Alman Komünist Partisi’nin kurucusu Rosa Luxemburg, 1894’te kaleme aldığı 1 Mayıs yazısında, 8 saatlik işgünü mücadelesinin yanı sıra işçi sınıfının tüm taleplerinin her yıl 1 Mayıs’ta dile getirilmesi gerektiğini savunur. Bu yıl ülkemizde DİSK’le birlikte diğer emek ve meslek örgütleri Kadıköy’de, Türk-İş ise Kartal’da 1 Mayıs mitingi yapacak.
Rosa’nın 1 Mayıs’ı
Atilla Özsever
Polonyalı Marksist ve Alman Komünist Partisi’nin kurucusu, Rosa Luxemburg, 1894 yılında kaleme aldığı “ Bir Mayıs’ın Kökenleri Nedir?” başlıklı yazısında tarihsel süreçten söz eder.
Rosa Luxemburg, bu yazısında, ilk kez Avustralya’da 1856 yılında işçilerin sekiz saatlik işgünü için gösteri düzenleyip miting yaptıklarını ve bir günlük genel grev kararı aldıklarını hatırlatır.
Rosa’ya göre, Avustralyalı işçilerin bu girişimi daha sonra Amerikalı işçilere de örnek olur. Amerikan işçi sınıfı da, polis ve yasal baskılara, dört işçi liderinin idam edilmesine rağmen mücadelesinden vazgeçmez. ABD’de 1890 yılında büyük bir gösteri ile 1 Mayıs kutlanır.
Rosa Luxemburg, Avrupa işçi hareketinin de bu talep üzerinde yoğunlaştığına ve mücadele ettiğine dikkat çeker. 1889’da Paris’te düzenlenen 2. Enternasyonel (Uluslararası İşçi Birliği) toplantısında, 1 Mayıs’ın 8 saatlik işgünü için eylem günü olmasına karar verilir. Rosa, bu konudaki makalesini şu görüşle bitirir:
“İşçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek, 1 Mayıs, bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır. Ve daha güzel günler geldiğinde, dünya işçi sınıfı kurtuluşunu kazandığında, insanlık muhtemelen, zorlu mücadelelerinin ve ödenen bedellerin anısına 1 Mayıs’ı yine kutlayacaktır”.
Sevgiliye mektupta 1 Mayıs
Rosa Luxemburg, kendisi gibi Marksist olan sevgilisi Leo Jogiches’e 5 Nisan 1894 günü yazdığı mektupta, hem duygusal bir kadın olduğunu, hem de işçi sınıfına olan bağlılığını ifade eden satırları dile getirir.
Rosa, Leo’ya “Varlığım, Birtanem, Sevgilim” diye hitap etikten sonra şu satırları yazar:
“Otel odasında oturmuş, 1 Mayıs için bir çağrı metni yazıyorum. Ancak senin yanında olmak istiyorum, dayanamıyorum. Seni görmeyi öyle arzuluyorum ki birazcık görebilsem hüngür, hüngür ağlayacağım…”
Daha sonra yukarıda özetlediğimiz 1 Mayıs’la ilgili düşüncelerini kağıda döker. Rosa Luksemburg, işçi sınıfının her 1 Mayıs’ta hem 8 saatlik işgünü taleplerini dile getirmesini, hem de kapitalizmin, sömürü düzeninin sona erdirilmesi için siyasal hedeflerini ortaya koymasını ister.
Tarihsel süreç
Rosa’nın bıraktığı yerden devam edecek olursak; Türkiye’de de Osmanlı döneminde 1 Mayıs, ilk kez 1909 yılında kutlandı. İşçiler, 1921’de de işgal kuvvetlerine karşı İstanbul’da 1 Mayıs’ta bir gösteri yaptı. 1 Mayıs, 1935’ten itibaren Bahar Bayramı olarak tatil günü ilan edildi, işçi bayramı olarak kutlanması yasaklandı.
Uzun yıllar sonra DİSK, 1 Mayıs’ı 1976’da Taksim’de kutladı. 1 Mayıs 1977’de ise 12 Eylül askeri darbesine giden yolda tezgahlanan bir provokasyonla Taksim’de 34 kişinin ölümüne yol açan olaylar meydana geldi. Daha sonra ölenlerin 41 kişi olduğu belirtildi.
12 Eylül 1980 sonrası ise, 1 Mayıs’lar hep yasaklandı. 2007, 2008 ve 2009 yıllarında DİSK’in öncülüğünde Taksim’de kutlamak için girişimlerde bulunuldu. Emniyet güçleri, panzer ve biber gazıyla müdahale etti.
Sonuçta, AKP iktidarı, 1 Mayıs’ı yasal olarak kabul etmek zorunda kaldı. 2010, 2011 ve 2012 yıllarında barışçıl bir şekilde Taksim’de kutlandı, kimsenin burnu dahi kanamadı. 2013’ten itibaren tekrar Taksim’de kutlama yasağı geldi. Daha sonraki yıllarda da Bakırköy, Maltepe ve Saraçhane’de kutlandı, Taksim’e çıkış izni verilmedi.
