Türkiye’nin geleceğini CHP’nin ‘sağcı’ adayları mı değiştirecek?

Bir ay önce şu tespitleri yapabilirdim ve CHP’li dostlardan pek itiraz gelmezdi: “Önümüzde 3 seçim var. Ve evet, ülkenin kaderi seçimlerde belli olacak. Seçim demokrasi denilen hikayenin tek belirleyicisi değildir ve asla “sandıktan ben çıktım, ne yaparsam o olur” diye demokrasi olmaz. Ama sandıkta yenilenin de temsil gücü zayıftır. Sonuçta sandık belirleyici. Ama bir kez daha sandıktan, ne sandığa, ne de asgari burjuva demokrasisine saygı duymayan gericilik çıkarsa, bu iş bitmiştir. Bir daha seçime benzer seçim dahi olmaz. Burada durduracağız. Burada tarihe gömeceğiz. Burada seçimi, sandığı aşan bir rüzgarla bu halkı geleceğe taşıyacağız. Başka yolu yoktur. Hız çok önemli.” Bir ay önce “elbette” diyecekleri açık. Ya şimdi?

Şimdi ortada tuhaf bir hava var. Hava şu: “ABD getirdi, ABD götürür”. Devamı da açık: “Prensiplere dayalı bir muhalefet yapmayalım. Arada bir sert çıkışlar olabilir, ama genelde uyumlu davranalım. Bu ülkede ideoloji ekseni din ve milliyetçilikten oluşuyor çünkü solun değerleri aşikar bir ağırlık oluşturmuyor. Yerel seçimlerde seçmenlerin ilk tercihlerine yakın oy verebildiklerini, baraj olmadığı için stratejik oy verme davranışının bu yönde çalışabildiğini söyleyebiliyoruz. 1950 sonrası 2 örnek hariç yerel seçimlerde iktidarın son genel seçimlere göre oy kaybettiğini de biliyoruz. Seçmen “sağcı” olduğuna göre sağcıları aday gösterirsek oyumuz zaten otomatik olarak artar. İklim de farklılaştı. AKP kendi kendine yüzde 40 veya altına gerilerse, oldu bitti işte!”

Bu tavır, her şey bir yana, geçmişe teslim olmaktır. Bundan sonra –teorik kesinlik taşıyarak değil metaforik olarak- “faşizm” diye kodlayabileceğimiz bir düzen olursa, bu artık “doğal faşizm” olmayacak. Bundan sonra en fazla “faşizmin travesti hali” kotarılabilir. Ne diyeceğiz?
Buna mı uyum sağlanacak bu serfe de? İdeolojileri, amaçları, programları doğrudan karşıya almadan neyin muhalefeti yapılabilir? Seçmen, sadece Türkiye’de değil mesela İtalya’da da, büyük boyutta yolsuzluk veya beceriksizlik örnekleri karşısında durum iyi anlatılabilirse –medya etkisi- ciddi reaksiyon gösterebiliyor. Bu zaten yapılmalı. Lakin seçmen “rasyonalitesine” dayanarak ancak bu kadarı mümkündür: İktidar partisi ciddi oy kaybedebilir. Fakat bu kadarıyla kalınırsa oylar komşu partiye gidecektir. Seçmenin çizgisine sadakati var: Ama tekil bir partiye o kadar sadakati yok. “Sağcı” adaylar bir kerelik oy getirse bile, genel seçimde oylar yine adresine döner, dönmezse “diğer sağa” gider.

Yapılacak iş bu değildir. Yapılacak iş tercihleri değiştirmeye çalışmaktır. Hem Türkiye’nin geleceği böyle, “ödünç” oylarla değiştirilemeyeceği için, hem de bizzat CHP merkezinin siyaseti okuma tarzı CHP’yi Erdoğansız bir AKP’nin koltuk değneği yapacağı için. Halbuki biz ne diyoruz? “Bu, başka bir şey”. “Normal” bir burjuva partisi değil diyoruz. “Uyumlu olunamaz, pazarlık yapılamaz” diyoruz. Bununla da kalmıyoruz: Bu dönem siyasetin ağırlık merkezinin sola kaydırılmasına en uygun dönemdir diyoruz. Şimdi değilse ne zaman?

Peki CHP şu anki çizgisiyle “gerici” mi? Bu soruyu sormak zorunda kalabiliriz. “Sosyal demokrat olduğunu söyleyen bir parti –diyelim ki öyle- zaten bir burjuva partisidir” denildiğini duyar gibi oluyorum. Şöyle devam edilse pek de haksız olunmaz. Sosyal demokratlar daha geçen yüzyılın başında sağa kaymaya başlamamışlar mıydı? I. Dünya Savaşı’nda Lenin’i “dönek bunlar” kızgınlığına iten bunların merkezi değil miydi? Gerçi “Lenin –Kautsky Bernstein’ın “teorik revizyonizmine” “Ortodoks” tezlerle karşı çıktığı için- Alman sosyal demokrat partisine lüzumundan fazla güvenmişti” dense, ona da itiraz etmem. Ancak sosyal demokrasinin temsil ettiği tuzu kuru hale gelmiş işçilere “kapitalist sınıfın işçi teğmenleri” diyen de Lenin değil miydi? Yok amacım sosyal demokrasi zaten 100 yıldır burjuvazinin yanında, Almanya’da SPD, Fransa’da Hollande kimin yanında, zaten emperyalizme hizmet ediyorlar demek değil. Avrupa’da sosyal demokrasinin giderek artan bir ivmeyle burjuvazinin has partilerinden olmaya çalıştığı ve başardığı ayrı konu. Ben genelden bahsetmiyorum. Bu ülkede özel bir durum var çünkü. CHP diyorum, “gerici” mi?

Henüz değil.