AKP’ye bir 'dış komplo': FATF

Başbakan’ın yolsuzluk dosyalarına karşı tekrarlayıp durduğu “dış komplo söylemi” o kadar tuhaftır ki, er veya geç bu tevatürü somut örneklerle desteklemek zorunda kalacaktır.

Dinleyeceğini sanmam ama Başbakan’a bir önerim var: Türkiye’nin de üye olduğu Financial Action Task Force (FATF, Türkçesi: “Finansal Eylem Görev Gücü”) tarafından AKP hükümetine yönelik eleştirileri tipik bir “dış komplo örneği” olarak kullansın…

Bu kuruluş altı yıl boyunca ısrarla hükümetten bir şeyler istiyor onu baskı altında tutuyor bazen tehdit ediyor.

Gerçekleri, “komployu” ifşa etmenin zamanı herhalde gelmiştir.

* * *

FATF nedir? Kendi tanımına bakalım: “Uluslararası finansal sistemi tehdit eden kara para aklamaya, terörün finansmanına karşı mücadeleyi.. ve etkili uygulamayı hedefleyen hükümetler-arası bir kuruluştur.”

1989’da kurulmuştur. Şu anda 34 devlet üyedir. Türkiye 1991’de üye olmuştur. Batı bloku dışında Rusya, Çin ve Hindistan’ın üyelikleri dikkat çekmektedir: Farklı kökenli terör eylemlerine karşı uluslararası bir güvence arayan ülkeler… Türkiye’nin üyelik başvurusu da, PKK’ye karşı dış destek arayışlarıyla bağlantılı olsa gerektir.

FATF, yukarıdaki hedeflerin hayata geçirilmesinde güçlük yaratan hükümetleri iki liste altında açıklamaktadır. Birinci (“kara”) listede yer alan ülkeler, kara para aklama ve terör finansmanından doğrudan sorumlu görülen İran ve Kuzey Kore’den oluşur ve FATF bu iki ülkeye karşı yaptırım uygulama çağrısında bulunur.

İkinci (“gri”) liste ise, kara para ve terör finansmanı konularında “stratejik yetersizlikler” gösteren ve uyarılara rağmen bunları gidermeyen ülkelerden oluşur. Hem FATF üyesi olan hem de 2007’den bu yana “gri listede” yer alan tek ülke Türkiye’dir. Bugünlerde bu listede on bir ülke var. ABD’nin değişik boyutlarda askeri operasyonlarının hedefi olan Yemen, Pakistan ve Suriye elbette bu takımın içindedir.

* * *

Peki, üye Türkiye’nin sicilinin bozuk olmasının nedenleri nedir? FATF altı yıl boyunca “kara para aklama ve terör finansmanına” karşı Türkiye’den aynı şeyleri istemiştir: Teröristlerin varlıklarının belirlenmesi, dondurulması, müsadere edilmesi şüphelilerin yakalanması, cezalandırılması şüphe uyandıracak banka işlemlerinin ayrıştırılması bunları yapanların belirlenmesi terör finansmanına katkı yapabilecek finans-dışı alanların (örneğin emlak alış-verişlerinin) tesbiti ve tüm bu öncelikleri gerçekleştirecek yasal, yönetsel düzenlemelerin gerçekleşmesi…

AKP hükümetleri “kös dinliyor” sonunda FATF’nin sabrını tüketiyor. Haziran 2012’de bir uyarı geliyor: “Ekim’e kadar önerilerimizi dikkate almazsa, Türkiye’ye önlem alacağız…” Ekim geliyor değişiklik yok uyarı ültimatoma dönüşüyor: “Terörizmin finansmanına karşı beş yıl boyunca hiçbir düzeltme yapmamakta ısrar eden Türkiye, gerekli yasal çerçeveyi 22 Şubat 2013’e kadar gerçekleştirmezse üyeliği askıya alınacaktır.”
AKP ültimatomu ciddiye alıyor 7 Şubat 2013’te 6415 sayılı “terörizmin finansmanının önlenmesi hakkında kanun” kabul ediliyor üyelik kurtarılıyor. Ama yetmiyor. FATF, 22 Şubat ve 21 Haziran’da iki uyarı daha yapıyor: “Yasa iyi, ama uygulamayı görmüyoruz yetersizlikler devam etmektedir. Terörün finansmanı konusunda uluslararası standartlara uyumu Türkiye henüz gerçekleştirmemiştir.”

2002’den bu yana FATF ile yakın işbirliği yapan IMF de Kasım 2013 Türkiye raporunda tehditkâr bir üslupla koroya katılıyor: “Kara paranın aklanması ve terör finansmanı konularında süregelen yetersizlikler, yabancı finansal kuruluşların Türkiye ile işlemlerinde yüksek derecede titizlenmelerine yol açmaktadır… Türkiye’nin finansal sektörünün korunması için bu uyarılar dikkate alınmalıdır.”

* * *
FATF’nin AKP hükümetine karşı sürdürdüğü altı yıllık kampanya “Türkiye’ye karşı bir dış komplo” değilse nedir?

Başbakan’ın buna karşı geliştirmesi gereken söylem de kolaydır: “Dost ve kardeş İran’a ve Gazze’deki Filistinli kardeşlerimize uygulanan ambargoların delinmesi için harcadığımız çabaları faiz (yani İsrail) lobisi, önlemeye çalışıyor terör olarak niteliyor…”

İyi ama, bu söylemin riskleri de yok mu? Kara para ve terör finansmanı konularında Türkiye üzerindeki baskılar, İran/Hamas bağlantılarını içermektedir ama herhalde bunların çok ötesine gitmektedir.

Wikileaks’e göre Sudanlı El-Beşir’in ülkesinden kaçırdığı milyarlarca doların “El Kaide ve benzerlerinin finansörü” olarak bilinen karanlık Suudi, Lübnanlı, Suriyeli, Iraklı, Körfezli zenginlerin altın, döviz transferlerinde, yatırımlarında, emlâk alımlarında Türkiye’nin ve AKP iktidarının rolü, payları…

FATF suçlamalarının bir bölümü, herhalde, bu türden kirli bağlantıların ABD’nin onay ve tahammül sınırlarını aşan öğelerini de kapsamaktadır. İpuçlarından fazlası var giderek büyük bölümü ortaya çıkacaktır.

Başbakan’a önerdim ama yine de uyarayım “komplo senaryoları” tersine de tepebilir.