Prof. Dr. Aslı Tolun: 4+4+4 hem çocuklar hem ülke için mahsurlu

Bilim Akademisi Derneği kurucularından Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aslı Tolun ile 4+4+4 kesintili eğitim tasarısı üzerine konuştuk.

Dün Vatan gazetesinde Sabancı Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Bilim Akademisi Derneği Onur Kurulu üyesi olan Prof. Dr. Tosun Terzioğlu ile 4+4+4 tasarısı ile ilgili bir röportaj yayımlandı. Röportajda Terzioğlu, 4+4+4 formülünün kız çocuklarını okuldan alıp eve hapsedeceği eleştirilerine katılmadığını belirtmiş, hatta ilkokulda türbanın serbest bırakılması gerektiğini de ileri sürmüştü. Terzioğlu, 8 yıllık zorunlu eğitimin önemli olduğuna vurgu yapmış ve tasarıyı bu konuda gerilemeye neden olabileceği, çıraklık yaşının 11'e düşebileceği ve iyi bir hazırlık döneminin ardından gündeme getirilmediği gerekçesiyle eleştirmişti. Söz konusu yasa tasarısını Bilim Akademisi Derneği'nden bir başka isme, Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aslı Tolun'a sorduk. AKP'nin Türkiye Bilimler Akademisine (TÜBA) müdahalesi üzerine istifa edip Bilim Akademisi Derneği'nin kuruluşunda yer almış olan Prof. Dr. Tolun, kız çocuklarının eve hapsedilmesi tehlikesine ve çocuk yaşta öğrencilerin meslek seçmek zorunda kalmasının yaratacağı sorunlara dikkat çekti.

Eğitim sistemi ile ilgili hükümetin gündeme getirdiği 4+4+4 tasarısı kız çocuklarının eve hapsedileceği ve yoksul çocukların erken yaşta çırak olmak zorunda kalacağı gerekçeleri ile eleştiriliyor. Sizin tasarı ile görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Evet, bu eleştirilere katılıyorum. Hem kızların okula gönderilmeyeceği, hem de çocukların küçük yaşta çıraklığa yönlendirileceği eleştirilerini paylaşıyorum. Konunun başka boyutları da var. Öğrencilerin çok erken yaşta meslek seçmek zorunda bırakılması, bir çocuğun o yaşlarda yeteneğini bilemeyeceği nedeniyle, çok mahsurlu. Böylece ne çocuk yeteneğine ve ilgi alanına göre bir meslek seçebilecek, ne de halkın potansiyelinden ülke tam olarak yararlanabilecek. Deneyimlerimize göre, küçük yaşta pek başarılı olmayan bir öğrenci daha sonra çok başarılı olabiliyor. Bir üniversite öğrencisi bile birinci sınıftan sonra bölüm değiştirmek isteyebiliyor, bölüm değiştirdiğinde ise çok başarılı olabiliyor.

Ben de üniversitede önce mühendislik seçmiştim, sonra temel bilimlere geçtim. Benim ailem kararımı desteklemişti. Ancak biliyoruz ki ülkemizde ailelerin çoğu çocuklarına baskı yapıyor meslek konusunda. Çocuk yaşta bir öğrenci meslek seçmek zorunda bırakıldığında, kararı aileler verecek demektir.

Endişeliyiz. Zaten biliyorsunuz dünyada çocuk gelin sıralamasında ilk sıralarda yer alıyoruz. Bu tasarı ile bu sorun daha da büyüyecek. Sekiz yıl zorunlu eğitimden vazgeçmemek gerek. Hatta ana sınıfı eğitimi de zorunlu kılınarak, zorunlu eğitim 9 yıl olmalı. Tabii en iyisi, eğitim ve bilimde ileri ülkelerdeki gibi zorunlu eğitimin 13 yıl olması. Sekiz yıla ne kadar zor geldiğimizi unutmayalım. Geriye dönülmemeli.

Tasarıyla ilgili çok iyil bir eleştiriyi 28.02.2012 günü üniversitemiz Eğitim Fakültesi yayımladı.

Prof. Dr. Tosun Terzioğlu Vatan gazetesindeki röportajında ilkokulda da türbanın serbest bırakılması gerektiğini ileri sürüyor. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Küçücük kızlara türban takılması bence insan haklarına aykırı. Çocuk türbanı aile zoru ile takacaktır. Zaten o yaşta kendi başına akılcı bir seçim de yapamaz. İlkokuldaki çocuğu bu konuda yönlendirmek çok zararlı olacak, o yaşta türbanı taktıktan sonra ise onu çıkarması hemen hemen imkansız olacaktır. Cumhuriyetin ilk yıllarında ilkokulda okumuş bir bey, öğrencilerden okula artık fessiz gelmeleri istendiğinde, “kendimizi çıplak hissetmiştik” demişti. Erkeklerin başlarını örtmek kimsenin aklına gelmiyor geriye gitme uygulamaları hep kadınlar üzerine. Tabii bir kadın olduğum için de çok üzülüyorum bu duruma. Kadın ve erkek eşit olmalı.

Böyle bir uygulama toplumda son yıllarda başlamış olan inanca göre ayrımı daha da derinleştirir. Ayrıca, bireyin inancı ne olursa olsun, gelişimi ancak laik bir ortamda en iyi şekilde olur.

4+4+4 tasarısı Başbakan Erdoğan'ın dindar nesiller yetiştireceğiz çıkışı ile birlikte gündeme geldi. Sayın Terzioğlu, bir insanın hem dindar hem bilim adamı olabileceğini ifade etti ve Erdoğan'ın sözlerinden sadece dindar ifadesinin öne çıkarılmasını eleştirdi. Siz Erdoğan'ın dindar nesil çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elbette devletlerin laik olması en iyisi. Farklı inançları olan bireyler ancak laik bir ülkede rahatça bir arada yaşayabilir. Laiklik toplum için en iyisidir ve laik bir yönetim dindar kuşaklar yetiştirmez. Ayrıca, ülkemizde herkes aynı inanca sahip değil. Dindar nesil yetiştirme çabası farklı inanç grupları için hak kaybı anlamına da gelir. Böyle olursa aleviler ne yapacak? Hıristiyanlar ne yapacak? Biliyorsunuz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi zorunlu din derslerini uygun görmemişti.

Hem din konusunda çok fazla tartışma var, farklı yorumlar var. Doğrusuna kim karar verecek? Örneğin eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu dinde başörtüsü zorunluluğu olmadığını söylemişti.

Herkes inancında serbest olmalı ama şu nokta açık ki, toplumları bilim ileri götürüyor. Eğitim akılcı olmalı, bilime dayalı olmalı. Ülkemizdeki son gelişmeler fevkalade kaygı verici. Biliyorsunuz, TÜBA işlevsizleştirildi, çalışamaz hale getirildi.

Hocam değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz.

(soL - Haber Merkezi)