Solun yeni seçim sınavı

Hepsi yeniden ortaya çıktı. Pazar yerinde, metro ağzında, fabrika çıkışında, okul girişinde... Belli başlı bütün siyasi eğilimlerden gönüllü militanlar, bazen de muhtemelen ücretli elemanlar kalabalıkların yoğun olduğu noktalarda bildiri, broşür dağıtıp gazete, dergi satıp, toplantı duyurusu yayarak, ayaküstü sohbet ederek seçmenin gönlünü almaya, aklını çelmeye çalışıyorlar. Fransa, “Güzel günlerin yakın olduğuna içtenlikle inanılan çağlar”da bu manzaralara daha alışkındı. Genellikle sol geleneğin bir parçası olan bu tipte “eylemler” son 20-25 yılda yalnızca seçim arifelerine indirgendi. Hâlbuki çoğunluğun komünistler, arada bir de sosyalistler ya da yörede örgütlenmesi olan daha radikal sol, goşizan hareketlerin yandaşları yerel ya da ulusal sorunlardan hareketle çarşı-pazarlarda, fabrika-okul önlerinde, toplum taşımacılık noktalarında bildiriler dağıtırlardı. Ülkenin en güçlü yerel örgütlenmesine sahip Fransız Komünist Partisi (FKP/PCF) militanları 80’li yılların sonuna kadar posta kutularına düzenli bildiri, haber bültenleri atar hatta ev ev, kapı kapı dolaşır insanlarla konuşur, onlarla doğrudan diyalog kurar, etkileşim yolları ararlardı. Partinin haftalık popüler dergisi L’Humanité Dimanche satılır, elden abonelikler sağlanırdı.

Cumhurbaşkanlığından sıra milletvekilliği seçimlerinde
Bildiğiniz gibi Fransızlar cumhurbaşkanlığı seçimlerinden 5 hafta sonra şimdi de genel seçimlere davetli. 6 Mayıs’ta Sosyalist Partisi (SP) adayı François Hollande’ı devlet başkan seçen Fransızların bu kez sandıktan çoğunluğu sol olan bir Millet Meclisi çıkartması bekleniyor. Seçmen kütüklerine kayıtlı 46 milyon Fransızın yarın (10 Haziran) yeniden sandık başına gitmesi gerekiyor. 10-17 Haziran tarihlerinde iki tur olarak düzenlenen milletvekilliği seçimlerinde de solun iktidara geleceği öngörülüyor. 577 seçim bölgesinden çıkacak 577 koltuğun 3950’si erkek 2641’i kadın toplam 6603 adayı var. Her seçim bölgesinde ortalama aday sayısı 11,4’ü buluyor. Adayların en yüksek olduğu seçim bölgesi toplam 23 adayla Paris 8. Bölge. Bu sene ilk kez Fransa dışında yaşayan 1,3 göçmen Fransız da kendilerini temsil edecek 11 vekil seçecekler.

Ancak Fransızların yüzde 40’ı bu defa pek sandık başına gitmekten yana değil. Bu eğilimi iki etken açıklıyor. Öncelikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerine verilen önemin ağırlığı ve yorgunluk (ya da bıkkınlık). Diğer belirleyici etken ise kamuoyu araştırmalarının az farkla da olsa oldukça emin ve sürekli bir tavırla solun kazanacağı doğrultusunda çıkması. Gerek sağ, gerekse sol seçmenlerin bir kısmı nasılsa sol alacak kayıtsızlığıyla sandık başına gitmeye üşeniyorlarmış. 1986 yılında yüzde 78 olan genel seçimlere katılım eğilimi 20 yılda düzenli biçimde azalmış (1997’de ikinci turdaki yüzde 71’lik katılım istisnası hariç), 2007 seçimlerinde yüzde 60’a kadar düşmüştü. Uzman gözlemciler bu kez de katılım konusunda pek iyimser olamıyorlar. Halbuki son 15 yılda cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılımda göreli bir yükselme eğilimi gözleniyor (2012, 2007’ye oranla 2-3 puan düşük olsa da).

