Mülksüzleştirmenin iktidarı

6 ay önce Soma’daydık hep birlikte. Mülksüzleştirilen insanların, bir lokma ekmek, bir avuç kömür için canlı canlı toprağa gömüldüğüne tanık olduk ülkece.

İki hafta önce Yırca’yı yol eyledik. Mülksüzleştirilen köylülerin emek emek dikip gözbebeği gibi baktıkları zeytin ağaçlarının nasıl yıkıldığına ne yazık ki sadece seyirci kalabildik.

Geçen hafta sonu Çal Dağı’nın kızılçam ormanlarında kaybolduk. Bir sermaye grubunun nikel çıkarmak için kamuya ait, insanlığın ortak mülkü olan o güzelim ormanlara nasıl sülfürik asit boca ettiğini gözlemledik.

Yıllardır insanların nasıl yoksullaştırıldığının, mülksüzleştirilerek muhtaç hale getirildiğinin türlü çeşitli örneklerini görüyoruz. Sırf karınlarını doyurmak, bir ilaç alabilmek, bir somun ekmeğe, belki bir kitaba sahip olmak, belki de çocuğunun okul masrafını karşılamak için, köle ticaretine kurban edildiğini gözlemliyoruz.

Mülksüzleştirmenin iktidarını, tüm şiddet ve dehşetiyle yaşıyoruz hep birlikte.

***

Mülksüzleştirme… Eskilerin deyişiyle: İlhak.

İlhakın diplomasideki karşılığı: Bir devletin kendisine ait olmayan topraklar üzerinde resmen egemenliğini ilan etmesi.

Günümüzde de öyle değil mi? Sırtını AKP iktidarına, dinselleştirme politikalarına ve polis gücüne dayayan bir sermaye grubu, gelip Soma’nın kömür madenlerini “ilhak” edebiliyor. Yırca’nın zeytin ağaçlarını “ilhak” edebiliyor. Çal Dağı’nın kızılçam ormanlarını “ilhak” edebiliyor.

Yani… Orada yaşayan insanları mülksüzleştiriyor. Yoksullaştırıyor. Muhtaç hale getiriyor.

Zorbaca ve arsızca…

***

İlhak etmek, el koymak, mülksüzleştirmek: Özel mülkiyetin ve sınıfların ortaya çıkışının tarihi kadar eski. Kapitalizmin tarihi de zaten, insanlığın yaşadığı en modern ilhak ve mülksüzleştirme tarihi değil mi?

Karl Marx, kapitalizmin ortaya çıkışını, sermayenin ilk birikimini; mülksüzleştirme teorisiyle anlatır. İngiliz sosyal kuramcı David Harvey de mülksüzleştirmenin sadece sermayenin ilk birikiminin gerçekleştiği eski zamanlara özgü olmadığını, günümüzde de sermaye birikiminin geriye düşmemesi için mülksüzleştirme yoluyla birikim sağlanmaya devam edildiğini öne sürer.

***

AKP iktidarı da 12 yıldır “özelleştirme”, “acele kamulaştırma”, “hibe” gibi yöntemlerle, bu ilhak ekonomisini, mülksüzleştirme ekonomisini, el koyma ekonomisini gayet canlı tutuyor. Halk yoksullaşırken, sermaye birikiyor.

Yasamadan, yürütmeden, yargıdan, polisten, adliyeden gücünü kullanıyor ve her türlü baskıyı, zoru, şiddeti, rıza imal etmeyi sürdürerek, mülksüzleştiriyor.

Sermaye sınıfının siyasal örgütü olarak AKP, gerek eski ve köklü sermaye gruplarına, gerek çokuluslu sermaye gruplarına, gerekse de kendi yarattığı, palazlandırdığı yandaş grupçuklara her türlü avantajı, kolaylığı, tımarı sağlıyor.

