Biz unutmayız. Bu yüzden işçi Erol’u katledenlerin kendileri için yapabilecekleri en iyi şey, hayatlarının geri kalanında canla başla devrim olmaması için çalışmaktır.
Bir işçinin ölümü
Nevzat Evrim Önal
Sermaye, biz işçilerin canıyla besleniyor. Çoğumuzu bir anda öldürmüyor, hayatımız boyunca çalıştırıp emeğimizi, saat saat hayatımızı, kanımızı emiyor. Bazılarımızı ise, bilhassa bizimle işi bittiğinde, katlediveriyor.
Geçtiğimiz cuma günü de Erol Eğrek’i aldı sermaye aramızdan. Onu hakkını arıyor olduğu için kapısında beslediği bekçi köpeklerine parçalattı.
Her birimiz öldüğünde, hepimiz onunla beraber biraz ölüyoruz. Bu yüzden bu hafta, ailesinin ve tüm sevenlerinin affına sığınarak, anısına saygıda kusur etmemeye çalışarak, işçi Erol’un ölümünden bahsetmek istiyorum.
***
On yıldır patronu Çalık’ın üzerine yattığı tazminatını almaya çalışıyordu işçi Erol. O tazminatı hak etmek için dört çocuğuyla altı yıl boyunca gurbette, Türkmenistan’da çalışmıştı.
Sıradan, emekçi bir insandı işçi Erol ve her sıradan insan gibi, içinde insancıl bir dünya tutuyordu. Penceresine konan kumruları, sokaktaki kedileri besleyen, çocuklara vermek için cebinde çikolata taşıyan, uğradığı haksızlıklara ve sonuçsuz kalan mücadelesinin yorgunluğuna rağmen insan kalmaya çalışan bir insan evladıydı. Oğlunu evlendirecekti, düğün masrafları için paraya sıkışmıştı. Yıllardır ne eski patronu, ne Türk mahkemeleri, ne Türkmenistan devleti sesini duymamış, derdine çare olmamıştı. Canına tak etti, beline silahı taktı ve kan emici holdingin kapısına dayanmak için evinden çıktı.
Yayınladığı kısa videoda bize son sözleri “Kötü bir niyetim yok. Fazladan bir para, sadaka istemiyorum, sadece haklarımı versinler” oldu.
Silahı elinden aldıklarında, namluyu düşmanlarından birine değil kendi kafasına doğrultmuştu. Sonra işçi Erol’u o kendi kafasına dayadığı o silahın kabzasıyla döve döve öldürdüler.
***
İşçi Erol, binlercemizden biriydi.
Mesela bir diğerimiz, Bulut Faruk. Üç çocuk babasıydı, 40 yaşında bir kuryeydi ve gece saat üçte hala motosiklet üstünde çocuklarına ekmek parası kazanmaya çalışıyordu. Bir araba çarptı Bulut Faruk’a.
Ya da bir diğerimiz, Şerafettin, 15 yaşındaydı. Şarkıdaki gibi tamirci çırağıydı. Çalışırken elindeki balata spreyi alev aldı, vücudunun yüzde 85’i yandı. Hayat doluydu Şerafettin, on gün boyunca yaşama tutunmaya çalıştı, ama kollarının gücü yetmedi.
Ya da Vezir Mohammad, emperyalistlerin tarumar ettiği ülkesinden kaçmış, kaçak bir maden ocağında hayatını kazanmaya çalışıyordu. Çalışırken fenalaştı. Onu çalıştıran alçaklar hastaneye götürmek yerine bedenini yaktılar. Kibriti çaktıklarında Vezir Mohammad muhtemelen hala yaşıyordu.
Geçtiğimiz yıl 1897’miz öldü böyle. Bu yıl Ocak ayında 177, Şubatta 121, Martta 145, Nisanda 152…
Bunlar bildiklerimiz, belki bazılarımızdan haberimiz bile olmadı.
Ve bu ölümlerin arasındaki tüm farklar biçimsel, özleri ise aynı. Yaşanan iş “kaza”larının raporlarını okusanız, videolarını izleseniz bundan hiçbir şüphe duymazsınız.
Her yıl binlercemiz sermaye tarafından katlediliyor. İşçi Erol, binlercemizden biriydi.
