2019’da Ekonomi: Büyüdü mü? Küçüldü mü? Nasıl?

TÜİK, geçen hafta, 2019 millî gelir (GSYH)  istatistiklerini yayımladı. 

Türkiye ekonomisinin Ekim 2018-Haziran 2019 döneminde küçüldüğü yine TÜİK verileri ile belirlenmişti. İki yıla yayılan bu dokuz ay içinde ekonomi yüzde 2,2 oranında daralmıştı. 

Krizin, ekonomiyi küçülten etkisi 2019’un ilk dokuz ayında da sürdü. TÜİK’in son (Ekim-Aralık) verileri olumsuz görünüme son verdi: 2019’un on iki ayında GSYH’nın %0,9 (binde 9) oranında büyüdüğü belirlendi. 

Bu bulguyu ek bilgilerle çeşitlendirelim.

Büyüyen, küçülen millî gelir bulguları

2019’da millî gelirin %0,9 (binde 9) dokuz) büyümesi sabit fiyatlarla (enflasyon hariç) GSYH hesaplamasının sonucudur. 

Peki, büyüme, kişi başına millî gelire de taşınmış mıdır? Hayır! Zira, GSYH toplamının büyüme temposu (%0,9) nüfus artış hızının (%1,4’ün) gerisinde kalmıştır. (Resmî verilere göre 2019’ta nüfus artışı: 1.151.000). Sonuç, kişi başına millî gelirin 2019’da yüzde 0,5 (binde 5) civarında gerilemesidir

Demek ki, ortalama Türkiye vatandaşı 2019’da yoksullaşmıştır. Gelir dağılımının ayrıntıları yoksullaşan/varsıllaşan katmanları ayrıştırır. Şimdilik bir ön-tespit yapabiliyoruz: İşsizlikteki artış, yoksullaşmanın emekçi sınıflarda yoğunlaştığına işaret ediyor. 

Geçen yılın dolarlı millî gelir hareketine de bakalım. Bu hesaplama için, 2018 ve 2019’un enflasyonu içeren (cari fiyatlarla) millî geliri, bu iki yılın ortalama dolar fiyatına bölünür. (Ortalama dolar fiyatları için bk. Bank of International Settlements / BIS verileri).  Sonuç parlak değildir: 2018-2019 arasında dolarlı GSYH gerilemiştir: 767,1 milyar dolar → 753,5 milyar dolar. Küçülme oranı %1,8’dir. Ana etken, dolar fiyatındaki artışın enflasyonu aşmasıdır. 

Önceki verileri kullanarak bir adım daha atalım: İki yılın kişi başına dolarlı milli gelir düzeylerini karşılaştıralım. Sonuç: $9355 → $9061 veya 2018-2019 arasında yüzde 3,1 oranında gerileme… 

Böylece meraklılar için 2019’da millî gelir hareketleri için dört farklı bulgu sunuyoruz: Bir büyüme, üç küçülme… Tekrarlayalım: 

TL hesabı: Sabit fiyatlı toplam GSYH %0,9 (binde 9) büyümüştür.

TL hesabı: Kişi başına sabit fiyatlı GSYH %0,5 (binde 5) küçülmüştür.

Dolar hesabı: Toplam GSYH %1,8 küçülmüştür.

Dolar hesabı: Kişi başına GSYH %3,1 küçülmüştür

Her hesap farklı olgulara, sorunlara ışık tutar. Amacınıza göre… 

Şimdi de TÜİK’in 2019 millî gelir verilerine odaklanalım ve GSYH’nın sektörlere ve harcamalar göre dökümüne göz atalım. 

Üretim yoluyla millî gelir

TÜİK’in ana sektörler için hesapladığı 2019 GSYH değişim oranlarını (yüzdeler olarak) verelim: Tarım: +3,3; inşaat: -8,6; sanayi: +0,2; hizmetler: +1,5

Büyüme temposu bakımından tarım önde gitmiştir; ama GSYH içindeki payı sadece yüzde 6,4’tür. Sanayi, “sıfır büyüme” eşiğini bir çentik aşabilmiştir. İnşaat sektörü ise yüzde 9 civarında daralmıştır; hâlâ bunalımdadır.

“Hizmetler” başlığı altında yer alan sektör, ticaret, ulaştırma, depolama, turizm gibi önemli kolları içerir; GSYH’nin yüzde 24’ünü oluşturur. 2019’da ılımlı bir tempoyla büyümüştür. 

