Atilla Özsever

AKP Hükümeti, 600 bin kamu işçisiyle “alay eder gibi” yüzde 16 oranında bir zam teklif etti. Türk-İş yönetimi, uyuşmazlık halinde greve çıkılacağını açıkladı. Bakalım Türk-İş, 1989 Bahar Eylemleri’nde olduğu gibi gücünü ortaya koyabilecek mi? Zor gözüküyor…

Türk-İş gücünü göstersin bakalım!

Atilla Özsever

AKP Hükümeti adına kamu işveren sendikası TÜHİS, ancak 3,5 ay sonra zam teklifini iletti. TÜHİS (Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşveren Sendikası), 2025’in ilk altı ayı için yüzde 16, ikinci altı ayı için de yüzde 8’lik bir zam önerdi.

2025’in ilk beş ayındaki resmi enflasyon bile yüzde 15’ i bulmuşken kamu işverenin böyle bir teklif önermesi, işçiyle “alay etmek”, “sendikaları ciddiye almıyoruz”, demektir. Kamu işvereninin 2026 yılının ilk altı ayı için önerdiği zam oranı da yüzde 7, ikinci altı ay için de yüzde 5 oldu.

AKP Hükümeti, Türkiye’nin en büyük toplu sözleşmesi bağlamında işçi sınıfına rest çekiyor, “gücün ne, bir şey yapamazsın” demek istiyor.

Türk-İş ve Hak-İş’in 27 Şubat 2025 tarihinde ortaklaşa hazırlayıp hükümete sunduğu teklifte ise, en düşük çıplak brüt ücretin günlük 1.800 TL, aylık olarak da 54 bin liraya yükseltilmesi, ardından da 2025’in ilk altı ayı için ücretlere yüzde 50 zam yapılması teklif edilmişti. İkinci altı aylık zam teklifi de yüzde 25 olmuştu.      

Sendikaların ortak teklifinde, ikinci yılın altışar aylık dönemleri için de ayrı, ayrı yine yüzde 25 oranında bir artış isteniyordu. Kamuda brüt çıplak ücretler, 45 bin lira dolayında olup net ücretler ise, sosyal yardımlarla birlikte 40 bin lira düzeyinde bulunuyor. Hükümetin teklifi ile sendikaların önerdiği zam oranı arasında büyük bir fark var.

Çalışma Bakanı ile görüşme

Türk-İş heyeti, 17 Haziran 2025 günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’la görüştü. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın aktardığına göre, kamu işveren sendikası ikinci bir teklif verebilecek.

Ergün Atalay, bu ikinci teklifin ne zaman verileceğinin belli olmadığını, kendi tahminine göre temmuz ayında 6 aylık enflasyon oranının açıklanmasıyla birlikte muhtemelen 3 Temmuz’da sendikalara iletilebileceğini ifade etti.

Türk-İş Başkanı Atalay, işçinin dayanma gücünün kalmadığını, haziran sonu itibariyle yasal olarak grev kararlarının alınabileceğini söyledi. Atalay, şöyle konuştu:

“Haziranın sonunda Demir Yolları'nın grev kararı geliyor. Akabinde Karayolları'nın, Makine Kimya'nın grev kararı geliyor. 15 gün sonra da, orman işçilerinin yangın söndürme ile ilgili tam mücadele edecek dönemde grev kararı alması gerekiyor. Onun için işçilerin, sendikaların bu haklı talebine ülkeye yönetenler bir an evvel müspet bir cevap versinler. Ülke gündeminden kamu sözleşmesini çıkarsınlar."

Yüzde 30-35’den fazla olmaz

AKP Hükümeti’nin gerek Orta Vadeli Program’da, gerekse Merkez Bankası’nın 2025 enflasyon hedefi dikkate alındığında yüzde 30’un üstünde bir zam vermesi pek mümkün gözükmüyor. Nitekim, Ocak 2025’te de asgari ücrete yüzde 30 oranında bir zam yapıldı.

Keza bir süre önce İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde de yedi günlük grev sonrasında işçilere yüzde 30’luk bir zam verildi.

