Umutkıran

Bizim kuşağın fantastik öykülere merakı Star Wars ile başladı, Yüzüklerin Efendisi’yle de tamamına erdi. Bu bağlamda ben de çok miktarda fantezi temalı film izlediğimi, öykü ve roman okuduğumu söyleyebilirim. Ama tüm bu hoşça geçen vakitten aklımda en fazla kalan öğe bir dostumun yazdığı, yayınlanmamış bir öyküden geçen bir isim. İnsanlığın sonunu getirecek mahşer orduları komutanının kara efsunlu kılıcının ismi.

Umutkıran.

Çok etkileyici, çünkü insan ve insanlık kurtuluş umudu olduğu müddetçe en korkunç felaketlere, en acımasız kıyımlara, en büyük baskılara dayanabilir ve direnebilir. İnsana boyun eğdirmenin tek yolu umudunu kırmaktır. Ve umudu esasen yaşanan yenilgiler ya da çekilen acılar değil ihanetler, boşa düşen güven ve emeklerin sonuçsuz kalması kırar. Bu yüzden umutkıranlar daima dost kılığındadır. Yardım eder gibi görünür ama en kritik anda ortadan kaybolurlar; rehberlik ettikleri insanları bataklıklara, çıkmaz sokaklara sürüklerler. Güzel görünen ama ilk depremde çökecek evler yapar; tatlı dille ölümün ne kadar korkunç olduğunu anlatıp sıtmaya razı ederler.

Ve bunlar kendilerini hep “halkın dostları” diye tanıtırlar.

Bu sahtekârların 2013 Haziranı’ndan bu yana söyledikleri en büyük yalan kurtuluşun sandıktan çıkacağıydı. Pek çok başka yalan daha söylediler ama nihayetinde hepsi bu başyalana hizmet etti. Her gün biraz daha küllenen umutlarımızı, nefessiz kalıp ölsünler diye 40x55x50 ebadındaki o Pamuk Prenses’in tabutunu andıran şeffaf sandığa dört kez kapattılar. Biz o tabutla sadece umutlarımızı değil, yoldaşlarımızı, kardeşlerimizi, bedeni 16 kilo kalmış Berkin’i gömdük; onlar ise bizi hevesle arka sıraya iteleyiverip en ön safı tuttular, ellerini açıp Fatiha okumaya başladılar.

Bu alçaklar bize AKP’den çok daha büyük bir zarar verdiler. Zaferimizi çaldılar, isyanımızı çaldılar, umutlarımızı çaldılar ve yıkılmanın eşiğine gelmiş diktatörlüğü restore ettiler. Şimdi “saygı duyuyoruz” diyorlar, telefon açıp tebrik ediyorlar, yalakalık olsun diye canlı yayına turuncu kravatla çıkıyorlar.

Hepsine lanet olsun!

Bize verdikleri zarara tek bir örnek yeter: Mezuniyetimizden beri görmediğim bir lise arkadaşımla 2012 yılının başından itibaren Facebook vesilesiyle görüşmesek de tekrar birbirimizden haberdar olmaya başladık. Lisedeyken okulun en faal öğrencilerindendi, örneğin drama kulübü başkanıydı; aradan geçen zaman içerisinde akademik bir meslek edinmiş, politik değil ancak kişisel düzeyde kendisine gayet modern bir hayat kurmuş, kısacası aydınlık bir insan olmuştu. Haziran Direnişi’yle birlikte politize oldu, 7 Haziran seçimlerinde HDP’ye çalıştı, sanırım ardından üye de oldu.

Seçim günü sandık görevlisiydi ve ateist olduğuna neredeyse emin olduğum bu insan son saate girilirken “oy kullanmayanlara hakkımı helal etmiyorum” diye twit atacak kadar hezeyan halindeydi. Bugün yaptığı son paylaşım ise “mevzu derin ama bizde yüzecek heves kalmadı” şeklinde bir duvar yazısının fotoğrafı.

Halkların barışını İslam bayrağı altında, vatandaşlık hukukunu Medine Vesikası’nda arayan gericiler, onun gibi nice aydınlık insanın iyi niyeti ve vicdanını AKP’li kuduzların öldürdüğü ufacık çocukların resimlerinin arkasından istismar ettiler. CHP de aynı numarayı yurtsever ve bağımsızlıkçı insanlara Mustafa Kemal’li bayrağın arkasından çevirdi. Ölü çocuk fotoğrafları ve bayrak, dökülen kanın müsebbibi barbarlarla kurulacak koalisyon hesaplarını, vesilesi olan sermaye çıkarlarını ve emperyalizmle kirli ilişkileri örtmekle kalmadı, haklı çıkartmak için kullanıldı.

Ve sonuçlar açıklandığı gibi hainler kendilerine güvenenleri yarı yolda bırakıp köşelerine çekildi, Aziz Nesin TT’de üçüncü sıraya çıktı ve o andan bu yana ortalık Uruguay yolcusu kaynıyor.

Bugün ülkeyi terk etmeyi aklından geçirip dillendiren insanla, bunun şakşakçılığını yapan umutkıranı ayırmak gerekiyor. İkincinin kuyruğuna güle oynaya teneke bağlayabilir, Yiğit Özgür’ün o şahane karikatürünü suratına vurabiliriz. Ama bu ülkenin uygar, yaşanır bir yer olmasını samimiyetle arzulayan ve giderse felaketini de yanında götürecek insanlara tekrar umut vermemiz; bunu, o alçaklar yeni sahte umutlar üfürmeden yapmamız gerekiyor.

İnanın, dostlar.

Bu çürüme yıllarını kapatacak işçi-aydınlar (ve aynı anlama gelmek üzere aydın işçiler) bizim içimizden çıkacak; cumhuriyetin enkazından devrim umuduna yaslanarak doğrulacak ve ülkeyi de, halkı da kendi suretlerinde yeni baştan inşa edecekler.

#‎Mücadeleyeİnanın‬

[email protected]
@nevzatevrimonal
www.facebook.com/nevzatevrimonal