Öte yandan istihdam istatistiklerinde “hizmetler” içinde yer alan bazı faaliyetler, millî gelir hesaplarında altı başlığa dağıtılıyor. En önemlileri (büyüklük sırasına göre) kamu yönetimi, gayri menkul, “profesyonel” faaliyetler ve finanstır. Tümünün millî gelire katkı payı yüzde 32 civarındadır. “Geniş anlamda hizmetler”in millî gelirdeki payı ise öteden beri yüzde 50’yi aşmaktadır. 

Sözünü ettiğim altı üretim kolunun 2019’da değişim oranları (yüzde olarak) +7,4 (finans) ile -1,8 (profesyonel faaliyetler) arasında değişmiştir. 

Bu grubun en büyük alt-sektörü kamu yönetimidir; millî gelirdeki payı yüzde 12,3’tür. 2019’da yüzde 4,6 oranında büyümüştür. 

Sözünü ettiğim altı alt-sektör içinde yer alan “gayri menkul faaliyetleri”, tanım olarak inşaat sektörünün türevidir ve TÜİK’e göre 2019’da %2,5 oranında büyümüştür. Bunalımdan geçen, %8,6 oranında küçülen inşaat sektörünün, gayri menkul alım-satım vb faaliyetlerine bu boyutta bir canlılık taşıması mümkün olamaz. Hesap hatası ve/veya kaynak sorunu olsa gerek.

Harcamalara göre millî gelir

2019’da GSYH’daki ana harcama kalemlerinde (2018’e göre) değişim oranlarını (yüzdeler olarak) sıralayalım. Önce iç talebi oluşturan ana kalemler: Özel tüketim: +0,7; cari kamu harcamaları: +4,4; sermaye birikimi: -12,4… 

Özel tüketim harcamaları GSYH’nın en önemli iç talep öğesidir; cari fiyatlarla  GSYH’nın yüzde 57’sini oluşturur. 2019’da sadece binde 7 oranında artmış; GSYH büyüme oranının biraz altında kalmıştır. 

İç talebin diğer büyük öğesi, sermaye birikimidir; TÜİK’e göre millî gelirin yüzde 26’sını oluşturur. Sert bir tempoyla (yüzde 12,4 oranında) daralmıştır. Türkiye ekonomisinin ileriki yıllardaki büyüme potansiyelini belirleyen sermaye birikiminin bu boyutta düşmesi endişe vericidir.

2019’da sabit fiyatlı kamu harcamalarındaki değişim (+%4,4) ise, iktidarın krize karşı uyguladığı tek yöntemin ürünüdür. Yukarıda açıklandı ki “üretime göre GSYH” hesabında yer alan kamu yönetimi de benzer (%4,6’lık) bir tempoda büyümüştür. Bu yakınlık rastlantı değildir; zira aşağı yukarı aynı alan içerilmekte; benzer yöntemle hesap edilmektedir. 

GSYH sadece iç talep toplamlarından oluşsaydı, yukarıdaki veriler 2019’da millî gelirin (kaba bir hesapla) yüzde 2 civarında küçülmesi ile sonuçlanırdı. Ne var ki, millî gelir hesaplarında dış ticaret verileri de yer alır: İç talebin üç ana kalemi toplamına, mal ve hizmet ihracatı eklenir; ithalat çıkarılır ve harcamalar yoluyla GSYH’ya ulaşılır.  

TÜİK, 2019’da ihracatın bir önceki yıla göre %6,4 oranında arttığını; ithalatın ise %3,6 oranında düştüğünü gösteriyor. Her iki değişim millî geliri yukarı çekmiş; iç talepteki gerilemeyi telafi etmiştir. Buna göre, 2019 millî gelirinin küçülme ile değil, binde 9’luk bir büyüme ile sonuçlanması, dış ticaret (ve cari işlem) fazlası sayesinde mümkün olmuştur. 

2019’un son iki ayında cari işlem açığı yeniden oluştu. Önümüzdeki aylarda iç talep daha da canlanırsa dış ticaret açığı tırmanacak; büyüme ivmesini frenleyecektir. 

Bu tespit, ekonominin temel sorununa da ışık tutuyor: İç talebe (örneğin kamu harcamalarına) dayanan bir büyüme sürecini sınırlayan, frenleyen temel etken, dış açıklar olacaktır.  

Türkiye’yi savaştan çıkar arayanlar yönetiyor. Savaş ekonomisini, iktisadî sıkıntılara karşı çare olarak da görebilirler. Yanılıyorlar. Türkiye, ABD değildir; savaş, ekonomimizi canlandıramaz. Tam aksine, iç talep yaratmadan kaynakları yok eder; dış açıkları ve borçları tırmandırır. Var olan toplumsal bunalımı derinleştirir; yeni bunalımları tetikler. 

Başka nedenlerin yanı sıra, bu yüzden de soruyoruz: İdlib’de ne işimiz var?