Bürokratın vedası

Her zaman yazdığım ve söylediğim gibi, 12 Eylül’den itibaren hızlanan ve 11 yıllık AKP iktidarıyla pekiştirilen süreç içinde, en büyük tahribat devlet teşkilatında yaşanmıştır. Bu süreç sonunda, bürokrasinin içinde devlet çalışanları da neredeyse tamamına yakın kısmıyla, tarafsızlığı yok edilerek AKP memuruna dönüştürülmüştür. AKP’den sonra iktidara gelebilecek herhangi bir yönetimin, bu bürokrasi ile devleti yönetmesi ise pek mümkün gözükmemektedir. İşte bu çerçevede, 36 yıl bürokrasi hayatımdan sonra, emekli olduğum gün yazdığım ve 18 Ocak 2008 tarihli Cumhuriyet gazetesinin Ege ekinde yayınlanan yazımı, doğal olarak biraz fazla bürokrat üsluplu olsa da, sizlerle de paylaşmak istedim. Sevgilerimle...

* * *

1972’de solcu bir genç olarak SBF’yi bitirdim. O dönemde sağcısıyla-solcusuyla zengin olmayan, vatanını seven tüm mezunlar gibi namuslu bir bürokrat olmaktı amacım. Burslu okuduğum Gümrük Bakanlığı’nda kışın paltoyla oturduğumuz 8 kişilik odada, sevimli, siyah kolluklarıyla ilkokul mezunu Şefimiz Ali abimin yanında memuriyete başladım.

O güzel insanlarla acı tatlı günler geçirdim. 1974 yılında Maliye müfettişi oldum. Devlet ve denetimin önemli olduğu o zamanlarda MTK, devletin en ciddi, klasik ve kuralcı kuruluşuydu. Üstatlarımızın ilk söylediği “Bir ilçeye gittiğinizde, ışık yanan bir yer varsa Maliye dairesidir, yaşlı şeflerimiz, memurlarımız mesai bile almadan çalışırlar” sözünün doğruluğuna, defalarca şahit oldum. Devletini ve halkını seven binlerce kamu görevlisi tanıdım. Üstelik kamu görevlilerin maddi-manevi durumları da fena değildi, memura isteyerek kız bile veriyorlardı o zamanlar.

Ancak uzunca bir süre içinde, özellikle 1980’den sonra iyice de hızlanarak, ülkemde yaratılmaya çalışılan “Vatandaşın hizmetlisi memur” tipi yok edilmeye çalışıldı. Vatandaşını “müşteri” gibi gören “işini bilen memur” tiplemesi, “toplam kalite” gibi süslü deyimlerle yutturulmaya çalışıldı. Devletin tüm temel sistemleri çökeltilip, devlet hizmetleri “özelleştirme” adı altında parayla satılmaya, yoksullaştırılan insanlara “yoksulluk yardımı” verilmeye başlandı.

Bir taraftan İslam, şeriat adı altında, inançlı insanlarımız kandırılarak küresel finans sermayesinin emrindeki CIA’in yönlendirdiği “tarikat faşizmi” kurumsallaştırılırken diğer taraftan tüm ahlaki değerler yok edildi. Düşünen tüm beyinlere politika yasaklanarak, halk siyaset ve siyasetçiden soğutuldu. Vatansever, dürüst insanların kamu yönetimindeki etkinliği yok edildi.

Bu şartlar altında benim gibi düşündüğünü bildiğim birçok kamu görevlisi arkadaşımı görevlerinde bırakarak, dün emekli oldum. Amacım onları yalnız bırakmak değil, gelecekteki güzel günlerimizin teminatı olan onlara daha da umut vererek tüm varlığımla desteklemektir.

36 sene sonra memuriyet bitti, üstelik yarın yaş günüm, politika yasağım kalktı. Ülkemim sorunlarını bildiğimi sanıyorum. Meslek odalarından, sendikalardan, belediye otobüslerinden, sokaktan, mahalleden daha da öğrenmeye çalışacağım.

Ülkemin sorunları karşısında politika yapmak artık bir görevdir. Ancak bana göre devlet insanların bir arada mutlu, özgür ve kardeşçe yaşamasının kurallarını koyan örgüttür. Politika ise bu amaca uygun yolları bulma ve uygulama sürecidir.

Ancak kendini sahiplenen, daha doğrusu sahip çıkabileceği siyasi parti bulamayarak isteksiz, kerhen oy veren insanları görünce, benim gibi düşünen ve karınca kadar çok olan insanlarla birlikte, şimdilik STK’lar ve düşünce platformlarında çözüm arayacağım. Dünyanın ve ülkemizin çözümleri için ufacık bir kıvılcım da ben yakabilirsem, çok mutlu olacağım.

Güzel günlere hep birlikte ulaşmak dileğiyle merhaba...