İstanbul’da 2 ayrı miting
2025’in 1 Mayıs’ı ülkemizin birçok yerinde kutlanacak. Örneğin İzmir’de Türk-İş ve DİSK, diğer emek ve meslek örgütlerinin katılımı ile birlikte ortak bir kutlama gerçekleştirecek. Emeğin başkenti kabul edilen İstanbul’da ise iki ayrı meydanda 1 Mayıs mitingi yapılacak.
DİSK (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu), KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu), TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) ve TTB (Türk Tabipleri Birliği), Kadıköy’de 1 Mayıs’ı kutlarken Türk-İş ise Kartal Meydanı’nda miting gerçekleştirecek.
1 Mayıs, “İşçilerin Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü”dür. 1 Mayıs’ın tarihten gelen anlamı sonucu tüm işçilerin, emekçilerin ortak bir şekilde taleplerini ortaya koyması ve mücadele vermesi esastır ve önemlidir.
Ülkemizde çeşitli zamanlarda işçi konfederasyonları ortak bir kutlama yaptılarsa da bu 1 Mayıs’ta Türk-İş içindeki bazı sendikaların itirazları nedeniyle İstanbul’da ortak bir mitingin düzenlenemediği öne sürüldü.
Demokrasi mücadelesini güçlendirmek
Türkiye’de işçiler, emekçiler, emekliler, dar gelirli yurttaşlar açısından ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda son derece sıkıntılı günler yaşanıyor. Hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısının yanı sıra AKP iktidarının yarattığı baskıcı ve otoriter yönetime karşı artık halk “yeter” dedi.
Özellikle İBB (İstanbul Büyükşehir Belediye) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanmasıyla birlikte 19 Mart 2025’ten itibaren toplumsal muhalefetin başta gençler olmak üzere yoğun kitlesel bir tepkisi oluştu. Seçme ve seçilme hakkına yönelik bu gaspla birlikte ekonomik ve sosyal sorunlar, başat rol oynadı.
CHP’nin Saraçhane’den başlayarak düzenlediği mitinglere yüksek derecede bir katılım oldu, “Tek adam rejimi”ne karşı halkın tepkisi çığ gibi büyüdü, gençlerin barikatları yıkması sonucu korku duvarının aşıldığı görüldü.
19 Nisan’da yapılan Yozgat mitinginde de çiftçilerin traktörleriyle katılımı ve AKP’nin kalesi sayılan bir ilde iktidara yönelik bu protesto eylemi, toplumsal muhalefetin giderek yaygınlaştığını gösteriyor.
İşte bu koşullarda işçi sınıfının da 1 Mayıs’ın tarihsel anlamına uygun olarak adalet ve demokrasi mücadelesinde daha etkin bir tavır alması önem kazanıyor. 1 Mayıs 2025, ülkemizdeki siyasal İslamcı faşizan gidişe karşı önemli bir set oluşturacağı gibi mevcut rejimi değiştirme umudunu da artıracaktır…
Lenin’in ‘Kartalı’
Yazımıza Rosa ile başladığımız için yine onunla sonlandırmaya çalışalım. Rosa Luxemburg (1871-1919), 27 yaşında Berlin’e gelir. Orada Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) aktif bir üyesi ve milletvekili olur.
Rosa, SPD’nin savaş yanlısı tutumu nedeniyle partisiyle anlaşmazlığa düşer. 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı’na açıktan karşı çıkar ve yine ünlü sosyalist politikacı Karl Liebknecht ile birlikte Alman Komünist Partisi’ni kurar.
Bu arada yoldaşı Leo ile inişli çıkışlı, fırtınalı bir aşk hayatı yaşar. Rosa, devrimci mücadelede olduğu kadar aşk yaşamında da tutkulu bir kadındır. Siyasi faaliyetleri ve düşünceleri nedeniyle defalarca hapse girer. Nihayetinde 15 Ocak 1919’da Alman paramiliter güçlerince katledilir.
Rosa ile Sovyet Devrimi’nin lideri Lenin arasında farklı siyasi görüşler nedeniyle zaman zaman anlaşmazlıklar çıkacaktır. Ama Lenin, Rosa’nın ölümünden sonra şunları söyler:
“O bir kartaldı, hala da kartaldır. Rosa Luxemburg, bütün dünya devrimcilerinin anısında aziz olmakla kalmayacak, eserleri birçok devrimci kuşağın eğitimi için çok faydalı bir ders olacaktır”.
Yazımızı 1 Mayıs 2025’in, yani emeğin, toplumsal muhalefetin demokrasi mücadelesine örgütsel anlamda da daha fazla ağırlığını koyması dileğiyle bitirelim…