AKP’nin genel amacı, enflasyonu düşürme bahanesi adı altında işçi ve memur ücretlerini baskılamak, emekliye de sefalet ücreti dayatmaktır. Hükümetin 2025 bütçesindeki personel giderleri artışları da yüzde 30’la sınırlandırılmıştır Yıllık zam en fazla yüzde 35 dolayında olabilir.

Grev yasakları

Kamu kesiminde, özellikle hastane ve sağlık hizmeti ile Milli Savunma Bakanlığı’na (MSB) bağlı işyerlerinde grev yasağı söz konusudur.  Hak-İş’e bağlı Öz Sağlık-İş Sendikası ağırlıklı olarak kamu hastanelerinde, Türk-İş’e bağlı Harb-İş Sendikası da MSB’de örgütlü bulunuyor. Dolayısıyla kamu işçilerinin 200 bine yakın bir bölümü grev yasağı kapsamında kalıyor.

Kaldı ki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “milli güvenlik ve genel sağlık”la ilgili olmadığı halde DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası’nın birçok grevini Aralık 2024’te 60 gün süreyle ertelemişti.

Uyuşmazlık, erteleme sonunda hükümetin ağırlıkta olduğu Yüksek Hakem Kurulu’na (YHK) gittiğinden grev de fiilen yasaklanmış oluyor, YHK da hükümetin istediği doğrultuda bir sözleşme bağıtlıyor.   

Ortadoğu’daki savaş da bahane edilerek tüm grevler yasaklanabilir. Peki bu koşullarda ne yapılabilir?

89 Bahar Eylemleri

Daha önceki yazılarımızda da birkaç kez ifade ettiğimiz gibi 1989 yılında Türk-İş’le o zamanki Özal Hükümeti arasında 600 bin kamu işçisi için toplu görüşmeler tıkanmıştı.  

İşçiler, 1989 yılının mart, nisan ve mayıs aylarında ANAP (Anavatan Partisi) iktidarına karşı protesto eylemleri yaptılar.

Bu eylemlerde, on binlerce işçi, işyerlerinde direniş, iş yavaşlatma, viziteye toplu çıkma, fazla mesaiye kalmama, vezne önünde kuyruk oluşturma, servis araçlarına binmeme, yemek boykotu gibi etkinliklere başvurdu.

Özal Hükümeti, başlangıçta yüzde 40 oranında bir zam önerirken eylemler sonucu 18 Mayıs 1989’da yapılan anlaşmaya göre işçi ücretlerine yıllık ortalama yüzde 140 oranında bir zam yapıldı. Türk-İş ve işçi kesimi, bu mücadeleden başarıyla çıkmıştı.

Öte yandan bu eylemler Özal iktidarını sarstığı gibi ANAP, hem 1989 yerel seçimlerini, hem de ardından gelen 1991 genel seçimlerini kaybetti, iktidardan da olmuştu.

Kuşkusuz 89 Bahar Eylemleri’nin ortamı ile bugünkü ortam arasında epey fark var. Bahar Eylemleri, Özal iktidarının ücretleri baskılayan politikasına karşı olmakla birlikte 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında emek kesiminin hem sendikal haklarının tırpanlanması, hem de ciddi bir yoksullaşma yaşanması nedeniyle 9 yıllık bir tepkinin sonucunda oluşmuştu.

İşçi tepkili ancak

AKP döneminde ise, kamuda ağırlıklı olarak muhafazakar ve milliyetçi bir işçi kesimi işe alındı ancak geçim koşullarının çok zorlaşması sonucu siyasal iktidara oy veren işçiler de artık hükümetin bu yoksullaştırma politikalarına tepkilerini yükseltiyorlar.

Yaklaşık 600 bin işçinin 350 binden fazlasının AKP “yandaşı” Hak-İş’e üye olması da ayrı bir faktör. Türk-İş’in kamudaki üye sayısının 250 bine yakın olduğu ifade ediliyor.

