Akla tecavüz

Metroya bindiğimde hala afyonum patlamamış. Bir elim tutamakta sallana sallana giderken, önümdeki ekranda o allahın belası güvenlik videosu oynuyor… Suratından salaklık akan bir adam telefonunu raylara düşürüyor, kalas gibi bir herifin yardımıyla almaya çalışırken birlikte elektrik akımına kapılıyorlar; inanılmaz beceriksizce yapılmış bir animasyon eşliğinde çarpılırlarken bir de üstlerine metro geliyor, tam oluyor. Animasyon karakterler şahsında uyardığı insanları aşağılayan bu video üç duraklık yol boyunca uykulu gözlerimin önünde dönüyor. Sonra otobüse aktarma yapıyorum, bu kez de Zeytin ve Limon karşılıyor beni. Daha köprü trafiğinde geçecek kırk dakikalık yolum var. Güzel; böylelikle yalakanın tekinin çizmek için çuvalla para aldığı uyduruk karikatür karakterleri tarafından çeşitli salaklık ve hayvanlıkları yapmamam konusunda uyarılabilirim.

Siz de bıkmadınız mı böylesine salak ve çocuk yerine konmaktan?

Erkek olanlarımız kırk takla atıyor, bulup buluşturabilen çuvalla para veriyor askerlikten kaçmak için. En fazla öne sürülen sebeplerden biri ise keyfilik ve mantıksızlık. Neymiş? Emir öyle olduğu için yıllar boyunca boyalı bank nöbeti tutuluyormuş. Ben askerlik yaptım, bayağı mantıksızlık da gördüm; ama kimse kusura bakmasın, son on yılda sivil hayatımızı işgal eden mantıksızlık ve keyfilik hepsinden büyük. Hangi birini sayayım ki? Her gün işe giderken seyrettiğim, aynı peyzajı yüzlerce kez yapan işçileri mi, her yıl İstanbul’a ekilen, en fazla bir ay yaşayan ve milyonlarca liraya malolan laleleri mi, defalarca yapılıp yıkılan Karadeniz sahil yolunu mu? Ya kuralların yerini ferman ve fetvaların alması? Sevgilimizle nasıl oturacağımıza karışan otobüs şoförü mü istersiniz, açılır kapanır Gezi Parkı mı, yoksa kendisine tezahürat yapmadınız diye üstünüze yürüyen Cumhurbaşkanı mı?   

En korkunç kural mantıksız olan değil duruma, daha da önemlisi kişiye göre uygulanandır. Her akşam dayak yiyen çocuk en kötü dayak arsızı olur. Haftada dört gece yiyen, hangi geceler yiyeceğini bilmeyen ve kendisini itip kakan yılışık, arsız kardeşi sürekli sevilen çocuksa çıldırır*.

Başımıza çökmüş ve her üyesi yetki alanındaki vatandaşların dilediği gibi şamarlayabileceği çocuklar olduğunu zanneden ahmaklar ve alçaklar çetesinin beni en öfkelendiren tarafı bu. Ülke değil, on iki daireli apartman yönetemeyecek zübükzadeler inanılmaz bir keyfilikle bilim ve kamu yararına aykırı kararlar alıyor, kafası az da olsa çalışan yanaşmalarına uygulatıyorlar. Birileri yüksek sesle itiraz edince ya “ezan sesi duymak istemiyorsan defol!” ya “milli iradeye saygı göster ulan!” Hukuk yollarına başvurup hasbelkader bir yürütmeyi durdurma çıkartıldığında ise suratımıza baka baka, sırıta sırıta uygulamıyor, bildiklerini okuyorlar. Her gün, durmaksızın aklımıza ve o aklın ürünü olan kişiliğimize, insanlığımıza tecavüz ediyorlar.

Asla bizim gibi onurlu ve nitelikli insanlar olamayacakları için ya kişiliğimizi ezip alçaklıklarına biat ettirmeye ya da canımızdan bezdirip ülkeden kaçırmaya çalışıyorlar. Türkiye’yi bir “ara elemanlar ülkesi”ne çevirmeyi akıllarına koydular. Dillerinden düşürmedikleri “Yeni Türkiye”nin ufku bu kadarına yetiyor. Bize ise 12 Eylül’ün yarattığı bir anomali, gereğinden fazla eğitilmiş bir kuşağız. Aklımız, becerilerimiz, niteliklerimiz bu ülkeye fazla geliyor. Ya boyun eğip, ürettiğimiz değerle alakası olmayan ücretlerle yetineceğiz, ya düzgün bir hayatı gurbette arayacağız.

Ya da ödlerinin koptuğu, engellemek için her gün kulisten kulise koşturdukları, milyonlarca dolarlık polis ordusu kurdukları şeyi yapacağız. Hepsini ülkeden defedeceğiz, aklımız, eğitimimiz ve emeğimizle kendimize bunların değerini bilecek yeni bir ülke kuracağız.

[email protected]
@nevzatevrimonal
www.facebook.com/nevzatevrimonal

* Bu vesileyle: http://goo.gl/zzaaZs