Moloz

Veysel Karani Keleşoğlu’nu tanır mısınız?

Hayır canım, öyle meşhur birisi değil, dizi karakteri falan hiç değil, manken ya da futbolcu da değil.

21 yaşında bir Urfalı idi Veysel. Askerden yeni gelmişti. Hayatta ve ayakta kalması için çalışması gerekiyordu. İstanbul’un Seyratepe’sinde gökyüzünü mızrak gibi delip geçen, camdan ve çelikten oluşan, adına “rezidans”, “AVM”, “Serviced apartments”, “loft ofis”, “teras evler” falan denilen “proje”lerden birinin inşaatına girdi. Çünkü insan bu, acıkıyordu, karnını doyurması gerekiyordu. Hayatta ve ayakta kalması gerekiyordu.

Seyrantepe TT Arena’nın yanı başında yükselmeye başlayan Skyland İstanbul projesinde inşaat işçisi olarak çalışmaya başladı. Mecburdu, bir bardak çay için bile paraya ihtiyacı vardı. Hayatta ve ayakta kalması gerekiyordu.

Çalışmaya başladı. Skyland İstanbul’un alt taşeronlarından Arkitek adlı bir alçıpan dekorasyon firmasının işçisi olarak. “İstanbul’un en prestijli projesinde yer alın” diye pazarlanıyordu Veysel Karani’nin işçi olarak “yer aldığı” proje. Mahkumdu Veysel, başı ağrısa ilaca para lazım. Hayatta ve ayakta kalması gerekiyordu.

Son üç günde ortadan kayboldu Veysel. İnşaatta birlikte çalıştığı işçi arkadaşları arayıp taradılar, bulamadılar Veysel’i.

27 Eylül Salı sabahı… Kağıthane’de, Hamidiye Mahallesi’nde Hasdal Mezarlığı’na yakın Selçuklu Caddesi üzerinde moloz döküm alanına girip çıkıyordu kamyonlar. Çevredeki “tower” inşaatlarından aldıkları molozları döküyorlardı. Şoför fark etmeseydi, döktüğü molozların arasında bir ceset olduğu anlaşılmayacaktı.

Polise haber verdi şoför. Güvenlik şeridi çekildi moloz alanına. Önemliydi “güvenlik" elbette! Canlıları koruyamayan bu kahrolası düzen, hiç olmazsa cesedin etrafına “güvenlik” şeridi çeksindi, değil mi ya…

Cesedin Veysel’e ait olduğu anlaşıldı. Yunus’a atfedilen “Bir garip ölmüş diyeler / Üç gün sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar” dizeleri, “Bir işçi ölmüş diyeler / Üç gün sonra duyalar / Moloz içinde bulalar” oluyordu. Taşeron inşaat işçisi Veysel, bir iş cinayetinde hayata veda ediyor, üç gün haber alınamıyor, moloz yığını içinde döküm alanına götürülüyor, bir kamyon şoförünün dikkati sayesinde fark ediliyordu.

Ölen işçinin cesedinin bile üç gün sonra tesadüfen bulunduğu bir yerde, iş güvenliğinden ve işçi sağlığından söz etmek mi? Hadi canım sen de... Orda bırakın işçi sağlığını, "ceset bütünlüğünden" bile söz edilemezken!

Haberlerde “Polis Veysel’in bir iş kazası sonucu hayatını kaybetmiş olabileceği üzerinde dururken soruşturma çok yönlü olarak devam ediyor” deniyordu. Aman, eksik olmasın, çok yönlü sürsün soruşturma!

Dev-Yapı-İş Sendikası, 21 yaşındaki Veysel Karani’nin Eroğlu Holding’e ait Skyland İstanbul inşaatında, taşeron işçi olarak çalıştığını duyuruyordu.  

Hayatta ve ayakta kalabilmek için, akşam bir kap yemek yiyebilmek, bir bardak çay içebilmek için, başı ağrıdığında bir hap olsun yutabilmek için, barınabilmek, ısınabilmek, kışın soğukta titrememek için öldü Veysel. “İnsanlığın yaşam kalitesini artırmak için hedeflerimizi sürekli büyütüyoruz” diyen bir patronun inşaatında, taşeron işçi olarak çalışırken yumdu gözlerini hayata. Tıpkı bu yılın ilk 8 ayında ölen en az bin 250 işçi arkadaşı gibi… Hayatta ve ayakta kalabilmek için…

“Her şeyiyle sıra dışı Skyland” diye pazarlanan projede, gerçekten çalışmak da sıra dışı, ölmek de… Hayatta ve ayakta kalmak için ölüyor, ölünce de cesediniz moloz döküm alanına atılmak üzereyken bulunuyor… Bundan daha sıra dışı ne olabilir ki!

Soma’da yerin derinliklerinde boğularak ölenler, Ermenek’de suyun içinde ölenler, Torunlar’da asansörle bilikte yere çakılarak ölenler… 2015’te en az bin 730 işçi… 2016’nın ilk 8 ayında en az bin 250 işçi… AKP’li yıllarda 17 bin işçi katledildi bu ülkede… Canları kömürden ucuz… Canları inşaattan ucuz…

Şimdi de Veysel… Veysel’in kanı sudan ucuz, cesedi her şeyden ucuz!

Bu sınıfsal soykırımdan kurtulmanın tek çaresi, işçilere “patronunuz düşmanınızdır”ı öğretmek. