“Amerika Teslim Oluyor”

"Amerika Teslim Oluyor"... Patrick Cockburn'ün London Review of Books'un 18 Aralık 2008 tarihli sayısında Irak'taki son gelişmeleri tartışan yazısı, dergi tarafından bu başlık altında sunulmuş. Bazılarına göre Irak'ı en iyi bilen Batılı gazeteci olan Patrick Cockburn'ün değerlendirmesine göre, sekiz aylık, çetin görüşmeler sonunda imzalanan ve Irak parlamentosunca onaylanan ABD-Irak güvenlik anlaşması, "2003 işgaliyle başlayan ve Irak üzerinde yarı-sömürgeci bir kontrol oluşturmayı hedefleyen ABD çabalarının kesinlikle iflâsını belgelemektedir."

Bu anlaşma, Türkiye basınında dış politika yazarlarınca değerlendirilmiş olabilir. Ben ise burada Cockburn'ün vurgulamalarıyla bir özetleme yapmayı yeğliyorum:

&bull ABD askerleri bu yılın 30 Haziranına kadar tüm Irak kent, kasaba ve köylerinden 31 Aralık 2011'de de Irak'ın tümünden çekilecek. Irak'taki ABD gücünü simgeleyen Bağdat'taki "Yeşil Bölge"nin güvenliği de birkaç hafta içinde Irak güçlerine devredilecek.

&bull Irak'taki kirli savaşta şimdiye kadar önemli rol oynamış olan özel güvenlik şirketlerinin paralı askerlerinin dokunulmazlığı son bulacak.

&bull Amerikan askerleri, bundan böyle ancak Irak yetkililerinin onayıyla askerî operasyon yapabilecekler.

&bull ABD güçleri, 2011'e kadar Irak topraklarından başka ülkelere askerî harekât yapamayacaklar.

&bull Amerikan askerî üslerinin tümü 2011'den sonra kapatılacak.

2008 Martında Irak yetkilileriyle görüşmeye başladıklarında Amerikalıların önerdiği taslak, Kasımda onaylanan anlaşmadan tamamen farklıdır. İlk taslak, Amerika'nın Irak üzerindeki kontrolünü kalıcı kılmayı hedefliyordu. Patrick Cockburn'e göre, Amerika siyasî gücünün sınırlarını idrak edememiştir. Irak parlamentosuna sunulan (ve İran tarafından da desteklenen) nihaî metin ABD için o kadar küçültücüdür ki, Bush yönetimi anlaşmayı kamuoyunda tartışmaktan kaçınmış İngilizce bir çeviri ise hâlâ yayımlanmamıştır.

Böylece bir milyondan fazla Iraklının, beş bine yakın Amerikalının ölümüne yol açan emperyalist bir saldırı, ABD'nin Orta Doğu'daki baş düşmanı olan İran'la yakın dostluk ilişkileri içinde olan bir Irak'ın oluşmasıyla sonuçlanmaktadır.

***

ABD'nin "arka bahçesi" olarak algılanan Latin Amerika'da da Amerikan emperyalizminin tökezlemekte olduğu, ünlü tarihçi, sosyal bilimci İmmanuel Wallerstein tarafından vurgulanıyor.

Wallerstein, 1 Ocak 2009 tarihli yorum-iletisinde Latin Amerikalıların Aralık 2008'de Brezilya'da (Salvador de Bahia'da) peşpeşe dört toplantı yaparak ABD'nin kıta üzerindeki hegemonyasına ağır bir darbe vurduklarını belirtiyor. Ona göre, "toplantıların orkestra şefi Brezilya Başkanı Lula, kahramanı ise Küba idi."

Wallerstein sözü geçen toplantıların bir bilançosunu da çıkarıyor. Özetleyelim:

&bull İlk olarak Brezilya, Arjantin, Paraguay, Uruguay ve (yeni üye) Venezuela'nın gümrük birliği örgütü olan Mercosur toplandı. Beş ülke, ABD'nin Bolivya'ya karşı uyguladığı gümrük indirimlerini iptal etmesi nedeniyle bu ülkenin ihracatında gerçekleşecek daralmayı tamamen telâfi etmeyi üstlendiler.

&bull İkinci olarak 12 Güney Amerika ülkesini kapsayan UNASUR toplantısı yapıldı. Bu toplantıda Brezilya'nın bir "Güney Amerika Savunma Konseyi" kurulması önerisi oybirliğiyle kabul edildi. Böylece, ABD'yi dışlayan bir bölgesel askeri ittifakın ilk adımı atıldı.

&bull Üçüncü olarak, 22 Latin Amerika ülkesini kapsayan Rio Grubu toplandı. Toplantı oybirliğiyle Küba'nın Grup üyeliğine katılmasını kararlaştırdı. Toplantıyı yöneten Meksika'nın sağcı Başkanı Calderon, "Küba'nın kardeş halkı: Hoş geldiniz" diyerek Raul Castro ile kucaklaştı.

&bull Dördüncü toplantı bir "ilk" idi. ABD ve Kanada'yı dışlayan 33 ülkelik bir "Latin Amerika ve Karaib ülkeleri başkanlar zirvesi" yapıldı. ABD'ye tam teslimiyet halinde olan üç ülke (Peru, Kolombiya ve El Salvador) dışında tüm ülkeler başkanlarıyla katıldılar. Küba'ya karşı uygulanan ABD ambargosunun kaldırılması talep edildi ve (bir dış borç moratoryumu ilan etmiş olan Ekvator'u destekleyerek) dış borç yükümlülüklerinin gözden geçirilmesi kararlaştırıldı.

***

Emperyalizm, bir zamanlar Mao'nun yakıştırdığı gibi, giderek bir "kâğıttan kaplan" haline mi dönüşüyor?

Sol çevrelerde ABD emperyalizminin politik ve askerî gücünü abartma eğilimi yaygındır. Pek çok kişi, Irak'ın bugünkü hükümetini "ABD kuklası" olarak algılamıştır. Latin Amerika solcu programlarla iktidara gelen liderlerin ihanetini gösteren sayısız tarihi deneyime tanık olmuştur. Bu nedenle, neoliberalizme savrulan Lula gibi liderlerin de ABD'ye teslimiyeti kaçınılmaz görülmüştür.

Kapitalizmin krizinin de katkılarıyla, kuklaların özerkleşebildiği teslimiyetin baş kaldırışa dönüşebildiği kritik bir tarih dönemecinden geçiyoruz.