AB Parlamentosu Seçimleri ve Sol

AB Parlamentosu için 9 Haziran'da yapılan seçimlerde "sosyalist partiler grubu" olarak adlandırılan çeşitli sosyal demokrat, sosyalist ve işçi partilerini kapsayan "Avrupa solu"nun seçimlerden yenik çıktığı Batılı ve Türkiyeli büyük medya tarafından vurgulandı.

"Sol" böyle tanımlanırsa, "yenilgi" saptaması, Avrupa genelinde doğrudur. Ancak, iki uyarı da ekleyerek... Birincisi Bulgaristan ve Romanya'nın ilk kez 2009'da Avrupa Paramentosu'na (AP'ye) temsilci göndermeleridir. 2004 ve 2009 seçimleri arasındaki bir karşılaştırmanın bu farklılığı dikkate alması gerekir.

İkinci uyarı, 2009 seçimlerine katılan yeni partilerle ilgilidir. En önemli farklardan biri İtalya'dan kaynaklanıyor. 2004'te AP'ye "Zeytin Ağacı" adı altında katılan "sol" (ve eski komünistleri içeren) partiler koalisyonunun, seçimleri kazanan 16 temsilcisi, Parlamento'nun "sosyalist" grubu içinde yer almıştı. 2009'a gelindiğinde Zeytin Ağacı (ve eski komünistler) sosyalizmle tüm bağlarını koparıp atmış bazı merkez kuruluşlarla birleşerek Demokrat Parti adını almış ve 21 temsilcisiyle AP'de bu kez gruplar-dışı kalmaya karar vermiştir. Zeytin Ağacı'nın Demokrat Parti'ye dönüşmesi, Avrupa Parlamentosu'nun "sosyalistler grubu"nun önemli sayıda üye kaybına yol açmıştı. Sonunda, sosyalist grubun AP içindeki temsilci sayısı 198'den 161'e düşmüştür.

Böylece, kapitalizmin ağır bir ekonomik bunalımdan geçtiği bir dönemeçte, Avrupa halklarının Avrupa sosyal demokrasisinden umudu kesmiş olduğu ortaya çıkmıştır. Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin lideri ve bugünkü Dışişleri Bakanı Steinmeyer, geçenlerde CHP'yi "demokrasi sicilinin bozukluğu" nedeniyle eleştiriyordu. Bu eleştiriyi, "bizi anlamadınız bizimle görüşmediniz" mesajıyla karşılamaya çalışan Onur Öymen solculuktan nasibini almış olsaydı, Steinmeyer'i, "sizin de sosyal demokrasi siciliniz bozuktur kısa zamanda sosyalist grubu terk etmelisiniz" diye yanıtlamalıydı. Yalnız Alman sosyal demokratları mı? Fransız Sosyalist Partisi'nin, İngiliz İşçi Partisi'nin Avrupa kapitalizmiyle ve emperyalizmle bütünleşmiş durumları açık-seçik ortadadır. 2008-2009 krizini tetikleyen finansal sistemin ılımlı da olsa, eleştirisi (bu krizi tetikleyen sistemin mimarlarından olan) İngiliz İşçi Partisi'nden değil, Fransız-Alman sosyal demokratlarından değil, Merkel ve Sarkozy'den çıktı.

Kısacası, AP'deki sosyalist grubun gerilemesi "sol"un kaybı değildir zira, bir-iki istisna dışında Avrupa sosyal demokrasisinin "sol" sicili, geçmişte kalmış görünmektedir.

Öte yandan, AP'nin "Hıristiyan Demokratlar" grubu da, hem oy oranında (yüzde olarak 36.7'den 35.9'a), hem de temsilci sayısında (277'den 264'e) kayıplara uğramıştır. Aşırı sağ gruplarda da benzer bir gerileme gözlenmektedir. Liberaller ise oy oranındaki gerilemeye (yüzde olarak 12.7'den 10.9'a) rağmen temsilci sayısını (66'dan 80'e) çıkarabilmişlerdir. Gruplar dışı temsilcilerdeki artışı saymazsak, hem oy oranlarını (yüzde olarak 5.5'ten 7.2'ye), hem de temsilci sayısını (40'tan 53'e) artıran tek grup Yeşiller olmuştur.

***

Peki, Avrupa'nın anti-kapitalist, zaman zaman anti-emperyalist geleneğini temsil eden ilerici siyasî hareketlere ne oldu? Siyaset sahnelerinden tamamen silindiler mi? Ülkelere göre değişen gelenek ve koşulların çeşitliliğini korumakla birlikte, bu hareket ve akımlar, Avrupa Parlamentosu'nda Avrupa Birleşik Solu'nun Konfederal Grubu içinde toplanmış durumdadır. 2004-2009 arasında bu grubun temsilcileri 41'den 32'ye or oranları ise yüzde 5.2'den yüzde 4.3'e düşmüştür. Yine de, bazı ülkelerde etkili sistem-karşıtı hareketleri bu grubun içinde aramak gerekiyor. Avrupa siyaset terminolojisinde "aşırı sol" olarak adlandırılan bu grubun bazı ülkelerdeki oy oranlarını verelim: Fransa'da (üç sol cephe/grup olarak) %12.1, Almanya'da (Sol Parti) %7.5, Portekiz'de (iki sol/sosyalist cephe) %21.4, Yunanistan'da (iki sol cephe) %13.1, G.Kıbrıs'ta (AKEL) %34.9, Çek Cumhuriyeti'nde (ÇKP) %14.7, İsveç, Hollanda ve Danimarka'da (çeşitli sol, sosyalist, AB-karşıtı ad ve platformlarla) %6-7... "Yeşiller" grubuna giren bazı partilerin de sosyalist programlar taşıdığını da ekleyelim.

***

Kapitalizmin bunalımı, burjuvaziyi birden bire paniğe sürükledi: "Marx hortlayacak mı? Düzen-karşıtı hareket ve akımlar sistemi sarsmaya başlayacak mı?"

Sosyalistlerin saflarında bu beklentinin yaygınlaşması yanlıştı. Otuz yıl boyunca Batılı halkların beyinleri, burjuva ideolojisinin en gerici türleri tarafından yıkandı. Bir karşı saldırı için önce mevzilerin pekiştirilmesi gerekiyor. Bu da zaman alacaktır. Belki, yukarıda sayılan siyasi hareketlerden filizlenerek belki de yepyeni biçimler altında... Şimdilik, düzen partilerinin sağ kanatları Avrupa'da durumu denetim altında tutabilmektedir.