Penguenin mektubu bu düzeni aklamaz!

Cumhurbaşkanı’na hitaben birinci sayfadan yayınladıkları mektup, Hürriyet’i ve Türkiye oligarşisini aklar mı?

Hayır. Asla.

Birdirler ve bütündürler. Birbirlerinin mütemmim cüzüdürler. Türkiye oligarşisi AKP’nin, AKP ise Türkiye oligarşisinin tamamlayıcısıdır.

Hürriyet gazetesi AKP’yi çağıran, davet edendir. Aydın Doğan, Tayyip Erdoğan’ın sırtını sıvazlayandır. TÜSİAD, bu ucube zihniyeti bugüne dek ayakta tutandır.

Yapılabilecek en büyük hatalardan biri, Hürriyet ile Tayyip Erdoğan arasındaki gerilimi bir “basın özgürlüğü” meselesi olarak görüp o noktadan değerlendirmeye kalkışmak; TÜSİAD ile AKP arasındaki sorunları “demokrasi” üzerinden tartışmaktır.

Eğer bu konuyu “basın özgürlüğü” ve “demokrasi” zemini üzerinden değerlendirip tartışırsak, AKP’nin yaratıcılarından, kurucu unsurlarından, esas destekçilerinden biri olan Aydın Doğan-Hürriyet-TÜSİAD üçlüsünü aklamış oluruz.

Var olan sermaye sistemine aslında muhalif olmayan Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Yılmaz Özdil gibi düzen içi, liberal, milliyetçi isimleri bile Tayyip Erdoğan istedi diye işten atan “amiral gemisi” kendisini sert bir mektupla aklayabilir mi?

Tayyip Erdoğan düzenine ufacık bir eleştiri bile gelmesin diye en has yazarlarını kapı önüne koyan Hürriyet, iki satırlık mektupla işin içinden çıkabilir mi?

“Hükümet baskı yaptı da, baskıya boyun eğmek zorunda kaldık da, istemeden en güçlü kalemlerimizi işten attık da” mavalı, sadece Aydın Doğan-Hürriyet-TÜSİAD düzenini aklamaya yarar!

Hayır… AKP’nin bu memlekete verdiği tahribatta, zararda ve yıkımda en az Tayyip Erdoğan kadar Aydın Doğanların, Hürriyetlerin, TÜSİAD’ların payı da var.

Bu coğrafyada yaşanan en uzun süreli ve en yaygın kitlesel başkaldırı sırasında, Haziran direnişinde penguen belgeseli yayınlayan, iki yıl sonra da “Şapşallık yapmışız” diye günah çıkaran Aydın Doğan’ın günahları iki satır mektupla, üç beş cümle itirafla temizlenemeyecek denli çok ve ağırdır.

Mektup yazılarak kavga edilen, son kullanma tarihi dolmuş bir padişah bozuntusudur. AKP düzenine laf eden yoktur. Çünkü düzen, onların düzenidir. Tayyip Erdoğansız bir AKP yaratıp yollarına öylece devam etmek isteyen Türkiye oligarşisinin düzenidir. “Yeni Türkiye”ye uygun bir “Yeni AKP”, “Yeni CHP”, “Yeni MHP”, “Yeni HDP” dizayn ederek, dikensiz gül bahçesinde dümeni döndürmenin tezgâhıdır kurulan.

Nesnel olarak zaten güçsüzleşen AKP’yi yeniden tasarlayarak, “mutlak hegemonya” kuramayan ama oligarşiyle ve zenginler sınıfıyla uyumlu şekilde yoluna devam eden, belki de koalisyon ortağı bir AKP istiyor olabilirler: Sistem içi partilerin birbirlerini dengeleyebildikleri, kontrol edebildikleri bir tablo…

Herkes bu tablonun farkında…

Baksanıza: Kefen, ölüm, bir tek saç teli, mermi, tabanca, Cumhurbaşkanı’nın güvenliği… Böyle bir edebiyat başladı… Yiğit Bulut bırakıyor sazı, Fatih Tezcan alıyor… Erdoğan’a fedailikte yarışıyorlar adeta!

Hayrola, Erdoğan’ın fedaiye ihtiyacı mı var? Yoksa kaçınılmaz sonu mu gördüler? Yolun sonu yaklaşıyor mu?

Bu ucube düzenin dikiş tutmayacağını yıllardır söylüyorduk. İlber Hoca, “Yeni Türkiye’yi bok kurarsınız” demeden çok daha önce, AKP’nin biçtiği deli gömleğinin bu memlekete uymayacağını ısrarla haykırıyorduk.

Tamam bu elbise bu ülkeye uymadı da… Ya 13 yıldaki tahribat, yağmalanan varlıklar, yapılan hırsızlıklar, işlenen cinayetler, hukuksuzluklar, usulsüzlükler, peşkeşler, yağmalar, talanlar, anayasal suçlar, savaş suçları; yapanın yanına kâr mı kalacak?

Dosyalar kabarık, siciller kirli. Ve bu suçları bizden daha iyi bilen de, en iyi bilen de kendileri…

Bildikleri için de yerlerinde duramıyorlar. Fena korkuyorlar.

Ne diyordu geçen hafta Başbakan Davutoğlu: Seçilmiş cumhurbaşkanı ve başbakanlar mahkeme edilemeyecek!

Davutoğlu bu cümleyi sarf ederken, “hukuk devleti” kavramına itiraz ettiğinin farkında mı bilemiyoruz ama korkunun dağları sardığını artık çok iyi biliyoruz.  

Çünkü "Seçilmiş cumhurbaşkanı ve başbakanlar yargılanamayacak" demek, "Onlar halka karşı her türlü suçu işleyebilirler" anlamına geliyor!

Erdoğan’ın jöleli jölesiz, sakallı sakalsız, türbanlı türbansız tüm fedaileri gardlarını aldılar, tehdidin, korkutmanın, gözdağı vermenin bini bir para…  Biri “Erdoğan’ın canına kastedenlerin canı alınır” diyor, diğeri “Bize yan bakarsanız son bakışınız olur” diyor!

Eğer iş Yiğit ile Fatih’in tehditlerine kaldıysa, bu iş bitmiş demektir.

Korkuyorlar. Çok korkuyorlar. Çünkü işledikleri suçları çok iyi biliyorlar. İktidarı bırakmayacaklarını bangır bangır ilan ediyorlar. Bu yolda her türlü hukuksuzluğa başvuracaklarını alenen itiraf ediyorlar.

Ancak…

Padişah bozuntusunun korkması, ürkmesi, gitmesi yetmez. Onun yarattığı ve geride bıraktığı, artık tamir ve dikiş tutmayan bu ucube düzeni orasından burasından tamir etmeye çalışanlar da gitmeli.

Diktatör; taklitlerini, ardıllarını ve süprüntülerini de alıp gitmeden, hesap vermeden bu defter kapanmaz.

Bu defteri kapatacak biricik güç, halkın örgütlü mücadelesinden ve direnişinden geçen laik, kamucu, eşitlikçi, özgürlükçü güçtür.

[email protected]

twitter.com/_ahmetcinar_