Sol Cephe değerlendirmesi

15 Aralık’ta Ankara’daki Sol Cephe toplantısına ben de katıldım ve aynı günkü yazımda söylediklerimi, bir kez de söz alarak tekrarladım. Toplantı iki bine yakın, ülkenin her yerinden gelen katılımcılarıyla 33 yıldır uzak kaldığımız sol hareket adına oldukça umut vericiydi. Ancak 40 yıl önceki heyecan ve coşkuyu tam olarak da bulabildiğimi söyleyemeyeceğim. Bu ortamda benim ifade ettiğim ise özetle şunlardı:

33 yıldır dünyaya ve ülkemize tamamen egemen olan sağ politikaların çözümsüzlüğü ve sola ihtiyaç bir kez daha ortaya çıkmışken “solun güncel politikada bir cepheyle ortaya çıkması” son derece doğru ve umut vericidir. Parlamento içindeki veya dışındaki hiçbir partinin beklemediği ve yönlendirmesi olmadan ortaya çıkan Gezi Direnişi’nin paralelinde ve hareketin politik karşılığı olacak bir sol cephe, ülkemizdeki tüm politik dengeleri değiştirecek ve sol hareket ve partilerin bir anda önünü açıp güncel politikanın gündemine sokacaktır.

Nihai hedefi sosyalizm olması gereken Sol Cephe’nin ilerici ve sol meslek odaları ve STK larla beraber hazırlayacağı yerel programlarla ve bu süreçte ortaya çıkacak yerel adaylarla mutlaka önümüzdeki yerel seçimlere girmesi gereklidir. Zaman kısa olsa da yerel seçimin bu kolaylıkları dolayısıyla birçok yerde seçilebilecek yerel sol adaylarla, bindelerde olan sol parti oylarının en azından yüzdelerle ifade edilecek bir noktaya gelmesi, solun ülke gündemindeki yerine bir anda sıçrama yaptıracaktır.

Bu süreç içinde ve her şeyden önce hakim güçlerin karşı propagadalarını kırmak için, sosyalist sistemlerin niçin karşı devrimlerle yıkılıp “başarısız olduğunun” gerçek solun geçmişte yaşanan silahlı eylemler dolayısıyla anarşi ve terörle hiçbir ilgisinin olmadığının ayrıca söylenenin aksine CHP ve BDP nin hiç bir zaman sol olmadığını, dolayısıyla bunların yanlışlarının sola maledilmemesi gereğini bıkmadan anlatmak ise mutlaka gereklidir.
Nihai hedefini unutmadan, anti faşist, anti emperyalist, gericiliğe ve savaşa karşı, demokrasi ve özgürlük için mücadele ise etkin bir şekilde Sol Cephe tarafından yürütülmelidir. Bunun yanında, ilerici güçlerle beraber yaratılacak “ortak akıl” sonucu “düzen partileri tarafından yaşanamayacak hale getirilmiş” şehir ve beldelerimizi kurtaracak sol ve güncel programlar ise halkımızın umudu olmalıdır.

Benim söyleyip yazdıklarım özetle bunlardı. Ancak toplantıda, çok fazla ifade edilmeyen görüş toplantıya hakim oldu, Sol Cephe takvimi ve sonuç bildirgesi de buna göre hazırlandı. Buna göre ve benim anlayabildiğim kadarıyla Sol Cephe seçime girmeyecek, belki de 6 ay sonraki cumhurbaşkanlığı seçimine katılacaktır. Esas mücadele AKP’ye karşı yürütülürken, Gezi Direnişi’ndeki taleplerle hiç ilgisi olmayan CHP fazlaca eleştirilmeyecek, yani pasif olarak da olsa desteklenecektir. Cephe’yi oluştururan sol partiler ayrı ayrı seçime katılacak veya katılmayacaklardır.
Bu durumda ve bu cephenin başarısızlığı durumunda yıllarca yeni sol cephelerin önünün de kapanacağını unutmadan, “oluşuma zarar vermeden” herkesin tez-antitez-sentez şeklindeki diyalektik tartışma kuralları çerçevesinde fikirlerini söylemesi kaçınılmaz bir görevdir. Ancak 20 Aralık’ta katıldığım bir monolog şeklinde örgütlenen İzmir toplantısının bu konuda hiç de umut vermediğini belirtmek isterim.

Tabii ki burada ilk cevaplanması gereken soru, seçime katılmayacak ise, Sol Cephe’nin niçin seçime çeyrek kala açıklandığıdır. Sol Cephe politik bir kavramdır. Kurulduktan sonra önündeki seçim, üstelik de yerel bir seçime niye katılmadığını halka açıklamak oldukça zor olacağı gibi, bu durumun cepheyi kuran partilerin de seçimdeki durumunu olumsuz etkileyecektir. Seçime katılsalar veya katılmasalarda bu partiler halkın karşısında toplamı binde elli oy alamayan partiler olarak kalacaklardır. Böylesi bir seçim sonucunun zaten katılmadığı seçim sürecinden olumsuz etkilenecek Sol Cephe’yi de sıkıntıya sokması ise kaçınılmaz bir gerçektir.

Halen Cemaat’le kıran kırana birbirine girmiş, muhtemelen CHP’nin de katılımıyla kirli bir kavga yürüten AKP’yi tek düşman olarak görüp, söylemlerinde sadece bunu belirtmek bir tavırdır. Bu günün ortamında bir kolaylıktır. 11 yıldır AKP’nin tüm faşist uygulamalarına ortak olan Cemaat’in ve doğru dürüst karşı koymayan CHP’nin bu günkü mücadelesi ise hiç de inandırcı değildir. Bu mücadeleden halk yararına bir sonuç beklemek ise yanlıştır. Bu pislik içinde solun yapması gereken ise sosyalist, antifaşist mücadelenin yanında “TEMİZ TOPLUM MÜCADELESİ”ni de etkin bir şekilde yürütmektir. Yine de “senin önerin ne?çözümlerin nerede” dendiği zaman cevap verebilmek ise kurulup da seçime girmeyen ve sadece AKP’yi eleştiren bir sol cephe için hiç de kolay değildir. Bu durum CHP’yi mahçup da olsa desteklemek anlamına geleceği için, artık gizleyip saklamadan ABD’ye NATO’ya cemaate yakınlaşıp ABD büyükelçisine rapor verip talimat alan, en sağcı adaylar peşinden koşan bu partinin şimdiki ve geçmişteki yanlışlarına da bir anlamda ortak olmak anlamına gelmekte ve Sol Cephe’yi Gezi Direnişi’ndeki taleplerden uzaklaştırmaktadır.

Kanımca birçok solcu “ilerici” demokrat insanın beklentisi, güncel politikada, özelliklede CHP politikalarında karşılığı olmayan, Gezi Direnişi’ndeki talepler parelelinde hatta bunun biraz solunda nihai hedefi sosyalizm olan, güncel olarak gerici faşizme karşı demokrasi mücadelesini yürütüp önder olmaya çalışan, yerel seçimlerde de, kentlerimizin hayati önemdeki sorunlarına somut çözümler üreten bir Sol Cephe’dir. Ülkemizin pislik kokan ortamında Gezi Direnişi’ndeki talepleri dikkate alarak, cephemizin kurucu ve yöneticilerin acilen ve bir daha durum değerlendirmesi yapmalarında ise büyük yarar vardır.