İki bayram arası

Coşkusuyla, sevinciyle, armağanlarıyla oyunu, dansı, müziğiyle güzelleşmeliydi bayram. Demokrasi, özgürlük, bağımsızlık, eşitlik, insan hakları, hukuk alanındaki kazanımlarla sevinçle coşkuyla kutlanmalıydı. Özgürlük, bağımsızlık sevinci her bayram yeni müjdelerle gelişip güçlenmeliydi. Bayramlar müjde çağrıştırmalıydı, müjdeler bayram olmalıydı.

Olmadı ama güler yüzlü bir katkıyla, küçük sevimli bir çabayla olabilirdi.

Örneğin bu bayram o her işe burnunu sokan beyaz cübbeli, tuhaf şapkalı komik adam çok değil üç beş sözcükle “yalan salgınını” önleyecek bir müjde açıklayabilirdi..!

Yumruğunu masaya vurup bir kural koyabilir. Türkiye İslam Cumhuriyeti’nin Diyanet İşleri Bakanlığı olarak “iki bayram arasında yalan söylemek mübah” fetvası verebilirdi..! Yalana kısa süreli özgürlük tanınıp devlet ve siyaset adamlarının desteksiz atması frenlenebilirdi..! İktidarın parmaklarıyla yürüyen yaşamda yılın iki ayında yalan on ayında doğru söylemek -ya da tersi- yasa gücüyle egemen kılınabilirdi..!

Dahası bir taşla iki kuş vurulmuş olurdu. İktidar yalanlarıyla bunalan halk yılın on ayı görece ferahlar yalan bulmaktan yorulup bitap düşen iktidar az biraz rahatlardı..! Tersine alışkın olan toplum yalanın iki ay azalmasının farkına bile varmazdı..! İç barıştan uluslar arası ilişkilere uzanan geniş bir alanda karşılaşılan sorunlar azalırdı.!

YÜZ KIRK ÜLKE
Örneğin Avrupa’nın orta yerinde yüz kırk ülkenin milletvekillerin karşısında ağzını açıp tek söz edemeyen akepe’li üyeler, Diyanet’in bahşettiği “iki bayram arası yalan söyleme hakkını” kullanarak zor durumdan kurtulurdu..! Cenevre’de “tutuklu milletvekili sorununu” tartışan Parlamentolar Arası Birlik toplantısında aralarında Brundi, Kamerun, Çad, Eritre, Madagaskar, Kongo, Kolombiya, Kamboçya’nın da bulunduğu on üç ülkenin parlamenterleri gibi hiç olmazsa üç beş söz söylenebilirdi..! Avrupa’nın göbeğinde saklanacak yer arar duruma düşülmezdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Parlamentolar Arası Birlik üyelerinin elbette yalan söylemedikler için değil, kimbilir belki de, yalan söyleme hakkı tanınmasını istedikleri için, belki de elbette biraz utandıkları için susmayı, kaçmayı, saklanmayı yeğlemiş olamazlar mı?

DEMOKRASİ ÜTOPYA
Türkiye başka o ülkeler başka diyenler haklı mı? Sanki değil... Tamam onların da bizim gibi kelepçeleyip cezaevlerine attıkları milletvekilleri var. Onların polisleri de gaz fişeği ile toma ile kendi çocuklarını öldürüyor. Darbeli copla dövüyor, şok tabancasıyla bayıltıyor. O ülkelerin halkları için de özgürlük düş, bağımsızlık masal, demokrasi bir ütopya. O ülkeler de hırsızlığa ve yolsuzluğa, uyuşturucuya ve kaçakçılığa bağımlı ayıplı siyaset egemen.

Biliyorum ama benim asıl merakım onların da kurban bayramı var mı? O ülkelerde yaşayan insanlar koyun, keçi, dana, boğa, deve gibi canlıları yere yatırıp keserek bayram mı kutluyor ? Daha çok kurban kanı akıtmanın, kurbana daha çok acı vermenin cennetin kapısını daha kolay aralayacağına mı inanıyor?

DOĞAL YARGIÇ
Acaba Brundi, Kamerun, Çad, Eritre, Madagaskar, Kongo, Kolombiya, Kamboçya’da demokrasi paketleyen devlet adamları, ulusal bayramlara çizik atan siyaset adamları, tarihi günlerin içini boşaltan iktidar valileri kaymakamları, dini bayramları formatlayan din adamları var mı?

Oralarda da “İslam’a uyan bir müslümanın yanındaki gelini veya ergen kızı başı açık ise, bunların bayramı tebrik ve takdis etmeleri Allah katında makbul olmamıştır.” diye saçmalayan imamlar var mı?

Oraların çocuk gelin, çocuk fahişe, çocuk mahkum istatistiklerindeki oranları Türkiye’yi çağrıştırıyor mu? O ülkelerin arasında dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olan Türkiye ile karşılaştırılacak kaç ülke var? Oralarda aydınlar, bilim insanları, devlet ve siyaset adamları, üniversite rektörleri, gazeteciler, yazarlar, sendika ve dernek başkanları, üst rütbeli askerler son yıllarda kaç kez evlerinden toplanıp gözaltına alındı? O ülkelerde sanıklar evrensel kurallara göre somut kanıtlarla suçlanıp doğal yargıçları oluşturduğu mahkemelerde mi yargılandı?Oralarda da gazeteyi, televizyonu, kitabı sansürleyen heykeli, resmi, müziği, oyunu yasaklayan, toplatan, yargılayan iktidarlar da kendilerini demokrasi kahramanı saydı mı?

HÜLYASI İLE SEVDASI
Cenevre’de “tutuklu milletvekili sorununu” tartışan Parlamentolar Arası Birlik toplantısında cezaevindeki sekiz milletvekili konusunda tek söz etmeyen iktidar milletvekillerinin tavrına, bu konuda akepe’nin sergilediği çağ dışı tutuma, bir tek bu nedenle bile sıfırla çarpılabilecek demokratikleşme paketine, dahası Bay Tayyip’in başkanlık hülyası ile Gül Bey’in başbakanlık sevdası pazarlamalarına uzanan ortamda beliren onlarca soru arasında bir sorunun yanıtı merak konusu:
Ülkenin, bölgenin savaşa sürüklenen genç insanları ne için, kim için bedel ödeyecek? Bu politikanın sahipleri, bayramlarını kurban keserek mi, kurban yarıştırarak mı kutlayacak?