Amerika’da devlet durdu. Ya iflas?

“Borç tavanı”, Amerikalıların bugünlerdeki baş belasıdır. Nereden çıktı?

1917’de ABD Kongresi, Birinci Dünya Savaşı’nın finansmanı için 5 milyar dolarlık tahvil (“Liberty Bond”) ihracını yasalaştırırken, Hazine’nin borçlanmasına bir üst sınır da getirmiş.

1917 yasasının “borç tavanı”, sonraki yıllarda yerleşik bir kural olmuş. Öyle ki, Kongre’ce son belirlenen borç tavanı aşıldıktan sonra, Federal devlet yeni borçlanma yapamaz. Elbette sonraki yıllarda “tavan”, enflasyon nedeniyle ve bütçe açık verdikçe sürekli aşılıyor ancak hemen hemen her seferinde Kongre yeniden sınırı yukarı çekerek harcama yetkileri veriyor. Beyaz Saray ile Kongre uyum içinde ise bu işler belli ölçüde otomatiğe bağlanmıştır. Bazen de uyumsuzlukları gerilimlere dönüşür. Bugünlerdeki gibi…

Günümüzün kapitalizminde devlet borçları düzeyinin azaltılması çok güçtür sıfırlanması ise mümkün değildir. Vadesi gelen tahviller itfa edilirken, genellikle yenisi ihraç edilir borç “döndürülür”. Borç toplamının nominal olarak artması da olağan durumdur. “İpin ucunun kaçmaması” ölçütü ise ABD’de 1917’den beri uygulanan borçların düzeyi olamaz. Çeyrek yüzyıl sonra “moda” olacak yaygınlaşacak olan, borç yükünün milli gelire oranıdır.

* * *

ABD’de son borç tavanı vadesi dolarken Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçi çoğunluk şantaja kalkıştı. 16,7 trilyon olarak belirlenmiş olan borç sınırının yükseltilmesini 2011 tarihli Sağlık Yasası’nın yürürlüğünü durdurma koşuluna bağladı. Obama ve Demokrat çoğunluklu Senato bu koşulu kabul etmeyince, 1 Ekim’de başlayan mali yılın ödenek artışları uygulanamadı.

Böylece (en azından kısmen) “devlet durdu”. Yüzbinlerce kamu personeli ücretsiz izine çıkarıldı. Parklar, müzeler kapatıldı. Resmi istatistiklerin yayınına son verildi.

Devletin bu nedenle “durması” ilk olmuyor 1980 sonrasında çoğu birkaç günlük sekiz vukuattan söz ediliyor. En uzunu 1995 sonunda gerçekleşti. Borç tavanını bugünküne benzer koşullara bağlayan bir yasa Başkan Clinton tarafından veto edilince federal devlet 28 gün “durdu”. Kriz Cumhuriyetçilerin ödün vermesi ile son bulurken bu partinin Temsilciler Meclisi’ndeki lideri Newt Gingrich’in siyasi ihtiraslarına ağır bir darbe de vurdu.

Bu sefer 28 günlük bir “vade” söz konusu değildir. 17 Ekim’de olay, “devletin durması”nın ötesine geçecek. Anlaşıldığına göre o tarihte ABD Hazinesi, vadesi gelen devlet borçlarını ödeyebilecek kaynakları tüketmiş yeni borçlanma imkanlarını yitirmiş olacak. Bu, “devletin iflâsı”, yumuşak ifadeyle “temerrüde düşmesi” anlamına gelir.

“Kıssadan hisse” birkaç yorum yapalım:

(1) Kavganın nedeni olan sağlık yasası bir reform 
değildir.
ABD sağlık sistemi Batı dünyasının en masraflı ve (sağlık göstergeleri açısından) en verimsiz sistemidir. Obama’nın büyük önem verdiği (ve tıp, sigorta, ilaç lobileri ile işbirliği içinde hazırlanan) sağlık yasası, özel sigortalara, özel sektöre dayalı bu sistemi olduğu gibi korumakta sadece sigortalıların kapsamını genişletmektedir. Ek finansmanın küçük bir bölümü şirketlere ve zenginlere yansıyacaktır. Bu sembolik maliyeti üstlenmeyi reddeden çevrelerin sözcüsü Cumhuriyetçi Parti’nin sağ kanadıdır.

(2) “Devletin durması”, parasal genişlemeyi sürdürecektir.
“Devletin durması” kamu harcamalarını frenleyerek Ekim-Aralık milli gelirini bir-iki puan aşağı çekecektir. Bu nedenle Fed’in parasal genişlemeyi frenleme karar tekrar ertelenecek likidite pompalaması şimdiye kadar olduğu gibi ABD ekonomisini (üretimi, milli geliri) değil, spekülatörleri destekleyecektir. Kısacası, ABD’ye kötü haber Türkiye gibi sıcak para tutkunu ekonomilerin yöneticilerine (bir süre için) iyi haber…

(3) Wall Street “devletin iflası”na izin vermez.
Obama, Wall Street’in ağır toplarını “Çay Partisi” bağnazlarına karşı çıkmaya davet etti. Devletin “iflası veya temerrüdü” senaryosunun Wall Street için de felaket olacağını herkes biliyor. Bu nedenle, sağlık yasasını dışta tutan bir pazarlık gündeme getirilecektir. Obama, federal harcamaları uzun dönemde aşağı çekecek bir müzakere sürecine açıktır niyetlidir. “Zayıf (daraltıcı) maliye politikası buna karşılık düşük faiz, bol likidite...” Wall Street’in temel programı da esasen budur.

Obama’nın gönülsüz Keynes’çi eğilimleri böylece son bulacak ABD ekonomisi Avrupa ile birlikte “büyük durgunluk” ortamına iyiden iyiye saplanacaktır.

İlkel sağcıların inadı sonunda devlet “iflas” ederse ne olur? ABD Hazinesi’ne göre,benzeri görülmemiş bir felâket, kredi piyasalarının donması, dolar değerinin göçmesi, ABD faizlerinin tırmanması” gündeme gelir (Financial Times, 3 Ekim).

Olağan-dışı yöntemlerle önlenmezse, bu bir kaos senaryosudur. Bugünden yarına felaket… Uzun dönemde ise dünya halkları için belki de en hayırlısı…