Bunalımın İçinde Rehavet

Türkiye, Ekim'den bu yana ağır bir ekonomik bunalıma sürüklenmekte olduğuna göre, Başbakan'ın rahatlığı nereden kaynaklanıyor?

Niçin "ağır bir bunalım"? Sanayi üretimi Ağustos'tan bu yana, her ay hızlanarak küçülüyor. Bir yıl öncesine göre üretim Aralık 2008'de yüzde 17.6 son üç ayda yüzde 12.6 düştü. Ekonominin en büyük ana sektörü olan hizmetler de küçülmektedir. Bu büyük sektörün, ticaret, taşımacılık, depolama, pazarlama, reklâm, hatta finans gibi alt-kolları büyük ölçüde sanayi sektöründeki ve dış ticaretteki değişmelerin türevidir. Sanayideki daralma ortadadır. İthalat ve ihracatın toplam değeri de 2008'in son üç ayında yüzde 16.7 oranında daralmış ve bu orana yakın bir küçülme ivmesini hizmetler sektörüne taşımıştır.

2008'in ilk dokuz ayına ait tahminler gösteriyor ki, Ekim-Aralık aylarında millî gelir yüzde 8.7'yi aşan oranda daralırsa, Türkiye ekonomisi 2008'in tümünde de küçülmüş olacaktır. Yukardaki sanayi ve dış ticaret rakamlarından hareket edersek 2008'in bir küçülme yılı olacağı (TÜİK yeni "sürprizler" üretmezse) kesin görünmektedir. İmalat sanayiinde kapasite kullanım oranları Ocak 2009'da, bir önceki yıla göre yüzde 21 dolaylarında gerilemiş olduğuna göre, olumsuz gidiş 2009 başında da sürmektedir.

Bu kötü göstergelere rağmen Başbakan sürdürüyor: "Kriz bizden kaynaklanmadı en hafif atlatan ülkelerden biriyiz batan banka yok IMF'ye teslim olmayacağız..." Ana muhalefetin zafiyeti bu kaygısızlığa elbette katkı yapmaktadır. Ancak bu rehavetin nesnel dayanakları da var. Bunu açıklamak için Türkiye'nin krizle karşılaştığı Ekim-Aralık 2008 aylarına ait ödemeler dengesi tablosunun ana kalemlerini, (milyon dolar olarak) 2007'nin aynı aylarıyla karşılaştıralım. Bu karşılaştırma hem sermaye hareketlerineki daralmanın ekonomiye taşıdığı "şok"un büyüklüğünü hem de nasıl "geçiştirilmekte" olduğunu ortaya koyacaktır.

2007,Ekim-Aralık2008,Ekim-Aralık Yabancı Sermaye12081-10809Yerli Sermaye -1220-1224Rezerv Hareketleri*-985253Hata/Noksan (Kayıt dışı) 105212494Cari Denge-11815-5714

(*): "Eksi" işaret rezerv artışı "artı"lar azalma anlamına gelir.

2007 ve 2008'in Ekim-Aralık dönemi arasında yabancı kökenli sermaye hareketleri, 12.1 milyar dolarlık "net giriş"ten, 10.8 milyar dolarlık bir "net çıkış"a dönüşmüştür. "Artı"dan "eksi"ye bu "tersine dönme"nin toplamı 22.9 milyar dolardır. Bu, 2007 millî gelirinin yüzde 3.5'ine ulaşan çok büyük bir şoktur. Bu şok, makro-ekonomik değişkenlere taşınarak iç talebi çökertmiş ve üretim-istihdam daralmasına katkı yapmıştır.

Peki, sermaye harekeketlerinde üç ayda gerçekleşen 23 milyar dolarlık bir "tersine dönme"nin, özellikle döviz piyasası kanalıyla finansal sistemi sarsması gerekmez miydi? 2008'in son üç ayında yabancı sermaye 10.8 milyar dolar "çıkış" gerçekleştirmiştir bu arada önemli boyutlarda dış borç ana para ödemesi yapılmıştır. Buna ek olarak 5.7 milyar dolarlık cari işlem açığının ve yerli "aktörler"in 1.2 milyar dolar sermaye çıkarmalarının finansmanı da sağlanmıştır. Soru şudur: TCMB dolar basamadığına ve kayıtlı yabancı sermaye girişleri de son bulduğuna göre, bu kalemlerden oluşan döviz talebi nereden, hangi kaynaklardan karşılandı?

Yanıtı da tabloda görüyoruz: Resmî rezervlerdeki 5.3 milyar dolarlık erime, finansman kaynaklarından biridir. Daha da önemlisi, Ekim-Aralık 2008'de Türkiye'ye 12.5 milyar dolarlık kayıt-dışı döviz girmiştir. İşte bu sayededir ki, sermaye girişlerinin tersine dönmesiyle bu üçayda Türkiye'ye taşınan finansal krizin ilk dalgası, döviz piyasalarını veya rezerv düzeylerini fazla sıkıştırmadan geçiştirilebilmiş, dolar fiyatlarındaki artış Eylül -Aralık 2008 arasında yüzde 25'le sınırlı kalmışır. Sözü geçen "esrarengiz" dış kaynak olmasaydı, döviz piyasalarında taleple arz arasında açılacak makas, elbette döviz fiyatlarındaki hızlı tırmanmayla kapanacaktı ancak, bu süreç finansal sistemi de bir hayli çatırdatacaktı.

1994 ve 2000-2001'deki krizlerin başlangıcında, kayıt-dışı para hareketleri hep "çıkış" yönünde gerçekleşmiştir. Krizli ilk dört ayda ekonomiden, 1994'te 2.5 milyar, 2000-2001'de 0.7 milyar dolar kayıt-dışı para çıkmıştır. Bu krizde (ne hikmetse) sessiz sedasız ekonomiye giren 12.5 milyar doların vatandaşların yastık altlarından, kasalarından kaynaklandığı düşünülemez. Ülke dışından birileri AKP iktidarına kaynağı gizli bir can simidi uzatmaktadır. Ve bu kaynağın herhalde seçimlere kadar süreceğini uman Başbakan rahatlamış görünmektedir.

Sonrası? Seçimleri arızasız atlatsınlar, her şey mümkündür.