***
Her meselede olduğu gibi bu meselede de sosyal medya ahmakları hemen bir cetvel kapıp ölçmeye, terazi kapıp tartmaya başladılar. İşçi Erol’un ülkücü olduğunu, Cumhur ittifakını desteklediğini, İmamoğlu’nun tutuklanmasını haklı bulduğunu keşfedip, yargıyı verdiler. Bu ahmaklara göre işçi Erol “AKP’liydi” ve olay da “bir AKP’liyi başka AKP’lilerin yok etmesi”nden ibaretti.
Çok açık söylüyorum, bir işçi hakkını aradığı için katledildiğinde eli titremeden böyle şeyler yazıp çizenler, kaybettikleri vicdan ve onuru geri kazanmaya, tekrar insan olmaya çalışmalıdır.
İşçi Erol’un bazı düşünceleri kendi kafasına dayadığı silah gibi kendisine düşmandı; aynı onu “karşı tarafta” görenlerin düşüncelerinin kendilerine düşman olması gibi.
Evet, bu hayatta iki taraf var, ama bu taraflar AKP ve CHP değil. Örneğin Kapıkule sınır kapısını geçtiğinizde tarafsız bölgeye girmiş olmuyorsunuz. Bu dünyadaki iki taraf işçi Erol’un tarafı ile onu çalıştırıp sömüren, işten çıkartıp tazminatını vermeyen, hakkını aradığında da katledenlerin tarafı.
Bu iki taraftan ya birindesiniz, ya diğerinde.
***
İşçi Erol’un bir insan olarak ne hatası olmuştur, bilmiyorum. Bildiğim şu: Bu yaşananda hatasızdı. Evinden son kez çıkarken onu öldürebileceklerini biliyordu. Yine de gitti, çünkü ona başka seçenek bırakmamışlardı. Ona kabullenemeyeceği, kabullenirse kişiliğini kaybedeceği boyutta bir haksızlık yaptılar, yıllarca kabullenmesi için zorladılar ve sonunda kabullenmediği için öldürdüler.
Olay böyle sonuçlandı, çünkü yeğeninin yazdığı gibi, işçi Erol yalnızdı. Yalnız başına mücadele verdi. Eğer düşmanının karşısına dikildiğinde yalnız olmasaydı, ona bunu yapamazlardı.
Ama yalnız olması da kişisel tercihi falan değildi. Sermaye onlarca yıldır her şeyden fazla buna, her birimizi yalnızlaştırmaya çabaladı ve çok yol aldı. Bugün işçi Erol’a birileri cumhur ittifakını desteklediği için, birileri de AKP’ye yakın bir şirketin kapısına dayandığı için sahip çıkmıyor, çıkmaktan imtina ediyorsa bu, sermayenin bizi birbirimizden uzaklaştırıp yalnızlaştırmakta ne kadar becerikli olduğunun güncel, canlı delilidir.
Bir işçi yalnız kaldığında ona her kötülüğü yaparlar. İşçiler kan emicilere karşı ancak birlik olduklarında, düşmanlarının kapısına kitleler halinde dayandıklarında zafer kazanabilir.
***
Hakkını ararken, hakkını arıyor olduğu için katlettikleri işçi Erol, hepimizin ölüsüdür. Hesabı, hepimizin hesabıdır. “Sermaye güçlü değil, biz güçlüyüz” diyen ağabeyinin sesi, biz işçi sınıfının, hepimizin sesidir.
Bu sese hep birlikte destek vermeliyiz, çünkü işçi Erol’u pervasızca öldürenler, hiç şüpheniz olmasın, benzer bir durumda herhangi birimize aynı şeyi yapar. Bu dünyada düşmanımız olduğundan kuşku duymamamız gereken tek insan öbeği, sermayedar sınıftır. Bu yüzden tüm silahlarımızı, en önemlisi de düşünce silahımızı birbirimize, yani kendimize değil onlara, başkalarını sömürerek yaşayan bu kan emici sınıfa doğrultmalıyız.
Ve son bir söz: İşçiler kendilerine yapılan kötülükleri kolay unutur, çünkü her gün kötülüğe maruz kalır, sömürülür, haksızlığa uğrar ve aşağılanır, hor görülürler. Alık oldukları için değil, insan kalabilmek için unuturlar. Komünistler ise işçi sınıfının vicdanı ve öfkesi olduğu kadar hafızasıdır.
Biz unutmayız.
Bu yüzden işçi Erol’u katledenlerin kendileri için yapabilecekleri en iyi şey, hayatlarının geri kalanında canla başla devrim olmaması için çalışmaktır.