İktisatçılar Konuşup Duruyorlar

Uluslararası finansal kriz beş yıl önce ABD’de patlak verdi Avrupa’ya hızla yayıldı. 2010’da Batılı liderler, “düzeliyoruz” rehavetini pompalamaya çalıştılar ama nafile... Yıl sonunda Avro Bölgesi, yeni bir kriz dalgasına sürüklendi. Böylece, Batı kapitalizminin bir türlü aşılamayan bir büyük durgunluk içinden geçmekte olduğu yaygın kabul gördü.

Bunalım öncesinin abartılı iyimserliği seçkin iktisatçıların kolektif aymazlığa nasıl açıklanabilir? Dean Baker, bu sorgulamayı ağır bir üslupla yapıyordu: “Ekonominin gidişatını izleyen binlerce iktisatçı var. İyi de para kazanıyorlardı çöküşe yol açan balonlaşmayı farketmeleri gerekirdi işleri de buydu. Farketmediler veya önem vermediler. Dikkat ediniz: Bu başarısızlık nedeniyle hiçbir iktisatçı işini kaybetmedi.” Baker. bu suçlamayı yapmaya hak kazanmış az sayıda iktisatçıdan biriyidi. Zira, kapitalizmin akıl hocalığını yapmış üniversitelerde, dev şirkelerde, IMF veya Dünya Bankası gibi kuruluşlarda kurumlarda görev almamıştı. Sosyalist eğilimli bir araştırma merkezini (CEPR’yi) yönetiyordu ve finansal krizi öngören üç iktisatçıdan biri olduğu için 2010’da kendisine Revere Ekonomi Ödülü verilmişti.

Zamanla, eleştirilere hedef olanlar kendileriyle hesaplaşmak zorunda kaldılar: “Nerede hata yaptık? Mesleğimizin ana yapısında bir bozukluk mu var? Düzelebilir mi? Nereden başlamalıyız?” Bugün, bu sorgulama çabalarından bazı örnekler vermek istiyorum.

***

Kriz ortamında iktisatçılardan kaynaklanan ilk bildiri, 15 Kasım 2008’de Beyaz Saray’da finansal krizi tartışmak üzere bir araya gelen Batılı liderlere hitaben kaleme alınmış bir açık mektuptur. İki profesör, Paul Davidson ve Henri Liu mektuplarında liderleri neoliberal saplantıları terk etmeye ve Keynes’in öğretilerine (kısacası sistemin egemen güçlerini sağduyuya) davet etmekteydiler.

Liderlerden “medet uman” bir başka örnek, 31 Ocak 2011’de, 257 iktisatçı tarafından ABD Dışişleri Bakanı Clinton ve Hazine Bakanı Geithner’e hitaben kaleme alınan açık mektuptur. 257 imzacı, ABD’nin üçüncü dünya ülkeleriyle imzaladığı ticaret anlaşmalarında sermaye hareketlerinin serbestleşmesi koşulunun içerilmesine itiraz ediyorlar kalkınma çabalarına sekte vuran bu uygulamanın son verilmesini istiyorlardı. Fazla önem taşımayan bir konuda “suçluyu insafa davet” anlamına gelen bu garip belgeyi çok sayıda solcu iktisatçının imzalamış olması şaşırtıcıdır.,

Bir başka tuhaf belge, kendilerini “Keynes’gil ve yapısalcı kalkınma iktisadı yaklaşımını paylaşan iktisatçılar” olarak tanımlayan 84 iktisatçının Mayıs 2010’da imzaladığı, yeni kalkınmacılık üzerine on tez başlıklı metinde de gözlüyoruz. Anglo-Sakson, Latin Amerika ve Asya coğrafyalarından gelen sosyalist, hatta Marksist kimlikleriyle de bilinen iktisatçıları da içeren imzacılar, kapitalizmin meşruiyetinin sarsıldığı bir ortamı, temelde bir sistem eleştirisine yönelme fırsatı olarak kullanmıyorlar. Bunun yerine, devleti “kalkınmacı işlevlerini” üstlenme görevine çağırmaktadırlar. Bu çağrının muhatabı olan devlet aygıtının ekonomiye egemen olan sınıflar tarafından denetlenme olasılığı söz konusu değildir.