İbre soldan yana
Son günlerde gerçekleştirilen kamuoyu yoklamaları Sosyalist Partisi ile eski iktidar partisi, Nicolas Sarkozy’nin siyasi hareketi (Hareket, zira içinde 5-6 sağ siyasi çevre ve partiyi barındıran ne zaman patlayacağı belirsiz bir yapı) UMP’yi başabaş gösteriyor. Her iki siyasi oluşumun da yüzde 32-33 civarında bir oy potansiyeli var. Fransız Komünist Partisi ve Sol Parti’nin öncüsü olduğu Sol Cephe (Sol Cephe adaylarının yüzde 80’i FKP’li) yüzde 8-10 ile Yeşiller’in yüzde 5-6 bir oy alacağı sanılıyor. Bu eğilimler kesinleştiği takdirde Sosyalist Parti, Sol Cephe ve Yeşiller ile bütün solun toplam 303 ile 357 arası, geleneksel sağın da 220 ile 274 arasında milletvekili çıkartması bekleniyor. Özel bir kamuoyu araştırmasına göre Fransızların yüzde 55’i cumhurbaşkanıyla uyumlu çalışacak sol bir meclis ve iktidar istiyor.

Aşırı sağcı ve milliyetçi Milli Cephe’nin (MC/FN) de yüzde 15-16’lık bir desteğe sahip olduğu varsayılıyor. Merkez sağ MoDem’in yüzde 2-3, çeşitli aşırı sol hareketlerin oyları yüzde 1 civarında seyrediyor. Seçim bölgelerinin dağılımı ve seçim ittifakları olmaması nedeniyle MC ve MoDem’in iyimser ihtimalle 3-4 milletvekili çıkartabileceği düşünülüyor. Seçimleri reddeden Anarşistler dışında aşırı solundan merkez sola Fransız solunun avantajı ikinci turlarda en iyi durumdaki sol adayda birleşebilme güç ve bilincinde yatıyor. Fransız sağının en büyük zaafı aşırı sağın Cumhuriyetçi ilkelere ters düşmesi nedeniyle belli bir seçim ittifakı oluşturulamamasından kaynaklanıyor. François Mitterrand’ın nispi seçim sistemi uygulattığı 1986 genel seçimleri hariç Milli Cephe hiç meclise giremedi. 1988-2007 arasında yüzde 12’nin altına hiç düşmeyen aşırı sağ seçim müttefiki bulamadığı için daima parlamento dışında kaldı. Liderliğini Le Pen ailesinin yürüttüğü Milli Cephe tarihi yenilgisini Sarkozy’nin kendi savlarını “çaldığı” 2007’de yaşadı ve yüzde 4,3’e düştü.

Akkoyun karakoyun ikinci tura
İlk turda geçerli oy sayısının yüzde 50’sini alarak (kayıtlı seçmenlerin en azından yüzde 25’ine tekabül etmesi gerekir) seçilebilen vekil çok az olacağından genelllikle seçim sonuçlarının yüzde 90’a yakını ikinci turda belirlenecek. İlk turda asgari yüzde 12,5 alan bütün adaylar ikinci tura katılabilir. Solda çok nadir görülen üçgen aday sorununa, Fransız geleneksel sağı sürekli maruz kalmıştır. Zira çoğunluğun 3. konumdaki Milli Cephe adayı 2. turda seçime girince geleneksel sağ adayın şansı düşer. Bu durumda en yüksek oyu alan aday milletvekili seçilir. Yani Fransa’da seçim sonuçları her zaman sol ve sağ adayların matematiksel oy toplamlarıyla belirlenmez.

François Hollande ve Jean-Marc Ayrault

Sarkozy’nin 5 yıllık “felâket bilançosu” şu anda soldan yana esen iyimserlik rüzgârlarını hazırladı ve güçlendirdi. Hollande’ın seçilmesinden bu yana 4 hafta, hükümetin kurulmasından yana 3 hafta gibi kısa bir zamana rağmen olağandışı hızla alınan bazı sosyal önlem ve siyasi kararlar kamuoyunu olumlu etkilemiş durumda. Hollande partisinin diğer sol müttefiklere muhtaç kalmadan 289 koltuklu salt çoğunluğu ele geçirmesi için uğraşıyor. Her ne kadar son kamuoyu yoklamaları rekor bir rakamla François Hollande’a olan güveni yüzde 65, sosyalist başbakan Jean-Marc Ayrault’ya yüzde 68 gösterse de Fransızların sosyalistlere tek başlarına iktidar vermeye pek niyetleri yok gibi gözüküyor.

