Avrupa'dan Türkiye'ye: Siz mültecileri tutun, parası neyse biz verelim

Avrupa Birliği ülkelerinin "göçmen krizi"ne bulduğu çözüm, Türkiye ve Yunanistan gibi ülkelere "göçmen kampları" yapılması ve Avrupa devletlerinin de bunların finansmanına katılması.

Dış Haberler

BBC'nin haberine göre yalnızca bu Temmuz ayında, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinden 100 binin üzerinde göçmen Avrupa Birliği (AB) sınırlarına ulaştı. Bu durum, AB'yi büyük bir "mülteci krizi" ile baş başa bıraktı.

Al Monitor'dan Barın Kayaoğlu'nun yazısına göre, Avrupa devletleri krizi olabildiğinde "çeper" ülkelere itmeye çalışıyor.

Geçen hafta Danimarka'nın Liberal Parti hükümeti, Avrupa'ya geçmek isteyen mültecileri durdurması karşılığında Türkiye'ye para teklif etti.

Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere'nin teklifi ise "insani" idi: İtalya, Türkiye ve Yunanistan'da kamplar inşa edilsin ve sığınma isteyenler sınıflandırılsın. Sığınmacılar, AB'nin üye devletler için belirlediği kotalar uyarınca Avrupa'ya alınsın.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte ise, sağcı siyasetçi Geert Wilders'in baskısı altında, "mülteci" olarak sınıflandırılmayan kimselere gıda ve barınma yardınını keseceğini ilan etti. Rutte, bu insanların ya sınırdışı edileceğini ya da mülteci kamplarından uzaklaştırılacağını söyledi.

İngiltere'nin muhafazakar hükümeti de, Avrupa'nın "göçmen kotası" uygulamasına karşı çıkıyor. Macaristan ise, Sırbistan sınırına 177 km'lik dikenli tel çekti.

Alman İçişleri Bakanı daha önce, Avrupalı liderlerin ortada bir "mülteci krizi" görmediğini söylemişti. Onlara göre, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan gelenler "mülteci" değil, "göçmen"di.

Bu terminoloji farkı bilinçsiz değil. "Göçmen" sözcüğü, gönüllü ve bilinçli bir yer değiştirmeyi ifade ediyor. Avrupalı devletler böylece zorla topraklarından edilen mültecilerin bunu kendi tercihleriyle yaptığına yönelik bir algı yaratıyor.

ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Başak Kale de, Avrupalı devletlerin "istediği mülteciyi seçme" hakkına, 1951 Cenevre Sözleşmesi uyarınca sahip olmadığını söylüyor.