2008&rsquoin Temmuz-Eylül ayları, bir önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırılırsa, ekonominin hemen hemen &ldquosıfır büyüme&rdquo (sadece yüzde yarımlık bir artış) durumuna girdiği ortaya çıkıyor.
Gayri safi yurt içi hasılayı (GSYİH&rsquoyı) oluşturan harcama türlerine bakalım: Özel tüketim aşağı yukarı hiç değişmemiştir. Yatırımlarda (stok hareketleri dahil) yüzde dokuz civarında gerileme vardır. Tek artış gösteren harcama kalemi (Temmuz seçimlerinin verdiği ivmeyle) kamu tüketimidir. Bir de, hizmetleri de içeren dış ticaret açığı daralmış bu nedenle milli geliri yukarı çeken bir etki yaratmıştır. Bu kalem 2007 düzeyinde kalsaydı, milli gelir düşmüş olacaktı.
Ocak-Ağustos arasında  ekonomi durgunlaşıyordu iniş süreci, net sermaye girişlerinin gerilemesiyle birlikte Eylül&rsquode başladı yabancı çıkışlarının artışıyla birlikte Ekim&rsquode hızlandı. Sanayi üretimi bu iki ayda önce yüzde 5.5, sonra yüzde 8.5 oranında geriledi. Ekim-Aralık 2008&rsquode milli gelir bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9 oranında gerilerse, ekonomi bu yıl küçülmüş olacaktır. Şu andaki göstergelere göre bu durumun gerçekleşmesi mümkündür. Daha düşük oranlı gerilemeler, 2008 için yüzde 1-2&rsquolik bir büyüme hızı verecektir. &ldquoHasta henüz ölmedi&rdquo diye teselli bulan başbakanın, &ldquogördünüz mü, ABD, AB, Japonya gerilerken Türkiye, hâlâ, az da olsa büyümektedir&rdquo diye övünmesi şaşırtıcı olmamalıdır. 2009&rsquoun ise bir küçülme yılı olacağı aşağı yukarı bellidir.
***  
Bir dönem böylece, &ldquofoslayarak&rdquo son bulmuş oluyor. AKP&rsquoli yılları kastetmiyorum. Daha farklı bir dönemlendirme yapmazsak sağlıklı çözümleme mümkün olamaz. Neo-liberal modelin içe dönük piyasacı &ldquoreformları&rdquo, 1980-1988 yıllarında tamamlandı. Sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ve Gümrük Birliği ile &ldquoküreselleşme&rdquo diye adlandırılan dönüşüme teslimiyet 1989-1997&rsquode gerçekleşti. 1998-2007&rsquode ise, IMF-Dünya Bankası denetimindeki &ldquoyapısal reformlar&rdquo ağır-aksak popülist uygulamaların köküne kibrit suyu döktü sermayenin toplum üzerindeki tahakkümünün önündeki engeller büyük ölçüde tasfiye edildi.
Neo-liberalizmin farklı aşamalarını içeren bu 28 yıllık zaman diliminin ortalama büyüme hızı yüzde 4.1&rsquodir. Buna karşılık, Türkiye ekonomisi, &ldquokarma, müdahaleci, ithal ikameci&rdquo diye nitelendirilen daha önceki on sekiz yıllık bir dönem boyunca ortalama yüzde 6.5 oranında büyümüştür. Bu iki farklı modelin büyüme başarımları arasındaki dramatik farklılıktan daha da önemlisi, neo-liberal modeli adım adım ileriye taşıyan her ara dönemde büyüme hızının da  aşağı çekilmiş olmasıdır. Neo-liberalizmin ilk dönemi olan 1980-1988&rsquode ekonomi ortalama yüzde 4.9&rsquoluk bir hızla büyümüştür. 1989 ile başlayıp 1997 ile son bulan dokuz yıllık ikinci dönemin ortalama büyüme hızı ise yüzde 4.3&rsquotür.  IMF/Dünya Bankası denetiminin kesintisiz uygulandığı son on yıl ise, sadece yüzde 3.6&rsquolık bir ortalama büyüme hızı gerçekleştirdikten sonra krize geçerek son bulmuşur.
Her aşamada büyüme hızının aşağıya çekildiği otuz yıla yaklaşan bir zaman aralığını tamamlamaktayız. Bu saptama, büyük bir olasılıkla Türkiye ekonomisinin büyüme potansiyelinin de düşmekte olduğunu göstermektedir. Son dönemin başlangıç (1998) ve bitim (2007) yılları arasında cari fiyatlarla sermaye birikim  oranının (yeni milli gelir serisine göre) yüzde 22.9&rsquodan, yüzde 21.5&rsquoe düşmüş olması, bu olasılığı destekliyor.
Bu son dönemin bitimini, &ldquofoslama&rdquo olarak nitelendirmemiz, sadece büyüme hızının ve sermaye birikim oranlarının hazin görüntüsünden kaynaklanmıyor. Dış bağımlılık ilişkilerinin, büyüme-birikim süreçleri için çok ağır bir köstek haline gelmiş olmasını da kastediyoruz. Bu bağımlılık ilişkilerinin iki önemli dayanağı cari açık-dış borç öğeleridir ve bunlar ekonomiyi şu andaki krize de sürükleyen ana etkenlerdir.
Siyasi iktidarın ve egemen sınıfların şaşkınlığı, çaresizliği hazindir. Sermayenin sınırsız hegemonyasını hedefleyen dönüşüm, egemen sınıflar açısından da iflas etmektedir. Ekonomik kriz, bir iktidar krizi haline dönüşmek üzeredir.
Sonrası? Herşey mümkündür.