“ABD’nin Gerilemesi”

World Economics Association (WEA) veya Dünya Ekonomik Birliği, Mayıs 2011’de neoklasik ve neoliberal iktisat öğretilerine ve reçetelerine muhalif bir grup iktisatçı tarafından kuruldu. Bir yıl içinde üye sayısını 10.000’in üzerine çıkardı. Internet üzerinden üç dergi yayımlamaya başladı. Çeşitli tartışma forumları oluşturdu.

WEA’nın kurucularından Edward Fullbrook, birkaç hafta önce Decline of the USA (“ABD’nin Gerilemesi”) başlığı altında bir internet kitabını, Birlik adına yayımladı. www.paecon.net/rwebooks/ adresinden sembolik bir bedel karşılıında satın alınabiliyor. Kitap, sık gündeme gelen bir soruyu yanıtlamayı hedefliyor: Ülkeler arası gelişkinlik/refah farklarını nasıl ölçebiliriz?

En kestirme yanıt, kişi başına düşen milli gelir düzeylerine bakarak verilir. Ulusal parayla hesaplanan veriler dolara çevrilir bazen fiyat düzeylerindeki farklılıkları dikkate alan alım gücü paritesi ile düzeltilir.

Kişi başına milli gelir hesapları, çok sayıda sosyal göstergeyi dikkate almaz. Yaygın olarak kullanılan bir başka karşılaştırma, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından oluşturulan insanî gelişme endeksleri aracılığıyla yapılır. Bu endeksler, eğitim, sağlık ve hayat standardı ile ilgili dört göstergeden türetilir. Örneğin 2011’de 187 ülke karşılaştırılmış Norveç’in birinci, Kongo’nun sonuncu sırada olduğu belirlenmiş Türkiye ise Tonga ile Belize’nin arasına ve 92. sıraya yerleştirilmiştir.

Edward Fullbrook ise daha ayrıntılı bir gelişkinlik karşılaştırması yapmayı hedefliyor ancak, ülkeleri otuz OECD üyesiyle sınırlı tutuyor: ABD, Kanada, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda dışında on sekiz Batı Avrupa, dört Doğu Avrupa ülkesi ile Güney Kore, Meksika ve Türkiye... Refah veya gelişkinlik göstergelerini ise yedi grupta topluyor: Sağlık, aile, eğitim, gelir/çalışma koşulları, özgürlükler, kamu düzeni/güvenlik, diğergâmlık... Her grupta sekizer olmak üzere, toplamda 56 nicel gösterge kullanıyor. Kitap, böylece, bu göstergelerin sunulduğu elli altı tablo ile yedi genel tabloyu içeriyor.

Fullbrook, özellikle ABD ile ilgilidir. UNDP’nin 2011 insanî gelişme endeksi bakımından dördüncü sırada yer alan bu ülkenin göreli konumunun, daha ayrıntılı refah göstergeleri kullanıldığında değişip değişmeyeceğini sorguluyor.

***

Bu yazıda, Fullbrook’un bulgularını özetlemem mümkün değil. Kuşbakışı bir değerlendirmeyle yetineceğim.

Kitapta kullanılan her gösterge (tablo), ülkeleri iyilik/kötülük derecesine göre sıralıyor. Bazı konular ve bunlarda kullanılan göstergeler, gelişkinlik/refah düzeylerini değil, toplumlar arasındaki sosyolojik, kültürel, politik farklılaşmaları temsil etmektedir. “Aile” grubu içinde kullanılan, boşanma, genç yaşta gebelik, anne-babayla birlikte yaşayan çocuklar ile ilgili göstergeler örnek verilebilir. Nitekim, Türkiye, Meksika ve Polonya bu göstergeler bakımından, Batı ülkelerinin pek çoğunun üstünde (“daha iyi” konumlarda) yer almaktadır.

Bir başka örnek verelim: “Özgürlükler” grubunda kullanılan, seçimlere katılma oranı da tartışılabilir. Politikadan kopma derecesini ortaya koyan bir “olumsuzluk” mu siyasetten beklentilerin gereksiz hale geldiği ileri bir refah düzeyi (yani, “olumlu” bir durum mu) söz konusudur? Bu gösterge bakımından İsviçre’nin (ABD ile birlikte) en alt sıralarda Avustralya’nın liste başında Türkiye’nin ise üstten yedinci sırada yer alması, yorum güçlüklerini ortaya koyuyor.

