Nabi Bey’e açık mektup: Marx’ı senden öğrenecek değiliz!

İşi gücü bırakıp okullara “Aman ha öğrencilere yeni yıl kutlatmayın, dinen sakıncalı” fetvası göndermekle meşgul olan gerici milli eğitim müdürlerinin bakanı olduğunuzu biliyorduk zaten Nabi Bey.

Duyduk ki… ODTÜ’yü, bilimi, laikliği, ilerici değerleri savunan öğrencilere bir de akıl vermişsin.

Demişsin ki: ODTÜ’de olay çıkarmaya çalışan öğrenciler biraz Karl Marx'ın “Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'i” adlı kitabını okusunlar!

Bak hele…

AKP’nin “entel” bakanı olduğunu bir kez daha belli etmek için mi söyledin bu lafı bilmiyorum ya da “Biz 18 Brumaire’i de biliriz” havası yaratmak için mi… Her neden söyledinse orası bizi ilgilendirmez.

Ama şurası ilgilendirir: Biz Karl Marx’ın hangi kitabını, hangi sırayla, hangi yardımcı kaynaklarla, hangi tartışmalar eşliğinde okuyacağımızı, memleketi imam hatip çöplüğüne çeviren bir AKP’liden öğrenecek değiliz!

“Sürü” ve “yobaz” imal etme düzeneği olan 4+4+4 yasasının 24 maddesini hiç tartıştırmadan, despotça ve küstahça Milli Eğitim Komisyonu’ndan 21 dakikada geçiren birisinden kitap tavsiyesi de alacak değiliz!

Bu arada… Marx’ın “Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i” adlı o çok önemli, çok değerli, çok kritik ve hâlâ çok güncel eserini elbette iyi biliriz.  

Çünkü Marx, o kitabında bize önünde sonunda despotik gerici iktidarın yıkılacağını müjdeliyor.

Biz de zaten amacımızı hiç saklamadık: Sizin yobaz, gerici, piyasacı saltanatınızı yıkmak, mücadelemizin en önemli amaçlarından biri.

Tepeden bakan bir ukalalıkla sözünü ettiğiniz o kitabı, okuyup anladığınızı, sindirip içselleştirdiğinizi hiç sanmıyorum. Eğer öyle olsaydı, bu toprakların gericilikte en pervasız, despotlukta en acımasız, hukuksuzlukta en hoyrat rejiminin bakanı olamazdınız. Tarikatlara ve tekellere dayalı islâmofaşist sermaye diktatörlüğünün bakanlar kurulunda yer almanızın, bizim gözümüzde hiçbir önemi de yok, değeri de…

Marx, “Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i” adlı kitabıyla 150 yıl önceden bugüne, aydınlatıcı, berraklaştırıcı, sadeleştirici bir ışık düşürüyor.

Çünkü o kitap, yazıldığı dönemin gelişmeleri dışında, günümüz için de önem taşıyan analizler içeriyor.

Marx, 19. yüzyıl ortalarındaki Fransa’da, bir toplumu vesayet altına alan “vasat” bir adamın nasıl “imparator” pelerinini kuşandığını anlatıyor. Cumhuriyetin nasıl adım adım bir diktatörlüğe doğru geriletildiğini tasvir ediyor.

Engels’in, “tarihsel maddeciliğin en parlak uygulaması” saydığı küçük ama dev bir eser. Tarihsel maddeciliğin en soyut ilkelerinden yola çıkarak, siyasal mücadelenin en somut örneklerine uzanan bir rehber kitap.

Karl Marx’ın tüm yazdıkları içerisinde, tarihsel maddeci yaklaşımı en duru, en sade biçimde anlatan şu cümle de bu kitabın içindedir: “İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yapar ama onu özgür iradeleriyle değil, kendi seçtikleri koşullar altında değil; dolaysız olarak önlerinde buldukları, verili, geçmişten devrolan koşullar altında yaparlar.”

Evet Nabi Bey… ODTÜ’lü öğrencilere “okuyun” diye öğütlediğiniz eser, Marksistlerin “Fransız üçlemesi” dedikleri diğer iki kitapla birlikte, yani “Fransa’da Sınıf Mücadeleleri” ve “Fransa’da İç Savaş” kitaplarıyla birlikte, devrimin güncelliği anlamına gelmekte.

Yani sizin, sizlerin, gerici ve despot iktidarınızın devrilip, yerine ilerici, laik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir emekçi cumhuriyetinin kurulması anlamına gelmekte.

Bizler tam da “18 Brumaire’i” okuduğumuz, onu bir teori ve eylem rehberi kıldığımız için bugün sokaktayız, ODTÜ’deyiz, sizin ensenizdeyiz.

O kitabın son cümlesi şöyle biter Nabi Bey: “Ama imparator pelerini sonunda Louis Bonaparte’ın omuzlarına düştüğünde, Napoleon’ın Vendome Sütunu’nun tepesindeki tunçtan heykeli devrilecek."

Bu cümleyi hiç aklınızdan çıkarmayın.

Çıkarmayın ki, bir gün şu cümle yazıldığında da hatırlayın: “Ama siyasi iktidar sonunda işçi sınıfına ait olduğunda, Tayyip’in Kaçak Saray’daki gayrimeşru ve ucube iktidarı devrilecek.”

Ha unutmadan, bizim memlekette bilimin, aydınlanmanın, devrimci üniversite gençliğinin sembollerinden biri, belki de en önemlisi olan ODTÜ’ye “marka” demişsin.

Senin ağababan da bu memlekete “marka”, memleket yönetimine “şirket” diyor, kendisini “CEO” sanıyordu geçen yıl. Etrafına topladığı patronlara akıl veriyordu, “mevzuat amcayı takmayın” diye!

Bakanı olduğun okulların, liselerin birer medreseye çevrildiğini, tarikatların yönetim ve denetimindeki birer küçük şirkete dönüştüğünü görüyoruz. Şimdi de emperyalizmle, tekellerle, piyasacılıkla mücadelede önemli yeri olan ODTÜ’ye “marka” deme küstahlığını gösteriyorsun… Sensin marka!

Sen tavsiye ettiğin için değil… Biz zaten Marx’ın, Engels’in, Lenin’in eserlerini kitaplığımızdan, masamızdan, çantamızdan ayırmadığımız için yeni yılın ilk günlerinde bir kez daha okuyacağız “Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i”ni…

Göreceğiz bakalım 3. Bonaparte mı daha döküntüydü, yoksa Kaçak Saray’ın padişah bozuntusu mu? Yoksa Tayyip’in bakanı olarak sen mi?

Okuyalım, ona biz karar veririz.

Bir daha sakın bize kitap tavsiye etmeye kalkma! Senin işin gericilik, bizim işimiz gericilikle mücadele!

[email protected]

twitter.com/_ahmetcinar_