşı sonrası Irak'ta hesaba katılması gereken bir güç haline getirdi ve Haşd kısa sürede sahneyi terk etmeyecektir.

Bu nedenle, Irak'taki İran etkisinden endişe duyanlar için önemli fakat göz ardı edilen seçenek, Haşd'uş Şaabi ile etkileşimi düşünmek ve hesaba katmak olacak. Aksi takdirde, Irak'ın IŞİD'den korunması için görevlendirilen bu yeni gücün yönünü tayin etme konusunda İran'ın rakibi olmayacak.


[1] http://www.reuters.com/article/us-mideast-crisis-iraq-soldiers-idUSKCN0J...

[2] https://www.transparency.org/cpi2014/results

[3] http://nationalinterest.org/feature/corruption-iraq-where-did-all-the-mo...

[4] https://www.wsj.com/articles/iraqi-city-of-mosul-transformed-a-year-afte...

[5] http://www.reuters.com/article/us-usa-army-odierno-idUSKCN0PR2F320150717

[6] http://alghad.com/articles/1159572