Kartal gol gol gol

Hayatta en sevdiğim şeylerden biri de, gençliğimde uzun bir süre, amatör de olsa ,oynama şansı bulduğum futboldur. Kaç nesildir sürdüğünü bilmediğim “Beşiktaşlılığım” ise benim için hep bir övünç kaynağı olmuştur. Aslında, Galatasaraylı olan eşim ise seyircisine, Çarşı Grubu’na, olan hayranlığından dolayı, benimle birlikte Beşiktaş maçlarını seyreder. Sırf bu grupla beraber olmak için iki sene önce Kiev’e bile gittiğimi, onları tanıdıktan sonra sevgimin defalarca arttığını da ayrıca belirtmek isterim.

Tanıdığım gençlere de hep, futbol başta olmak üzere takım sporu yapmalarını öneririm. Çünkü takım sporları, vücudu ve beyni geliştirdiği gibi, insanın tüm beyin yorgunluğunu giderir ve daha da önemlisi ekip ruhunu kazandırıp paylaşmayı öğretir.

Maç seyretmek de benim en önemli keyiflerimden biridir. Ancak 25 seneye yakın zamandır, hayata, düzene olan kızgınlıklarını burada ortaya çıkarmalarından olacak, seyircilerin birbirlerini yiyişlerini, pis küfürlerini görmemek, duymamak için stada gitmiyor, önemli maçları ve BJK maçlarını televizyondan seyrediyorum (D.Kiev maçı dışında).

Aslında Pele, Garrinça gibi futbolcuları hatırladığımızda, seyir zevki çok yüksek, estetik bir oyun olan futbol, küresel dünyada, amatör ruhun yok edilerek, trilyon dolarların döndüğü, çoğunlukla da mafya türü örgütlenmelerin egemen olduğu bir ekonomik faaliyet haline dönüştürülmektedir.
Bu çerçevede, üzülerek söylemek isterim ki son dünya kupasında seyrettiğim maçlar, benim için tam bir hayal kırıklığı olmuştur. Bu işi en iyi beceren İspanya’nın maçlarında da görüleceği gibi, küresel dünyada futbol bile makineleşmiş, futbolcular birer vida haline getirilmiş, amaç gol atmak değil, gol yememek olmuş. Futbolcuların şahsi inisiyatifi kalmamış, sadece ezberletileni çok iyi oynamış, Messi gibi kişilikli, becerinin yanında sorumluluk alabilen birkaç futbolcunun ise uzaydan gelip gelmediği tartışılmıştır.

Artık dünyayı açlığa mahkum edip, inim inim inleten küresel ekonominin, insanları nasıl makine parçası haline getirdiğini, çok sevdiğim futbolda bile görmek beni gerçekten çok üzdü, başkalarını bilmem ama ben bu futboldan zevk alamadım. Tabii ki şike, doping gibi pisliklerin yanında, bir ekonomik faaliyet haline getirilen bu sporun seyircisi de büyük ölçüde yozlaştırılarak, bu faaliyetin bir parçası haline getirilmektedir.
Ülkemizde de aynı oluşum sürerken, Baba Hakkıların, Şükrülerin aile geleneğinden gelip, bu havayı yakaladıkça, Metin-Ali-Feyyaz örneğinde olduğu gibi, başarıya ulaşan BJK’min, Süleyman Seba’dan sonra, çok kötü yönetildiğini, maddi bakımdan da çökerten kişinin ise ödül olarak federasyon başkanı yapıldığını üzülerek görmekteyiz.

Federasyon yönetiminden, hakem hatalarından hep mağdur olan, arabacıların(!), “halkın takımı beşiktaş”ımızın, kanımca dünyanın sayılı antrenörlerinden Lucescu yönetiminde, 2004 yılında açık ara şampiyonluğa giderken, nasıl engellendiği, Samsunspor maçında, hakem Cem Papila tarafından beş futbolcusunun nasıl atıldığı ve Lucescu’nun ayrılmak zorunda bırakıldığı ise anılarda tazeliğini korumaktadır.

Bu sefer durum farklı ve daha vahimdir. Bir taraftar grubu olmakla beraber, hiçbir zaman sosyal sorumluluklarını unutmayan, kültürlü, asil Çarşı Grubu, Gezi Direnişi’ne katıldığı için yok edilmek istenmektedir. Bir taraftan, karşısında başarısızlığa mahkum dinci bir grup oluşturulmaya çalışılırken, diğer taraftan Galatasaray maçında yapılan, hakemin de dahil olduğu kışkırtma sonucu, suç Çarşı’nın üzerine atılmaya çalışılmaktadır.
Galatasaray maçında, televizyondan da açıkça görülen ve revize edilmiş derin devlet tarafından sahaya sürülen grup, polis ve yargı tarafından anında serbest bırakılırken, şimdilik, üç büyük kulübün çilekeş taraftar gruplarının liderleri içeri atılmıştır. Yıldırma ve gözdağı vermeye yönelik ve artık tüm dünyanın gözü önünde yapılan bu iğrenç operasyon, Suriye provokasyonu da deşifre olmaya başlayan ekonomi ve dış politikada yolun sonuna gelen AKP faşizminin çaresizliğini ve geldiği noktayı açıkça göstermektedir.

Anlaşılmaktadır ki, demokrasi hareketlerini ilerletebilmek, demokrat insanlarımızı koruyabilmek için ülke içinde yargı yolları büyük ölçüde tükenmiştir. Bundan sonra AİHM gibi uluslararası yargı yollarını kullanmak, Batı’nın bir kısmında hâlâ varolan demokratik kamuoyunun desteğini almak daha bir gerekli olacaktır.

Ancak Beşiktaş’ı ve Çarşı’yı ve sportmen, demokrat, tüm taraftar gruplarını desteklemek, demokrasi mücadelesinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Haydi Çarşı, haydi BJK, hep beraber, Kartal gol gol gol...