Üniversite nasıl kurtulur?

Bir durum tespitiyle başlayalım: Bir ülkede bir kararnameyle 15 üniversite kapatılabiliyor, bir başka kararnameyle 2346 (yazıyla: iki bin üç yüz kırk altı) akademisyen meslekten ihraç edilebiliyorsa, o ülkede üniversite ölmüş demektir. Böyledir, çünkü bu kararnameler olmasa dahi, bir ülkede islamcı bir tarikat 15 üniversite kurabiliyor, devlet üniversitelerine binlerce üyesini doluşturabiliyorsa, o ülkede üniversite ölmüş demektir.

Atılanların hepsi Fethullahçı değil kuşkusuz, gerici iktidar pek çok muhalif akademisyeni de aynı torbaya dolduruyor. Ama zaten üniversitelerde sadece Fethullahçılar örgütlü değil ki! Memlekette hatırı sayılır her tarikatın bir vakıf üniversitesi var ve her tarikat devlet üniversitelerinde kadrolaşıyor. Şu anda Fethullahçılardan boşalan kadrolara doluşmanın lobisini yapıyor olduklarından da hiçbirimizin şüphesi olmasın.

Üniversite öldü, yaşasın medrese, gelsin külliye.

Dolayısıyla yazının başlığını açmamız gerekiyor, zira mucizelere inanacak halimiz olmadığına göre, ölünün dirilmeyeceğini de biliyor olmalıyız. O halde soru şu: Türkiye’de üniversite nasıl yeniden kurulur ve böylelikle kurtulur?

Öncelikle bir şeyi kabul etmemiz lazım. Başka pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da başımıza ne geldiyse liberal özgürlükçü aymazlıktan geldi. AKP’li büyükbaşlar “üniversitelerde her düşüncenin özgürce tartışılabilmesi gerektiğini” söyledikçe, birileri niyeyse umutlandı; YÖK kapanacak, akademik özgürlük gelecek falan zannettiler. Oysa bu önerme kendi içinde dahi yanlış. Üniversite “her düşüncenin” değil bilimsel düşüncenin, bilimsel bir çerçevede özgürce tartışılacağı yerdir. Üniversitenin kapıları hurafeye, şarlatanlığa ve bunların en güçlüsü olan dinci gericiliğe kapalı olmalıdır çünkü bilimsel düşüncenin temelinde aydınlanma ve ilerleme fikirleri durur. Bu fikirlere düşman fikirler üniversiteye yerleştiğinde düşünsel zenginlik sağlamaz, kansere dönüşür ve sonunda gövdeyi öldürürler. Türkiye üniversitesine de tam olarak bu oldu.

Tek bir örnek yeterli olacaktır: Zamanında, Marmara Üniversitesi’nde evrim kuramını hem çarpıtan, hem de reddeden bir yaratılışçı sempozyum yapılmasını engellemek için Üniversite Konseyleri Derneği olarak eylem yaptığımızda bizi “sansürcülükle” suçlayan liberaller olmuştu. Şimdi ne yapıyorlar bilmiyorum. Ama engellemeye çalıştığımız o sempozyumun konuşmacıları arasında İrfan Yılmaz diye bir adam vardı. Biyoloji eğitimi profesörüydü. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde görev yapıyordu. Bir kitabında Âdem peygamberin boyunun 30 metre olduğunu, böylelikle dinozorlarla baş edebildiğini yazmış; kitabın ikinci baskısında bu bölümü çıkartmış ve gerekçe olarak da bu iddiasına kaynak teşkil eden hadisin sahih olmadığını öğrendiğini söylemişti. Bu adam aynı zamanda “Genel Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Arif Sarsılmaz” mahlasıyla Sızıntı’da yazan bir Fethullahçıydı ve kendisi 1 Eylül itibariyle devlet üniversitelerinden ihraç edilen 2346 akademisyenden biri.

İrfan Yılmaz gibi dinci şarlatanlar kapısından dahi girememesi gereken üniversiteye yerleşip çöreklendiği, orayı ve akademisyenlik mesleğini dejenere edebildiği için bugün Candan Badem, Onur Hamzaoğlu gibi onurlu ve nitelikli bilim insanları üniversiteden atılabiliyor.

Üstelik, Fethullahçılarla aynı torbaya doldurulmaya çalışılan gerçek bilim insanlarının tekrar görevlerine dönmesini sağlasak da sorun çözülmüş olmayacak. Çünkü gericilik iktidarda olduğu müddetçe üniversiteyi hep daha fazla yozlaştıracak, ticarethaneye dönüştürecek, bir yandan içinde kadrolaşıp bir yandan saygınlığını ayaklar altına alacak. Çünkü doğası gereği islamcı, üniversiteye düşman olmak zorunda. Çünkü bilim sorgulayıcı, islamcı dogmatiktir; bilim evrensel, islamcı yerelcidir; bilim cinsiyetsizdir, islamcı eril. Ve hepsinden önemlisi, bilim materyalisttir, islamcı idealist.

Dolayısıyla kendi içinde çözebileceğimiz bir problemle karşı karşıya değiliz. Kelimenin tarihsel anlamına yakışır bir üniversite istiyorsak o üniversiteyi baştan kurmalıyız ve bu ancak Türkiye’nin islamcı gericilikten kurtarılıp tekrar kurulmasının bir parçası olarak mümkün. 4 Eylül’de Kartal’dan yükselen aydınlanmacı birliktelik bu açıdan da çok değerli.

[email protected]
@nevzatevrimonal
www.facebook.com/nevzatevrimonal