“Diğergâmlık” grubu ise, bir ülkenin dış yardım, siyasî mültecilere kapı açma gibi uluslararası dayanışma göstergelerini içeriyor ve bu bölümdeki sekiz tablodan sadece birinde (“kişi başına sera gazı üretimi”) Türkiye’ye ait veri bulunuyor. Kitapta kapsanan otuz ülkeden en az yedisinin dünya ekonomisinin “çevresi” içinde yer alması, bu konunun bir karşılaştırma ölçütü olarak kullanılmasını sorunlu kılıyor.

***

Gelişkinlik ölçütleri bakımından daha yaygın kabul gören göstergelere bakalım. Bunlar, kitaptaki eğitim, sağlık, gelir/çalışma koşulları ve kamusal düzen/güvenlik gruplarında içeriliyor. Fullbrook, buralarda, “doğumda yaşam beklentisi”, “bebek ölüm oranları”, “okullaşma oranı”, “ortalama emek verimliliği”, “gelir eşitsizliği” gibi geleneksel göstergeleri kullanıyor.

Ancak, ötesine de gidiyor: “Doğumda sağlıklı yaşam beklentisi”, “onbeş ile altmış yaşlar arasında ölme olasılığı” ve “aşırı şişmanlık” verileri gibi... “Matematik, bilimsel konular, okuma, problem çözme” konularında öğrenci başarı dereceleri bakımından uluslararası karşılaştırmaların sıralamalarını sunuyor. Yıllık ortalama çalışma ve ücretli tatil süreleri, kişi başına cinayet, soygun, ölümlü trafik kazasına ilişkin bulguları da kullanıyor.

Her bölümde yer alan göstergelerde (tablolarda) belirlenen sıralama derecelerinin ortalaması, bölüm sonlarında ayrıca sunuluyor. Türkiye’nin konumuna bakalım: Eğitim, sağlık, gelir/çalışma koşulları alanlarında sürpriz yok: Otuz ülke içinde Türkiye yirmi dokuzuncu, Meksika sonuncudur. Kamu düzeni/güvenlik göstergelerinin ortalamasında ise Türkiye (trafik kazaları, uyuşturucu kullanımı, pozitif HIV yaygınlığı gibi göstergelerin göreli olarak olumlu çıkması nedeniyle) listenin üstlerinde yer almaktadır.

Sözünü ettiğim dört gelişkenlik/refah alanında, liste başında yer alanlar da şaşırtıcı değildir: İlk beş içinde Nordik/İskandinav ülkeleri ve Japonya hemen hemen istisnasız yer alıyorlar. Bunlara bazen Batı Avrupa’dan bir-iki katılım olmakta ortalama eğitim göstergesinde ise birinci olan Güney Kore’yi, Yeni Zelanda ve Kanada da (üçüncü ve beşinci olarak) izlemektedir.

Fullbrook’un temel sorununa dönelim: ABD’nin göreli konumu... Otuz ülke içinde ABD sağlıkta 28., eğitimde 18., gelir/çalışma koşulları bakımından 27., kamu düzeni/güvenlik alanında ise sonuncu sırada yer alıyor.

Bu ülkede çok yüksek sağlık harcamaları, kötü ve eşitsiz kaynak kullanımı yüzünden, insan sağlığıyla ilgili ortalama göstergelere yansımamaktadır. Orta eğitimde öğrencilerin beceri ve bilgileri pek çok ülkenin gerisinde kalmaktadır. Çalışma saatlerinin uzunluğu, yıllık ücretli izin, gelir eşitsizliği bakımından ABD arka sıralardadır. Şiddet içeren suç oranları, silah taşımanın, uyuşturucu kullanımının, trafik kazalarının yaygınlığı bakımından da ABD en kötü konumlarda yer almaktadır.

Altmış üç tablo sunduktan sonra Fullbrook ulaştığı sonucu, kitabının başlığında özetlemekle yetiniyor: Amerika gerilemektedir...