Yine, yeni, yeniden soL portal

İnsan, alışkanlıklarından vazgeçemeyen bir varlık.

Çabuk alışan ama çabuk vazgeçemeyen.

Bu yazıyı okuyorsanız, siz de bir internet kullanıcısısınız ve daha da önemlisi bir soL portal okurusunuz.

Ben de soL portal okuruyum yıllardır.

Ama benim soL portalla ilişkim, okur olmanın yanı sıra, 21 Ağustos 2008’den beri soL portal yazarı oluşum. 14 Ekim 2010’da ise son yazıyı yayımlamışım. Yaklaşık yedi aydır da soL portala yazmamışım.

Lafı getirmek istediğim nokta şu: soL portalda bazen yazdım bazen yazmadım ama değişmeyen tek şey, hep soL portal okuru oldum.
soL portal bir alışkanlık. Kolay vazgeçilemeyen.

Sabah kahvesi gibi, gazete alışkanlığı gibi, insanın sevdiği sokaklar, eve giderken yürümeyi tercih ettiği yollar gibi, oturmayı sevdiği cafe gibi.

Son yıllarda ne zaman önemli bir toplumsal, siyasal, kültürel olay patlak verse, internete girip hemen soL portala göz atmaya çalışırken yakalıyorum kendimi. Acaba soL portal bu olayı nasıl görmüş, acaba soL portalcılar bu gelişmeye nasıl bakmış, acaba soL portal ekibi bu durumu nasıl analiz etmiş diye merak ederken yakalıyorum.

Evet evet. soL portal bir alışkanlık.

***

Ancak, soL portalı yalnızca bir alışkanlık olarak görmek, soL portala haksızlık olacaktır kuşkusuz.

İnsan zar zor da olsa alışkanlıklarından vazgeçebilir, vazgeçmeyi isteyebilir ya da unutabilir.

Oysaki soL portalı “yalnızca” ve “sadece” bir alışkanlık olmaktan çıkaran şeyler de var. Önemli olan da bu.

soL portalı okumayı ve okutmayı “görev saymak” gibi, “zihinsel bir etkinlik olarak görmek” gibi, “dezenforme edilmemiş haberlere ulaşmayı istemek” gibi, “manipülasyonlardan korunmak” gibi, “güne soldan bakmayı tercih etmek” gibi…

Bu saydıklarımız ve daha sayamadıklarımız, soL portalı okumayı, güne başlarken ya da gün içinde en azından soL portala göz atmayı gerekli kılan unsurlar.

Peki neden?

Medya diye tabir ettiğimiz kanallardan gazetelerden, televizyonlardan, haber sitelerinden, dergilerden “enformatik cehalet” akıyor günümüzde.

Medyanın işi gücü adeta “yanılsama yaratmak” ve “manipülasyon oluşturmak.”

Günümüz egemen medyasını oluşturan yapıların her biri, büyük gazetelerin, büyük televizyonların her biri, sadece masum birer “gazete” ve “televizyon” değil. Birer politik kurum. Burjuvazinin birer politik kuruluşu. Para babalarının, patronların, gericilerin, yobazların, liboşların birer “kalesi” adeta. Dolayısıyla olup biten her şeyi, burjuvazinin işine gelecek biçimde sunuyorlar.

Gazetelerin yazı işleri masaları birer laboratuvar. Kurgular yapılan, formüller üretilen ve bu kurgularla formüllerin nasıl sunulacağını tasarlayan birer laboratuvar. Her sabah önümüze açtığımız gazetelerde, seyrettiğimiz televizyonlarda, okuduğumuz dergilerde, tiryakisi olduğumuz dizilerde, bağımlılık yapan yarışmalarda aslında o laboratuvarda üretilenleri görüp alımlıyoruz. Korkunç bir şey bu!

Egemen medyanın temel gayesi, teorik planda cumhuriyetin ilerici kazanımlarını, aydınlanma felsefesini, insanlığın ilerleme anlayışını durdurmak. İnsanı, laboratuvarlarda oluşturulan kurgularla iğfal etmek. Akla saldırmak. Düşüncesizleştirip sığlaştırmak. Burjuvazinin politik manipülasyon kurumları olarak, insanı insansızlaştırmak, toplumu atomize etmek, erdemsizleştirmek, kamusuzlaştırmak. Kendi çıkarlarına uygun, kendi “yeni insanını” yaratmak.

İşte böylesi bir saldırı içinde, siz soL portal okurları, ne kadar şanslısınız bir bilseniz…

Neden şanslı olduğunuzu soL portalın ana sayfasının sağ üst tarafındaki “İLKELERİMİZ” bölümüne tıklayıp, o zaten bildiğiniz ilkeleri bir kez daha okuyarak hatırlayabilirsiniz.

“Beyin iğfal şebekeleri” olan egemen medyanın bunca saldırısı, bunca tecavüzü, bunca arsızlığı karşısında işte orada yazan ilkeler soL portalı her geçen gün daha da önemli ve değerli kılıyor.

***

Sadede gelecek olursak…
Yedi ay aradan sonra soL portalda yeniden kent yazılarına başlamak istiyorum.
Her perşembe burada.

[email protected]