Şaşkın ördek...

Oy dağılımının yüzde hesaplarında onların adı yok. Hiç olmadı. 1965 seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nin aldığı sonuç tek gerçek olarak kaldı. Fatsa bir başka gerçekti. Dersim’in Ovacık ve Mazgirt armağanı yıllar sonra yaşanan küçük bir mutluluk. Hepsi bu.1965 yılı sandığından çıkan yüzde 2,96 oyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 13. dönemine armağan edilen 14 sosyalist milletvekilinden bu yana geçen yarım yüzyılda, ödenen bedel dışında değişen bir şey yok gibi.

Ama hesap kapanmadı. Bedel ödeme sürüyor. Köyde kentte, tarlada fabrikada, sendikada, dernekte üreyip gelişen, serpilen, kökleşen, için için büyüyen o sevdada bir değişiklik yok. Özgürlük, bağımsızlık, demokrasi mücadelesinin tadı var. Gelecek güzel günler inancı var.

Aidiyeti belirsiz “bağımsızlara” karışmadan, gizli kapaklı “ittifaklara” bulaşmadan, yenilgi “dosyalarını” açmadan, hayali “rauntları” saymadan, ipliği pazara çıkmış iktidarla yetinmek gerek.

KİM KİMİN KİMLERİN
TC’yi TİC’e dönüştürüp demokratik hukuk devletini yıkmak için tüm olanağını kullanan iktidar 2,5 milyon oy kaybetti az şey mi? Yüzde 55 çoğunluğun aydınlığı yüzde 45 azınlığı daha şimdiden şaşkın ördek gibi tersten daldırıyor.

Haklarında fezleke düzenlenen bakanları bir yanında, evde servet sıfırlayan evladı iyali bir yanında balkon gösterisine çıkıp halkı selamlattırıyor.
Bu yandaşlar için beraatı ilanı da, karşıtlar için hırsızlık duyrusu da sayılabilir. Kantarın topu kaçmaya görsün “hırsız sizsiniz, iktidarımızı çalmaya kalktınız” bile diyebilir. Der mi, der.

Ama ne derse desin iktidarının tersten dalan şaşkın ördek görütüsünü bozmaya gücü yetmez.

Çaresi yok yüzde 55 elbette soracak, yüze 45 paşa paşa yanıtlayacak. Seçim nedeniyle unutuldu, seçimde alınan yüzde 45 oyla aklandığı sanılan 17 ve 25 aralık soygun ve vurgunuyla iligi güncel sorulardan başlayacak.

Adama “2,5 milyon kişi hırsızı arsızı alkışlamaktan mı vazgeçti, hırsızlık arsızlık umudunu mu yitirdi” diye sormazlar mı?

İnsan bu, ağzıyla diliyle sormasa da, ahlakıyla sorar. Korkuyla susar vicdanıyla konuşur. Kim çaldı? Kim dağıttı? Kim aldı? Merak eder. Susar ama düş kurar. Özgürlük diye haykıracağı, hırsız diye bağıracağı günün geleceği umuduyla yaşar. Ama bugün olmazsa yarın mutlaka sorar.

Adama “bir bakana 28 kez toplam 52 milyon dolar,bir başka bakana 10 kez toplam 10 milyon dolar, bir başka bakana 3 kez toplam 1.5 milyon dolar rüşvet neyin nesi” diye sormazlar mı?

Adama “kara para trafiğinde 11 hayalî şirket kurup 3 yılda 247 milyar lira (87 milyar Euro )kara para aklayan Reza Zerrab’ın kime ne dağıttığını” sormazlar mı?

Adama “İstanbul’un nasıl yağmalandığını, değerli arsaların bağış adı altında rüşvet çarkına nasıl eklendiğini sormazlar mı ev ve işyerlerinde yapılan operasyonlarda ele geçen 17 milyon liranın dışında, nerede ne kadar para istiflendiğini, bu paranın kimin talimatıyla kimler tarafından nereye nasıl götürüldüğünü sormazlar mı?

BELKİ DE HUTBE
Elbette sorulacak daha yüzlerce ve binlerce soru var. Ama yarın meclis açıldığında sandıkta aklanma tezinin ar damarı çatlatan “procecileri” hiçbir şey “olmamış” tavırla ya da iftiraya uğramış ama “aklanmış” mazlum pozuyla sahne alacak. Eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar için “rüşvet alma iddiasına” yer vermeyen “görevi kötüye kullanma ve nüfuz ticareti” gibi zülfiyare dokunmayan suçlamaların oluştuğu “tek” soruşturma önergesini savunacak.

Ana muhalefetin “dört ayrı komisyon kurulmasını” bakanlar hakkındaki “birden çok rüşvet almak, evrakta sahtecilik, kaçakçılık yasasına muhalefet” iddialarını soruşturulmasını isteyen önerge “milli irade tellallarının” oylarıyla reddedilecek. Hukuk devleti bir kez daha yok sayılacak. Kimbilir bekli de camilerde hutbe okutulacak, umreye sefer düzenlenecek, şükür namazları kılınacak.

Şaşkın ördek kendi eliyle kazdığı topal ördek çukuruna düşmemek için bir kez daha kaldığı yerden başlayacak.

Yetecek mi?