Din hocası Yobaz Recep

Başlık kinaye değil. Ben ortaokul ve liseyi Beşiktaş Atatürk Anadolu’da okudum ve din derslerimizin hemen hepsine giren öğretmenin adı Recep’ti. Nasıl matematik hocası “matematikçi” idiyse, Recep de “dinci”ydi ve nasıl bir hocamızın lakabı “Komando” idiyse, Recep’inki de “Yobaz”dı.

Türkiye’nin dinselleşmesi konulu alçalma operasının henüz kanlı uvertürü çalınıyordu o yıllarda. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Çetin Emeç, Uğur Mumcu’nun ardından şeriatçı şerefsizler Sivas’ı yakmıştı. Öfkemiz, ergenlik isyanımızı dinsel otoriteye yöneltti ve onun en yakınımızdaki temsilcisi Recep’ti çünkü diğer dincilerden daha saldırgan, daha az takiyyeciydi.

Öte yandan işler bugünkü gibi değildi, rahattık. Madem din dersi zorunluydu, madem çoğumuzun inanmaktan çoktan vazgeçtiği dogmayı ezberlememiz bekleniyordu, o zaman o derste dogma sorgulanacaktı. Satır satır altını çizerek okuduğumuz, Yobaz Recep’e inat sıranın üzerine koyduğumuz Turan Dursun’un Din Bu eserinin alt başlığı “Tabu Can Çekişiyor”du ve gerçekten öyle zannediyorduk. Yeri geldiğinde öğretmenler odasında Yobaz Recep’le Nisa suresinin 34. ayetini tartışıp, diğer hocaların önünde “buna inanıyorsanız yobazsınız” diyebiliyorduk; sonuçta neredeyse aynı şeyi Nurseli İdiz televizyonda söylüyor ve kıyamet kopmuyordu.

Ne var ki, sadece rahat değil fazlasıyla bireyseldik ve dinselleşmenin politik bir mesele olduğunu kavrayamadık. Yobaz Recep’e etmediğimizi bırakmadık ama lisede de, sonrasında da örgütlenmekten uzak durduk. Ateist dışavurumculuğumuzla öncü birer örnek olduğumuzu ve daha önemlisi “yapmak” ya da “örgütlemek” değil  “olmak”ın yeterli olduğunu sanıyorduk. Sonuçta herkesin aklı vardı ve biz nasıl okuyup aydınlandıysak herkes okuyup aydınlanmalıydı. Zaten dincilik bizim için öylesine mide bulandırıcı bir şeydi ki, bir insan dinciyse bunun kişiliği ve aklında bir takım bozukluklar olduğunun göstergesi olduğunu düşünüyorduk. Bu insanların oluşturduğu karanlık yığınla mücadele etmeye tenezzül etmiyor; sadece yaptıkları bazı çarpıcı salaklık veya alçaklıklarla alay ediyorduk.

Bu yanlış kanı bugün, halen çok yaygın. Bu yüzden Pazar gecesi on binlerce insan “hayvan babandır” diye tvit attı ama TRT’nin kapısına yığılıp hesap soran olmadı.

Bu arada, biz Yobaz Recep’le dalga geçerken yobazlar kanser gibi örgütleniyordu. Bunu seziyorduk, rahatsızdık ama bir yandan da tuhaf bir “bize bir şey olmaz” hissi içindeydik. Öyle ya, burası alelade bir Orta Doğu ülkesi değil Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetti, en kötü ihtimalle asker şeriat gelmesine izin vermezdi. Bu akılsızlığımızla ne zorunlu din dersine, ne imam hatiplere dokunmayan, İslami sermayeye müdahalesi asker kantinlerine Ülker gofret sokmamaktan ibaret olan kıytırık 28 Şubat’ı bitiş düdüğü sandık ve Pokeimam animasyonlarıyla (*) kutladık.

Sonra kriz çıktı, AKP iktidara geldi, Yobaz Recep de müdür oldu; şimdi liselerde İslami dogmaya karşı durmak için ergen cesaretinden çok daha fazlası gerekiyor.

Ve buna rağmen bugün ülkenin bütün önemli liseleri bir bir isyan bayrağı açıyor.

İslamcı alçaklar ya hala anlamadılar, ya da anladılar da üstüne giderlerse büyüyeceği için aptala yatıyorlar; ama bu çok, çok önemli bir gelişme. Bu ülkenin eğitimli, nitelikli emekçileri esasen kolej, Anadolu lisesi ve fen liselerinden çıkar. Para babası cahil patronlar şirketlerini emanet edecekleri vekillerini buradan devşirir ve geri kalan on binler de ülkenin beyaz yakalı emekçileri olur. Patron tayfası bu insanların emeğine muhtaçtır çünkü bu insanlar olmadan mimari projeler çizilemez, bilgisayar kodları yazılamaz, üretim planları oluşturulamaz, reklam kampanyaları yapılamaz.

Ve şu anda, ülkenin 5-6 yıl sonraki eğitimli emekçi kuşağını oluşturacak gençler, bizim lise yıllarımızdan çok daha sert bir karşı karşıya geliş döneminde hep birlikte şeriatçı karanlığa isyan ediyor. Eğer destek vermezsek, henüz eğitimli emeklerinden gelen maddi güce sahip olmayan bu gençleri diktatörün karşısında yalnız bırakırsak, tarih sayfalarına Türkiye’nin en kafasız kuşağı olarak geçeriz.

Yere batasıca patron düzeni şeriatçı karanlıktan vazgeçemiyor, ama bizden hiç vazgeçemez. O yüzden şeriatçı karanlığı nasıl reddediyorsak, yarım yamalak bir uzlaşmayı, ikinci bir 28 Şubat aldatmacasını da reddetmeliyiz. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı ve yasaklanmalı. Bütün imam hatipler kapatılmalı. Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmeli.

Üstünü sonra konuşuruz…

[email protected]
@nevzatevrimonal
www.facebook.com/nevzatevrimonal

(*) Yine de komiktir bunlar, unutulmasınlar: İmam vs. Sayko Kemal [E1] ve Pokeimam [E2] 

 [E1] https://www.youtube.com/watch?v=i6KO_qKS0dc

 [E2] https://www.youtube.com/watch?v=qB36N2h6j3U