Hak-İş, halen iktidardan ikinci bir zam teklifini bekliyor, bir eylem programı açıklamış değil. Türk-İş yönetimi de, uzun bir süre hükümetle uyumlu bir ilişki içinde oldu. Tabanın sıkıştırmasıyla bir takım eylemleri gündemine aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grevleri erteleyip yasaklaması karşısında Türk-İş yönetiminin bu durumu kabullenmesi de işin nazik noktası. Yine Harb-İş gibi Türk-İş’e bağlı kimi sendikaların daha önce grev yasakları karşısında işyerlerini terk etmeme gibi eylemleri olduysa da bugünkü koşullarda bu eylemlere de başvurması zor gözüküyor.

Ayrıca DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası, grev yasaklarına karşı özel sektördeki işyerlerinde fiilen grevi sürdürüp Ocak 2025’te başarılı sözleşmeler de yapmıştı. Türk-İş’in bu örneği dikkate alması da pek mümkün değil.

Maliye’nin önündeki eylem

Türk-İş, dün (18 Haziran 2025) sendika genel merkez ve şube yöneticilerinin katıldığı bir eylem yaptı. Sendika yöneticileri, Maliye Bakanlığı önünde tepkilerini dile getirdiler. Burada bir anlamda Türk-İş yönetimine karşı çıkmayacak kontrollü bir katılım söz konusuydu.

Bununla birlikte Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın konuşması, zaman zaman kesilerek alandan Maliye Bakanı’nı kastedip “Şimşek istifa”, “Hükümet istifa”, “İş, ekmek yoksa barış da yok” sloganları atıldı.

Bu eyleme katılan Harb-İş Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak, izlenimlerini şöyle aktardı:

“Artık işçi isyan halinde. Çıplak ücretlerimiz 35-40 bin lira dolayında. Sosyal haklarla birlikte ancak net 44-45 bin lirayı buluyor. Özellikle bizim gibi savunma sanayinde çalışan nitelikli işçiler bile yoksulluk sınırının çok altında bir ücret alıyor.  

Yarın (19 Haziran 2025) Türk-İş’e bağlı tüm sendika genel merkez ve şube yöneticilerinin katıldığı toplantıda eylem kararları alınacak. Başlangıçta 81 ilde ortak basın açıklaması yapılması kararı alınabilir. Biz, oturma eylemlerinden başlamak üzere daha etkili kararların alınmasını istiyoruz.

Eğer Türk-İş yönetimi tabanı tatmin edici kararlar almazsa sendika olarak bağımsız bir şekilde daha etkili eylemler yapmaya kararlıyız”.

‘Eylemde geç kalındı’

Türk-İş tabanındaki mücadeleci sendika şubelerden olan Eskişehir’in başkanı Hasan Atak, eylemlerde geç kalındığını belirterek “Bir ay, bir buçuk ay önce eylemlere başlamalıydık. Şimdi daha etkili olurduk” diye konuştu.

Hasan Atak, “Ailemizle, çocuğumuzla birlikte miting alanlarında olmalıyız. Etkili eylemler yapılmadan hakkımızı alamayız. Yoksa bu hükümet en fazla yıllık yüzde 30-35 zam verecektir” dedi.

Şube Başkanı Atak, kamu işveren sendikasının 3 Temmuz’da ikinci bir teklif verebileceğini, yani memurlara yapılacak zammın da belirlenmesinden sonra işçilere bunun üstünde bir zam veremeyeceklerinin bahanesini yaratacaklarını söyledi.

Hasan Atak, hükümetin Ocak 2025’te ilk altı ayı, temmuzda da ikinci altı aylık zammı alacak olan kamu işçisine “işte size toplu zam veriyoruz” şeklinde bir algı yaratarak tepkiyi hafifletmek istediklerini ifade etti. İşçilerin diğer önemli bir bölümünün sözleşmesi de mart ayından geçerli. 

Türk-İş yönetimi, grevleri “yasak” bahanesiyle sürdürmese bile işçi tabanının zorlaması halinde aktif eylemlerle AKP Hükümeti’ni sıkıştırabilecek mi? Zor gözüküyor ama Türk-İş’in geçmiş tarihini dikkate alıp böyle bir mücadele göstermesi gerekiyor. Aksi halde hem kendi yönetimleri, hem de işçi sınıfı için daha zor ve ağır günlerin gelmesi mümkün olabilecek…

[email protected]