Paraları, kârları, karılarının saçları…

Manisa’nın Develi köyünü bilen bilir.

2007 genel seçimlerinde sosyalistlere yaşattığı deneyim epeyce konuşulmuştu.

Hatta ben de o zamanlar yazdığım Haber Ekspres gazetesinde “Yok deve” başlıklı bir yazı kaleme getirmiştim de, sanal âlemde hayli yol almıştı.

Konuyu hatırlatmak için, o yazının soL portal’a yansıyan biçiminin bağlantısını paylaşayım önce.

http://arsiv.sol.org.tr/index.php?yazino=13386

İşte yukarıdaki bağlantıda okuduğunuz gibi gelişmişti her şey.

Develi Köyü, seçimden önce neredeyse iki yıl boyunca birlikte yiyip içtikleri, birlikte mücadele ettikleri, birlikte sokağa çıktıkları komünistlere bir tek oyu bile çok görmüşlerdi.

***

Ta dört yıl önce yaşananları anlatmamın, hatırlatmamın nedeni ise bambaşka. Develi köylülerinin avukatı Şehrazat Mercan’dan yeni bir haber geldi.

1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa-Kütahya illerini kapsayan çevre düzeni planında Develi Köyü’nün katı atık depolama alanı olarak yer alması İPTAL EDİLDİ.

Kim tarafından?

Danıştay 6. Dairesi tarafından.

Bu gelişme üzerine, artık Develi’de katı atık depolama projesine ilişkin tüm işlemlerin iptal edilmesi gerekiyor. ÇED’in verdiği “olumlu rapor” da buna dahil: O raporun da iptali gerekiyor.

Bunun üzerine Develi köylülerinin avukatı Şehrazat Mercan, geçen pazartesi günü yıllardır hayalini kurduğu, özlemini çektiği Küba seyahatine çıkmadan önce bir dilekçe hazırladı, Manisa İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne sundu.

Özetle diyor ki dilekçede:

Danıştay 6. Dairesi yürütmeyi durdurdu. Bu karar derhal işleme koyulmalıdır. Plan, inşaat, işletme ile tüm izin, onay ve ruhsatlar iptal edilmelidir. Yargı kararına uyun!

Memlekette istediği gibi at oynatmaya alışkın AKP hükümetinin, yargı kararına uyup uymayacağını göreceğiz.

***

Her fırsatta kendilerini “muhafazakâr demokrat” olarak sunan AKP’lilerin “muhafaza” kavramından anladıkları ve algıladıklarının sadece “paraları-kârları-karılarının saçları” olduğunu biliyoruz. Geçtiğimiz on yılda bunu öğrendik. Zira bu üç değerden başka değer tanımadıklarına tanığız.

Varsa yoksa “paraları-kârları-karılarının saçları”…

Bu üçünü kutsal biliyorlar ve bu üçüne tapıyorlar.

Bir düşünsenize, bu üçü dışında neyi muhafaza ettiler?

Var mı muhafaza edebildikleri bir şey?

Limanları, bankaları, arsaları, sahilleri, dereleri, yolları, köprüleri, fabrikaları, okulları, hastaneleri satmadılar mı?

Eğitimi, sağlığı, tütünü, pamuğu, zeytini, tarımı, toprağı gözden çıkarmadılar mı?

Hepsinden önemlisi kamuyu, kamuculuğu, kamusallığı, kamucu düşünceyi bu coğrafyadan kazımadılar mı?

Ne kaldı geriye muhafaza edecek?

Son yıllarda da Manisa Ovası’nda iki projeye imza attılar ki, ikisi de yıkım projesi!

Biri Çal DAĞI’nı İngiliz sermayeli maden şirketine kiralamak.

Diğeri ise üzümle pamuğun, tütünle zeytinin birlikte fışkırdığı Manisa OVASI’nın orta yerine çöplük inşa etmek.

DAĞ ile OVAYI muhafaza edemeyenler, bir tek şeyi muhafaza edebilirler: Dağdan ve ovadan kazanacakları parayı, edecekleri kârı, sağlayacakları rantı.

Çünkü bunların aklına kent denildiğinde “rant” gelir.

Hatta sözünü ettiğimiz bu “rant”a öylesine bağımlılar ki, kanun hükmünde kararnameyle kurdukları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, tüm doğal sitlerin, tabiatı koruma alanlarının ve tabiat varlıklarının sorumluluğunu Orman ve Kültür bakanlıklarından devraldı.

Yani…

Doğal sitleri, tabiat varlıklarını, kültür varlıklarını koruma görevini, özerk olarak kurumsallaşmış kurumlar eliyle değil, bakanlığın oluşturacağı bağımlı komisyonlarla yapmaya karar verdiler.

Yeter ki paraları ve kârları azalmasın çoğalsın!

Gerisi ne olursa olsun!

***

Develi köyüne, Manisa ovasına dönecek olursak…

Yargı kararına bakarsak, çöplük projesinin çöpe atılması gerek.

Ama AKP bu: İstediği gibi at oynatmaya alışmış. İster misiniz bir kanun hükmünde kararname çıkarsın da, “Durmak yok yola devam” desin, “Sen Develisin, büyük düşün” desin!

Der mi, der!

[email protected]