Kraliçe Elizabeth, London School of Economics’i Kasım 2008’de ziyaret ederken sormuş: “Bunalımı iktisatçılar niçin öngöremediler?” British Academy bunun üzerine 33 akademik ve medyatik iktisatçıyı topluyor ve sekiz ay sonra Kraliçe’ye bir mektup iletiyor: Mektubun son cümlesini aktarmakla yetineyim: “Majesteleri: Krizin zamanlamasını, ağırlığını ve uzunluğunu öngörmede ve onu düzeltmedeki başarısızlığın ana nedeni, çok sayıda parlak insanın kollektif hayal güçlerinin yetersizliğidir.”

“Yetersiz hayal güçleri” özeleştirisini yapan bu “parlak iktisatçılar camiasını”, bir ay sonra yine Britanya’dan Michael Hodgson ve sekiz meslektaşı da Kraliçe’ye yazdıkları bir başka mektupla eleştirdiler. Burada, “matematiksel tekniklere ve gerçek hayatla bağlantıları zayıf modellere dayanan yerleşik iktisat eğitimini eleştirmediği için” British Academy’nin mektubu yetersiz bulunmaktaydı.

Kurulu düzenle özünde bağdaşık bildirilerin bir benzeri de Kıta Avrupası’ndan çıktı: Çoğunluğu İsviçre’den onsekiz akademisyen, Mart 2011’de, “ortak çıkarlarımıza daha iyi hizmet edebilmek için, finans, iktisat ve yönetim alanlarında öğretim ve araştırmayı yenilemek” başlıklı bir bildiri yayımladılar. Belgede, işletmeci perspektifli ılımlı “reform” önerilerinin ötesine gitmemeye özen gösterildiği anlaşılmaktadır.

***

Bunlara karşılık, neoklasik-neoliberal saplantılarına teslim olmamış olan Fransız iktisatçıları, Avrupalı bazı meslektaşlarının da katılmasıyla, Avrupa krizine politik iktisat perspektifiyle bakmayı başardılar: Fransız ağırlıklı ilerici iktisatçılardan oluşan Euro Memorandum Group, 2008-2009 ve 2010-2011 yıllarını inceleyen iki “taş gibi” rapor yayımladı ve bunları meslektaşların destek imzasına açtı. Birincisi Finansın Sürüklediği Kapitalizme Alternatifler, ikincisi ise Krizle Yüzleşmek. Kemer Sıkma mı? Dayanışma mı? başlıklarını taşıyordu.

Bu raporlara, Eylül 2009’da bir grup “sıkıntılı iktisatçı”, Avrupa’da Kriz ve Borç: On Sahte Kanıt ve Çıkmazı Aşmak için Yirmi İki Önlem başlıklı bir bildiri ile C. Lapavitsas ve sekiz arkadaşınca kaleme alınan (ve aslında uzun bir bildiri özelliği taşıyan), Avro-Bölgesi Krizi: Hem Komşunu, Hem de Kendini Yoksullaştır başlıklı bir rapor eklenmelidir.

Fransızların öncülük ettiği bu belgeler, Marksist kavramlar kullanmamakla birlikte, hem egemen sınıf/devlet bağlantıları hem de AB bünyesindeki emperyalist eğilimlerine ışık tutan, ilerici, sosyalist perspektifler içermektedir.

Peki, iktisat öğrencileri susacaklar mıydı? 2000’de Fransız öğrencilerinin, neoklasik öğretiyi “otistik iktisat” diye suçlayarak başlayan muhalif hareketin bayrağını bu kez Amerikalı iktisat öğrencileri devraldı. Ekim 2010’da Berkeley, Kasım 2011’de Harvard Üniversiteleri, gençlerin neoklasik yobazlığı protesto eden ders boykotları ve ağır eleştiriler içeren bildirileri ile çalkandı.

Öğrenciler, anlaşılan, hocalarını da etkilemiştir. Nitekim, Massachusetts Üniversitesi (Amherst)’teki solcu akademisyenlerin kaleme aldığı Wall Street’i işgal eylemlerine destek bildirisi, Aralık 2011’de 300 imzayla yayımlanacaktır.

Kısacası, iktisatçılar dört yıldır konuşup duruyorlar unutmuş oldukları veya öğrenme fırsatı bulamadıkları ilerici-eleştirel bir perspektifi (yeniden) keşfediyorlar. Bilim dünyasından özenle dışlanmış veya marjinalleştirilmiş bir avuç Marksist iktisatçının katkılarını “rehavet yılları” boyunca izlemiş olsalardı bu arayışları daha sancısız olacaktı.

Fırsat bulunca, bu gizlenmiş, unutturulmuş katkıları hatırlatmak, gözden geçirmek üzere...