Vajinofobi

Bizimkiler ölçüyü kaçırdı biraz, adam haklı korkmakta. O gönlünce kahkaha atan kadına tahammül edemezken mesai bitiminde topukluyu ofisteki çekmeceye koyup, ayaklarına sporu başlarına bareti çekip direnişe koştular. Korkmasın da ne yapsın?

Öyle bir korku ki bu, yıllardır ülkede AMK diye gazete yayınlayan lümpen serseriliğe tek kelime etmemişken, Vikipedi’deki “vajina” makalesine erişimi yasaklama ihtiyacı hissediyor. Haklı adam. Konuşurken o gazete kılıklı paçavraya ismini veren kelime öbeğini noktalama işareti yerine kullananlardan ona zarar gelmeyeceğini; en azından ne yapacaklarını kolayca kestirebileceğini biliyor. Ama 31 Mayıs 2013 gecesi İstiklal Caddesi’nde her ses bombası patladığında, biraz da korkumuzu bastırmak için attığımız “hepiniz o. çocuğusunuz” sloganını susturan, sloganların cinsiyetçi olmaması talebini kitleye dayatan ve kabul ettiren kadının başka nelere kadir olduğunu kestiremiyor. Hayatında hiç görmemiş ki öylesini. Nereye baksa kadınlığını saklayan, pısırık, sünepe tipler var, nereden bilsin? Bilmediği, öngöremediği şeyden korkuyor.

İnsan, hayatını kolaylaştırmak için başkalarını kategorize eder. Onun için kadınlar “eğlenilecek” ve “evlenilecek” olarak iki kategoriye ayrılıyor. Bu tabloda gözlerini yerden kaldıramayan kadına da yer var, porno müptelası sivilceli bir ergenin fantezilerinden fırlamışa benzeyen kediciklere de; hatta Engin Ardıç örneğinde gördüğümüz üzere memelerini açıp eylem yapıyor geçinen Femen’e bile. Ama bizim kadınlarımıza yer yok. Vücudunun bir parçasından ibaret değil bedeni ve aklıyla tam bir insan olan, böyle anılmak zorunda olan kadını havsalası almıyor. Mücadele ederken nesneleşerek değil özneleşerek güzelleşen kadın kategorilerine sığmıyor, dolayısıyla anlayamıyor. Anlamadığı şeyden korkuyor.

Bizim gibilerden korkuyor, ama Leyla Alaton gibilerin yanında rahat. Çünkü ne kadar güçlü olursa olsun nihayetinde o da patron, onun sınıfdaşı. İşler sarpa sardığında onu “çok feminist bulduğunu” söyleyip ortamı yumuşatır, hatta hızını alamayıp çalışan kadını patronuyla kırıştıran sekreterle özdeşleştirir, böylelikle hem milyonlarcamızı aşağılar, hem de patronunun tacizlerine boyun eğen binlercemizin rızası olduğunu ima eder*. Zaten Alaton’un feministliği kendi sınıfıyla sınırlıdır, söz konusu olan kadın işçileri olduğunda cinsiyetinin değil sermayesinin kurallarına göre davranır. Dolayısıyla tehlikeli değil yandaştır, onu korkutmaz.

Arzu ve korku nesnelerinin böylesine birleşmiş olması bir trajedi, ama bu çelişkiden kurtulamıyor. Tek çaresi onu ezip tahakküm altına almak, ayrılmaz bir parçası olduğu bedenden kopartıp porno filmlerdeki yakın çekim sahnelerde olduğu gibi değersizleştirmek, bir nesneye indirgemek. Bu yüzden “vajina” kelimesine tahammülü yok, olsa olsa iki harfe kısaltılıp binlerce küfürle alçaltılmış eşanlamlısını kullanıyor.

Çaresizlik bununla da bitmiyor. Kulu kölesi, bir tarafının kılı olacak kadın bulmak kolay, ama iktidarını güçlendirecek Alaton gibi kadınlar bir avuç. Bir erkek partisinin gerici karanlığında birbirine sımsıkı tutunmuş binlerce suç ortağı erkekten biri o. Ve 31 Mayıs 2013 gecesi bu karanlığın içinde çakan şimşekte bir an için siluetini gördüğü kadından ölesiye korkuyor. Lütufkâr bir nezaket dilenmeyip hakkı olan saygıyı göstermesini emreden; bedenini bilinçli eyleminin aracı, estetiğini ise sosyal bir sermaye değil kişiliğinin dokunulmaz bir parçası olarak gören; kıymetli olmak için kimsenin anası, bacısı, karısı olmaya ihtiyaç duymayan bir kadın bu. Bizim kadınımız; Haziran’ın, geleceğin kadını. Bu kadın karşısında, Bukowski’nin 15 santimlik adamı kadar çaresiz, ne yapacağını bilemiyor.

Dolayısıyla korkuyor. Kelimelerle kavga edecek kadar...

[email protected]
@nevzatevrimonal
www.facebook.com/nevzatevrimonal


(*) İnsan gerçekten insanlığından utanıyor: http://goo.gl/T0xlrp