Aubrac ve Hessel: Direnişçilerden umut çağrısı

Tam tamamına “68 yıl önce, 15 Mart 1944’te, Ulusal Direniş Kurulu (CNR/UDK) yeraltı koşullarında (barış dönemi iktidar) programını kabul ediyordu.” 15 Mart 2012 tarihli Libération gazetesinde yayınlanan Raymond Aubrac ve Stéphane Hessel imzalı “Direnişçilerin Umut Oyu Çağrısı” başlıklı açık mektup yukardaki cümleyle başlıyor (Aşağıdaki fotoğrafta sağdan birinci Aubrac, üçüncü Hessel).

Daha güzel yarınlar için toplumsal ve siyasi mücadele verenler “Umut”un yalnızca oy sandıklarından doğmadığını ve/veya çıkmadığını çok iyi bilir. Gün ve çağın en etkili yönetim biçiminin demokrasi, bunun da işleyiş ve değişim araçlarından en önemli bir tanesinin “seçimler” olduğu yine teslim edilmiş bir gerçek. 70 yıl önce elde silah, benzersiz Nazi azgınları ve işbirlikçileriyle vuruşan 98 yaşındaki Raymond Aubrac (ilk direnişçilerden, 2. Dünya Savaşı sonrası Marsilya Cumhuriyet Komiseri, Vietnamlı lider Ho Şi Minh’in yakın yoldaşı) ile genç arkadaşı 95’lik Stéphane Hessel (“Öfkeliler” ve “Kayıtsız Kalmayın, Mücadeleye Katılın” kitaplarının yazarı, Nazilerin elinden 3 kez kaçan direnişçi, aktivist emekli diplomat, 1948 BM İnsan Hakları Bildirgesi yazarlarından) günümüz savaşımının hedef bulanıklığı ve düşman muğlaklığından ötürü katmerli zorluğunu neredeyse bir önveri olarak kabul ediyorlar. Ne var ki, Fransızları 5 hafta sonra bekleyen olası siyasi yönetim ve kadro değişiklikleri perspektifinde de genç nesillere kendilerince “umut tohumları” serpiştirmek istiyorlar.

Bu çerçevede yanlarına çok sayıda yeni “direnişçi”yi almışlar ve şöyle bir çağrı yayınlamışlar: “Fransa’nın geleceği ve gençliğini belirleyecek bir seçime bir kaç hafta kala biz eski direnişçiler ve direnişçi çocukları Direniş Hareketi’nin mirası ve geleneği, onun tam 68 yıl önceki Konsey programının yaşayabilmesi için sizlere şu çağrıyı yapıyoruz. Bu program Fransa’nın kurtuluşunu takip eden günlerde bizzat General De Gaulle hükümeti tarafından geniş çapta uygulanmıştı. Sosyal güvenlik, herkese emeklilik, başta sağlık, eğitim, basın-yayın ve benzeri alanları kapsayacak biçimde kamu hizmeti amaç ve ilkeleri geliştirilmişti. Bütün bu unsurlar belli bir toplumsal eşitlik ve ulusal bütünlük için zorunludur.

Halbuki bugün hepimizin istersek kolayca görebileceği, evrensel boyutlu neoliberal bir siyaset giderek saydamlaşan ve saldırganlaşan bir yaklaşımla tüm kazanımları elinden geldiğince yok etmeye, gücü yetmediği noktalarda törpülemeğe çalışıyor. “Güncelliğinden bir nebze yitirmemiş Ulusal Direniş Konseyi Programı mali piyasaların diktatörlüğü ve aracılarının imha saldırılarıyla karşı karşıyadır. Direnişçiler ve çocukları özgürlük, demokrasi ve (insanlık) haysiyeti için hayatlarını verenleri unutmadılar. Herkesin emeğiyle üretilen zenginliklerin giderek artan bir kısmına aşağılıkça el konulmasını, çıldırmış bir mali sistemin sapıklıklarını reddediyorlar.

Aubrac ve Hessel gibi iki bilgenin öncülük ve sözcülüğünü üstlendiği direnişçiler ve çocukları çözüm yollarının var olduğunu, ama bu yolların bugün iktidarı elinde tutanların gösterdiği, bizleri zorla sokmaya çalıştıkları yollar olmadığını hatırlatıyorlar. Sonra da: “Çözümler ne toplumun hep şu ya da bu kesimini damgalamak, dağlamaktan geçer ne de dışlamacılık uygulamalarından... Direniş hareketinin başarısı kendi içersindeki farklılıkları birleştirmesinde yatıyordu. Şunu asla unutmayalım ki hoşgörüsüzlük ve ırkçılık kaçınılmaz biçimde faşizme yol açar”, ifadesini eklemeyi unutmamışlar.

Direnişçiler önceliklerini şöyle sıralıyorlar: “İş, konut, ücret gençliğin ve yurttaşların en önde gelen talepleridir. Oy kullanmamak, çekimserlik veya şu sıralar tamamen ikiyüzlü bir söylem sürdüren aşırı sağ oyların arkasına sığınmak gibi savlar tamamen geçersizdir.” Bu arada ulusal ve uluslararası mali piyasaların maşası Nicolas Sarkozy’yi de unutmuyorlar: “Cumhurbaşkanlığı adayı cumhurbaşkanı vaatlerini tutmamıştır. İktidar gücünü toplumun başlıca ayrıcalıklılarının yararına kullanmıştır. Aynı kişinin yeniden seçilmesi Ulusal Direniş Konseyi Programının tümüyle parçalanması, yok edilmesi anlamına gelir.

“Eski toprak” direnişçiler (kazanımları) korumak, iyimserlik ve umudu sürdürmek için Fransızları oy kullanmaya çağırıyorlar: “Biz oyumuzu (sosyalist aday) François Hollande’a (aşağıdaki foto) vereceğiz. Sizi de oyunuzu ona vermeye davet ediyoruz.

.............................................................................................
Not: Gelecek hafta başka direnişçilerin farklı tercihi Sol Cephe adayı Jean-Luc Mélenchon’a ilişkin son gelişmeleri aktaracağız.
.............................................................
Paris – 17 Mart 2012 / [email protected]