Sağ ve UMP’nin umudu da seçimlerden birinci güç olarak çıkıp Hollande’ı frenlemek amacıyla “Barış içinde bir arada” iktidar olmanın zeminini yaratabilmek. Fransa bu tarz iktidarları iki kez tanıdı ve pek de memnun kalmadı. Sosyalist lider François Mitterrand cumhurbaşkanı olarak başbakan Jacques Chirac ile, sağcı devlet başkanı Chirac da sosyalist başbakan Lionel Jospin ile asla anlaşamadılar. Zaten Fransızların yüzde 51’de böylesi iki başlı iktidarlara karşı. 10 Haziran Pazar günü yapılacak ilk tur Fransa’yı bekleyen iktidar hakkında epeyce bir fikir verecek. Ciddi bir sürpriz olmazsa merakla beklenen sağın alacağı oy değil, solun solunun kazanacağı yüzde. Çünkü Sol Cephe ve Yeşillerin alacağı oy sosyalist iktidarın ilerde sol veya sağa kaymasında belirleyici olacak.

Mélenchon – Le Pen düellosu

Seçimlerin genel sonuçları kadar merak edilen bir özel sonuç Fransa’nın Kuzey bölgesi Pas-de-Calais ili, 125 bin nüfuslu Hénin-Beaumont kentinden beklenecek. Zira seçimlerin en renkli iki ismi, Fransız aşırı ve milliyetçi sağının partisi Milli Cephe’nin lideri Marine Le Pen ile solun solu Sol Cephe’nin cumhurbaşkanı adayı Jean-Luc Mélenchon burada kapışacaklar. Le Pen ailesinin yüzde 30’un üstünde oy aldığı bu kente 2007’de yerleşen Marine Le Pen burayı kendi özel av alanı görmektedir. Avrupa vekili olan Mélenchon “yılan başı görüldüğü yerde ezilmelidir” ilkesinden hareketle milletvekilliği seçimlerine buradan adaylığını koymağa karar verir. Sosyalist Partisi yerel yöneticilerinin çıkar çatışmaları nedeniyle kısmen saygınlık yitirdiği kentte MC ve Le Pen örgütlenmesi çok güçlüdür. Mélenchon milletvekilliğine buradan adaylığını koyarak MC partisiyle ideolojik mücadeleyi kızıştırmak, Le Pen’in fikirlerini doğrudan teşhir etmek ister. Kentte her şeye sıfırdan başlayan Mélenchon şu anda, bir anlamda başarılı da olmuş sayılabilir. İlk turda yüzde 32 alması oy alması beklenen Le Pen’in ikinci turda hiç şansı yok gibidir. Zira sosyalistlerin yeni yerel “temiz” adayı Philippe Kemel yüzde 29 gibi bir oy potansiyeline sahipken, dışardan gelmiş olmasına rağmen yörede yaptığı 3 haftalık çalışmayla Mélenchon yüzde 28’e ulaşmıştır. İkinci tura hangi sol aday kalırsa kalsın, Le Pen büyük bir ihtimalle yine milletvekili seçilemiyecektir. Her durumda ilk turdan çıkacak büyük bir heyecanla beklenmektedir.

Sol seçimleri kazandığı takdirde Fransa tarihinde bir ilke imza atmış olacaktır. 2011’de, tarihte ilk kez Senato’da çoğunluğu ele geçiren sol Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandıktan sonra şimdi de Millet Meclisinde de çoğunluğa çok yakındır. Dolayısıyla SOL Fransa tarihinde ilk defa yasama ve yürütmenin tüm organlarında birden iktidar olabilecektir. Sol bu fırsatı iyi değerlendirebilirse yalnızca Fransa’ya değil, AB’ye, Avrupa’ya, dünyaya farklı ufuklar açabilir. Aktif yaşayıp içinden göreceğiz.