Yoksul köylünün toprağına “acele kamulaştırma” yoluyla el konulması da, kamunun ortak malı olan ormanların, derelerin, limanların, kıyıların, fabrikaların “özelleştirme” yoluyla sermaye gruplarına devredilmesi de… Hepsi birer “mülksüzleştirme” operasyonu. Torba yasalarda oylanan yeni düzenlemeler, o düzenlemelere oy vermek için kalkan eller hepsi “mülksüzleştirme” için.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, bir mülksüzleştirme merkezi. Acele kamulaştırma kararı alan Bakanlar Kurulu toplantıları, birer mülksüzleştirme mabedi.

Bakanlar Kurulu’ndan çıkan acele kamulaştırma kararlarına bakarsak, AKP iktidarının neden bir “acele kamulaştırma yoluyla mülksüzleştirme iktidarı” olduğunu anlarız: 1956-83 arası 5 acele kamulaştırma varken… 1983-2004 arası 11 acele kamulaştırma yapılmışken… AKP’nin iktidarda olduğu 2004-2013 arası 584 acele kamulaştırma…

Aceleleri var, evet… Yangından mal kaçırmak zorundalar… Bir an önce yağmalamak, bir an önce talan etmek istiyorlar. Kârlarına daha çok kâr, kasalarına daha çok para katmak istiyorlar. Varlık nedenleri bu!

Rakamlara bakılırsa, AKP’ninki “acele kamulaştırma” bile değil; adeta dörtnala kamulaştırma!

***

Ve yoksullaşan insanlar… Giderek daha çok muhtaç hale gelen, her türlü aşağılanmayı, insan onuruna yakışmayan koşullarda çalışmayı istemeden de olsa kabul etmeye mahkum ve mecbur bırakılan insanlar…

Sormasınlar, sorgulamasınlar, itiraz edemesinler, hayır diyemesinler diye, biat etsinler ve kendilerine sunulan sadakayla idare etsinler diye; hayatlarının her milimetrekaresi dinselleştirilen, türbanlaştırılan, imamhatipleştirilen insanlar…

İşte o insanların evlerine gönderilen kömür miktarı: Rakamları ben uydurmuyorum. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın resmi verileri bunlar.

Son on yılda Türkiye’de kömür dağıtılan hane sayısı yüzde 95 artarken, dağıtılan kömür miktarı yüzde 340 artıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bunu övünerek (!) ve sosyal bir devlet olduklarını (!) kanıtlamak için sunuyor.

Sokakları dinselleşen, beyinleri türbanlanan, okulları imamhatipleşen insanlar da, dönüp “Açıkladığınız bu rakamlar halkın her geçen yıl daha da yoksullaştığını kanıtlamaz mı? Bununla övünülür mü?” diye sormuyor, soramıyor.

Türkiye’de milyonlar aç, milyonlar bir avuç kömüre muhtaç!

İşte o tablo:

***

İki kaynaktan söz ederek bitireyim.

Bu yazıyı yazarken bana ilham veren bir kitap. “Mülksüzleştirmenin Yönetimi” adlı kitap, “2000’lerde Türkiye’de Devlet ve Kamu Yönetimi” alt başlığını taşıyor. Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde akademik çalışmalarını sürdüren Ayşegül Sabuktay’ın bir verimi olan ve NotaBene Yayınları etiketiyle yayınlanan bu kitap, AKP iktidarında “mülksüzleştirme yoluyla yoksullaştırmayı” ve “mülksüzleştirme yoluyla sermaye birikimini” rakamlarla, tablolarla gözler önüne seriyor.

Mutlaka göz atmanızı önerdiğim bir başka kaynak ise bir internet sitesi. Bu site, sermaye-iktidar ilişkileri üzerine kolektif veri derleme ve haritalama çalışması.

www.mulksuzlestirme.org adresinden inceleyebileceğiniz ve son derece ilginç ilişki ağlarını görebileceğiniz görsel bir platform.

Kolektif bir çalışma olan bu site, “Devlet kurumları ile şirketler arasında müşterek varlıklarımızı elimizden alan ne tür ortaklıklar kuruluyor?” sorusuna yanıt veriliyor. Ve sermayenin mülksüzleştirme tarihine çeşitli notlar düşüyor.

***

Tarihsel sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz bellidir: Mülksüzleştirenleri mülksüzleştireceğiz!


[email protected]
twitter.com/_ahmetcinar_