Futbolun karanlık yüzü

BİRİ ÇIKSA DA: Özgürlük, bağımsızlık, hak, hukuk sözcüklerinden yüzü kızarması gerekenler, makarna-bulgur paketi açar gibi demokrasi paketi açıyorsa, çaresi yok futbol yazılacak.

Beşiktaş’a, Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a tuzak hazırlayacaksınız, taraftar görmeyecek öyle mi? Aklınız gerçekten bu kadar mı?

Futbolun coşkusuna akreple TOMA’yla, gazla suyla kimyasalla gericilik bulaştıracaksınız taraftar boyun eğecek öyle mi? Coşku gardiyanı, sevgi celladı mısınız?

Statlara el koyacaksınız, sloganı ve pankartı yasaklayacaksınız taraftar susacak öyle mi? Slogan atana elektrik, pankarta falaka mı? Dikta ile mi yönetiliyoruz? Diktatör mü var?

Taraftar dediğin bu ülkenin yoksul ve mazlum halkı değil mi? Emekçi yığınları, öğrencisi öğretmeni, genci yaşlısı değil mi? Onlar görmeyecek, duymayacak, konuşmayacak öyle mi? Aklınızı peynir ekmekle mi yediniz siz?

Aklı başında biri çıksa da yalanın dolanın/soygunun vurgunun sonunun geldiğini söylese. Onlara top peşinden koşan kendi on birlerini izlemekten, karayı aka çevirmenin çaresini aramaktan başka yapacak işlerinin kalmadığını anlatsa.

* * *

KÖLE PAZARI: Futbol sosyetesi için kulüp başkanının, yönetimin, antrenörün, futbolcunun kimliği kişiliği okumuşluğu yazmışlığı elbette önemli değil.

Çok gol atana milyon verilir. Atamayanın bileti kesilir. Biri alınır biri kovulur. Biri kiralanır, biri satılır. Futbol aslında bir köle pazarıdır. Penaltı yaptıran övülür, kaçırana sövülür. Kimi antrenör abat, kimi berbat edilir.

Puanı, golü, faulü, ofsaytı, tacı, kaybedeni, kazananı onların bildiği sanılır. Oysa fabrikada tarlada, sokak arasında top sahasında, avluda tezgahta emeğin teriyle ıslananlar futbolu yazandan da hocasından da ve hatta oynayandan da daha çok bilir.

Örneğin akepe’yi tarihe gömecek 54 milyon 703 bin 164 seçmenin tümü futboldan haberlidir bilir misiniz? En azından Beşiktaşlı, Fenerbahçeli, Galatasaraylı genç insanların neden kelepçelenip götürüldüklerini bilir.

Salt onlar değil, dünya alem Beşiktaş’ta Çarşı’nın, Fenerbahçe’de Sol Açık’ın, Galatasaray’da Tek Yumruk’un aslında aynı formayı ıslattığını görüyor. O genç insanlar gerçekten yıllardır “çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler” takımında ter döküp gol aradıklarını biliyor.

* * *

KANLI VE KARANLIK: Futbola bulaşan pisliğin yakın geçmişte kalan izleri var. Futbolun “peygamber kellesi tekmelemek...” olduğu söylenen günler çok geride kaldı. Ama gazete kağıdıyla takviyeli “çaput topların” yerini içine hava basılmış sübaplı “meşin yuvarlaklara” bırakması o kadar eski değil. Günümüzde ölçüsü kaçan “futbol-siyaset” ilişkisi, Özal’lı yılların “yeraltı-futbol” yakınlığını anımsatıyor.

Halil Havar’lı Gaziantepspor’u, Behçet Cantürk’lü Diyarbakırspor’u, Fehmi Altıner’li Samsunspor’u, Sultan Demircan’lı Kasımpaşaspor’u, Ali Fevzi Bir’li Özsahrayı Cedid’i unutmak, elbette kolay değil.

Sıra “ayağına top değmemiş” futbol meraklısı yeraltı ünlülerine gelince Malatyaspor’un birbirinden karanlık başkanları Nurettin Güven, Turan Çevik, Oral Çelik sahne alıyor. Futbol dünyası onların elbette mafyanın, icabında derin devletin kanlı ve karanlık işlerine katıldıklarını biliyor.

* * *

BİR KÜÇÜK RİCA: Mehmet Ağar’dan aldığı yeşil pasaportu ile ünlenen uyuşturucu kaçakçısı Malatyaspor’un Başkanı Nurettin Güven Özal’ın ünlü hayali ihracatçılarındandı. Hayaliden gelen milyarlarla yetinmedi. Başkan Güven 1989’da “eroinden...” tutuklandı. Bir mit ajanı olan Tarık Ümit’in girişimiyle polisten kurtuldu. Amerikan vizeli yeşil pasaportunu cebine koyup İngiltere’ye uçtu. Mehmet Ağar ondan bir sol örgütün yurtdışındaki temsilcisine “yemlik olarak 80 kilo eroin” ulaştırmasını istedi. Pasaportunu ve silah taşıma ruhsatını Ağar verdiğine göre onun bu küçük ricasını yerine getirmemek futbolseverliğe sığmazdı.
Güven’i birkaç yıl önce Türk polisinden kurtaran Tarık Ümit, bu kez onu Alman polisine ihbar edip Londra’da yakalatacaktı.

Kısa süre cezaevinde tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Üstelik Fransız Mahkemesi’nin uyuşturucu kaçakçılığından verdiği 16 yıllık hapis cezası kararı ortadayken İngiltere her nedense Güven’i Fransa’ya vermeyecekti. (Aksiyon, 25 Kasım 2004)

Öyle ya bir ekol olarak İngiliz futbolu her zaman Fransa’dan daha öndeydi! Güven’in başkanlığını yaptığı Malatyaspor Özal’lı yılların MİT’inin, emniyetinin desteğiyle Türkiye Birinci Futbol Ligi’ni üçüncülükle bitiriyordu!

* * *

Turan Çevik ve Oral Çelik’li futbolu konuşmayı, bir yaşını dolduran güzel gazetemin bir başka “nüshasına” bırakıyor soL’a emek verenleri yürekten kutluyorum.