Fitch’in puanlaması ve öncesi

13 Kasım 2012'de SOL GAZETESİ'NDE "SÖYLEŞİLER" adlı köşede yayımlanmıştır. Korkut Boratav'ın yazılarını soL Gazetesi'nde her Salı okuyabilirsiniz.

Fitch, Türkiye’nin puanını “yatırım yapılabilir” düzeye çıkardı. Anlamı nedir? Etkileri ne olabilir? Bu sorulara ışık tutabilmek için, yakın geçmişe hızlı bir gezinti yapalım. Beş uğrak noktası var.
1- Avrupa’nın sıkıntısı Türkiye’ye yansıyor
2011’in ikinci yarısında Avro Bölgesi krizi derinleşti. Bankalar sıkıntıya sürüklendiler dış kredilerini, sıcak para hareketlerini daralttılar.
Bu konjonktür Türkiye’yi 2011 yılı Ağustos ayından itibaren etkiledi dış kaynak girişleri azalmaya başladı. 12 ay içinde yabancı sermaye girişleri yüzde 20 düştü ekonomi durgunlaştı. 2012’nin ilk yarısındaki büyüme hızının yüzde 3’e inmesi büyük ölçüde bu etkene bağlıdır.
2- Döviz fiyatları tırmanıyor Merkez Bankası rezerv eritiyor
Dış kaynaklar daralınca döviz tırmandı altı ay içinde dolar fiyatı yüzde 18 yükseldi 1.91 TL oldu. Döviz borçlusu şirketler, bankalar için hayra alâmet değildir finansal kriz endişeleri canlanır.
Merkez Bankası enflasyon hedeflemesini unuttu “finansal istikrar önde gelir” bahanesine sığındı rezervlerinden 18,5 milyar doları piyasaya pompaladı. Yılbaşı sonrasında Merkez Bankası Başkanı bu uygulamayı savundu: “Döviz piyasalarına Cumhuriyet tarihinin en sert müdahalelerini yaptık. Yapmasaydık dolar yıl sonunda 1,94 TL olabilirdi.”
Bu arada kısa vadeli dış borçlar tırmanmaktaydı. Bu borçlar Merkez Bankası rezervleriyle karşılaştırılır rezervleri aşması tehlikeli görülürdü. 2011 yılı sonunda bu kritik eşik aşılacak Haziran’da kısa vadeli borçların rezervlere oranı yüzde 120’ye ulaşacaktı.
3- Can simidi AMB’den, FED’den geliyor
Erdem Başçı, rezerv satışlarını savunurken, ani (ve şaşırtıcı) bir çıkış da yaptı: “Göreceksiniz ki TL, 2012’de ABD dolarını yenecek dünyada en çok değerlenen para birimlerinden birisi olacak bu yıl TL’ye yatırım yapanlar hep kazanacak.”
Bu demecin iki boyutu var: Bir kere Başkan “desteksiz atmıyor”. Avrupa Merkez Bankası’nın bankalara düşük faizli, sınırsız kredi açma kararından hareket ediyor FED’in AB’yi izleyeceğini düşünüyor ve “komşuda pişen, bize de düşer” varsayımıyla, Türkiye’ye fon akımlarının canlanacağını öngörüyor.
İkinci olarak, uluslararası fon yöneticilerine mesaj veriyor: “Geçen yıldaki gibi rezervleri kullanacağız ve 2012’de TL’nin değerlenmesini (doların ucuzlamasını) kesinlikle sağlayacağız Türkiye’ye gelin para kazanın.” Böylece merkez bankası başkanlarına yakışmayan bir iş de yaparak spekülatörlere güvence vermiş oluyor.
Başçı’nın öngörüsü gerçekleşti. AB’nin ardından 2012’de FED de “finansal gevşeme”nin üçüncü furyasını başlattı ve “yükselen piyasalar” ve Türkiye bu furyadan nasiplerini aldılar. Ülkesinde yüzde 1 faizle dolar borçlanan bir spekülatör, yüzde 9 faizli TC hazine bonolarına para bağlarsa, vade sonunda Türkiye’de dolar yüzde 6,5 oranında ucuzladığı için, net olarak yüzde 15,6’lık bir getiri sağlayacaktır. Başçı da haklı çıkacaktır: “Bu yıl TL’ye yatırım yapanlar çok kazanacak.”
4- Batı’da likidite genişlemelerine “eyvah” diyenler
Batı merkez bankalarının likidite pompalamasını “eyvah!” diye karşılayanlar da var. Bunlar, “bol dolar ve avro girişlerini” tehlikeli bir tuzak olarak görüyorlar. Dış dengelerin ucuz ithalat nedeniyle aşınacağından korkuyorlar yüksek döviz girişinin ülkelerindeki finansal varlık ve gayri menkul piyasalarında tehlikeli balonlaşmalara yol açacağından endişe ediyorlar. Brezilya’dan, G.Kore’den, Hindistan’dan, Rusya’dan, hatta Çin’den söz ediyorum. Hepsi 2008 krizi arifesinde dünya ekonomisiyle dış denge/dış fazla koşulları içinde bütünleşen ülkelerdir.
Meksika Maliye Bakanı ise FED’in son likidite genişlemesini alkışlıyor ve bizimkilerin “komşuda pişen bize de düşer” çizgisine katılıyor. Ortak tarafımız nedir? Kronik dış açık, artan dış borç ve yoğunlaşan dışsal bağımlılık…
5- Fitch’in puan yükseltmesi ne getiriyor?
Üç büyük uluslararası “derecelendirme kuruluşu” (Standard & Poor’s, Moody’s ve Fitch) ne işe yarar? Kısa vadeli getiri arayan rantiyeler için yatırım alanlarının, ülkelerin güvenilirlik derecelerini belirlerler ve bankaların büyük müşterilerinin riskliliğini ölçerek kredi faizlerini etkilerler.
Sicilleri lekelidir. Sahtekarlık sınırlarını zorlayarak son krizin patlak vermesini hızlandırdılar. Yine de herhangi bir yaptırımla karşılaşmadan “hizmetlerini” sürdürüyorlar.
Türkiye’nin puanı 1994 krizinden sonra bu üç kuruluş tarafından “yatırım yapılamaz” düzeye indirildi ve on sekiz yıl boyunca orada takılı kaldı. Kaldı da ne oldu? Sermaye hareketlerinin canlandığı dönemlerde Türkiye’ye de bol kepçe para aktı örneğin 2010’da 55 milyar dolar civarında yabancı sermaye girdi. Ve bu paranın 42 milyar doları, spekülatif, kısa vadeli sıcak para girişlerinden yani Fitch’in yol gösterdiği türden müşterilerden kaynaklandı. Finans çevrelerinin sınırsız kazanç hırsı öne çıktığında bu kuruluşlar fazla iplenmemektedir.
Son beş aydır uluslararası fon hareketleri canlanmaktadır. AKP bu konjonktüre, “ufuktaki seçim belalarını geçiştirme fırsatı” olarak umut bağlamaktadır. Fitch ise küçük bir ayrıntıdır.