Dış Kaynak Hareketlerinin Seyri

Uluslararası krizin Türkiye’yi nasıl etkilediğini kavramak istiyorsanız, dış kaynak akımlarındaki değişmeleri izlemeniz gerekiyor. Nedenini bu köşede zaman zaman açıkladım: Siyasi iktidarlar ekonomiyi tamamen emperyalist sistemin “gidişatı”na teslim etmişler bunun sonunda da milli gelirin kısa dönemli genişleme / daralma ivmesi, Türkiye ile dış dünya arasındaki sermaye hareketlerinin seyrine bağlanmıştı. Şimdi de bu teslimiyetin faturası ödeniyor.

Sermaye hareketlerinin basitleştirilmiş bir nicel dökümü Tablo 1’de sunuluyor. Olumsuz gidiş Ekim 2008’de başladı. Son veriler Temmuz 2009’a ait. Bu zaman diliminin (yani on aylık kriz döneminin) dış kaynak hareketlerini, bir yıl öncesinin on ayı (Ekim 2007-Temmuz 2008 dönemi) ile karşılaştırıyoruz.

Üç farklı dış kaynak tanımı kullanıyoruz. Birincisi “yabancı sermaye hareketleri”dir (Satır 1). İkincisi, yabancı-yerli kayıtlı ve kayıt-dışı tüm sermaye hareketlerinin toplamından oluşan “net sermaye hareketleri”dir (Satır 6). Üçüncüsü ise, cari işlem açığının ekonomik büyümeye katkısını temsil eden (net kâr-faiz transferlerini dışlayan) öğelerinden oluşan “net kaynak aktarımı”dır (Satır 7).

Tablo 2 ise bu üç kategoride kriz ortamında meydana gelen değişmeyi ölçüyor ve 2008’in (dolarlı) milli gelirine oranlıyor.

Tablo 1: Sermaye Hareketlerinde Krizin Etkisi, Milyon dolar

Notlar: (1) “Artı” değerler rezerv artışı “eksi”ler rezerv azalmasıdır. (2): Yabancı, yerli ve kayıt dışı sermaye hareketlerinin toplamı. (3): Net kâr- faiz transferleri hariç cari açık. İlk beş sıranın toplamı, tanım gereği “sıfır”dır.

Tablo 2: Sermaye Hareketlerinde Tersine Dönüş Etkisi: On Aylık Farklar

Not: Her üç kategori için Tablo 1’in son sütunu eksi bir önceki sütun, 2008’in dolarla GSYİH sayısına bölünüyor
***

Kriz ortamını kriz öncesiyle karşılaştırdığımızda dış kaynak hareketlerine ilişkin şu saptamalar yapılabiliyor:
Önceki on ayda neredeyse astronomik bir düzeye (65.5 milyar dolara) ulaşan yabancı kökenli sermaye girişleri, kriz aylarında 10.2 milyar dolarlık net çıkışa dönüşmüştür. Krizli dönemin değerini (-10.2 milyar doları), kriz öncesi düzeyden çıkarırsanız, yabancı sermaye hareketlerindeki “tersine dönüş”ün boyutu (-75.8 milyar dolar) belirlenir. (Tablo 2, sütun 1)
Net sermaye hareketlerinde ise, 44.2 milyar dolarlık giriş, 3.5 milyar dolara düşmüş durumdadır. Böylece tanımlanan dış kaynak akımında, net çıkış değil, azalarak devam etme söz konusudur. Aradaki fark, iki etkenden kaynaklanıyor: (a) Kriz öncesinde yerli servet sahiplerinin ülke dışına çıkardıkları büyük boyutlu (19.8 milyar dolarlık) kaynak akımı hemen hemen durmuştur. (b) Kayıt dışı sermaye hareketlerindeki “net çıkış” son bulmuş 14.5 milyar dolarlık “net giriş”e dönüşmüştür. Bu “esrarengiz” dış kaynağı bu köşede daha önce mercek altına almıştık. Sonuçta, kriz döneminde, net sermaye hareketlerinde (önceki dönemle karşılaştırıldığında) 40.8 milyar dolarlık bir azalma gerçekleşmiş olmaktadır. (Bk. Tablo 2)
Net kaynak aktarımında da, “net çıkış” değil, azalma söz konusudur. Bu, kriz ayları boyunca ekonomi (net kâr-faiz trasnferlerini de aşan boyutta) cari açık vermeyi sürdürdüğü için mümkün olmuştur. Bu kategorideki durgunlaşma (kriz ve kriz öncesi arasındaki fark) ekonomiye (Tablo 2’de gösterilen) 31.2 milyar dolarlık bir şok getirmiştir.
***

Yabancı sermaye hareketlerinin “net çıkış”a dönüşmesi, 2008 milli gelirine oranla yüzde 10’u aşan bir şok oluşturmuştur. Türkiye burjuvazisinin ülke dışına kaynak aktarımına kriz ortamında son vermesi kayıt-dışı sermaye girişleri ve ekonominin hâlâ cari açık vermeyi sürdürmesi sayesinde diğer iki dış kaynak kavramından kaynaklanan şokların göreli boyutu ise yüzde 4-5’ler dolaylarında kalmıştır.

Nasıl tanımlanırsa tanımlansın dış kaynak hareketleri, yüksek bir olasılıkla Eylül sonuna kadar bozulacaktır. Bu da on iki aylık bir kriz ortamı anlamına geliyor.

Sonrası? Bize göre ufukta uzunca bir durgunlaşma vardır. Hükümet ne düşünüyor? “Orta Vadeli Program” da aynı görüştedir. Bu belgeye göre, AKP iktidarı 2012’ye kadar sürerse, on yılda (2003-2012’de) Türkiye’ye ortalama yüzde 3.5 oranında bir büyüme armağan etmiş olacaktır.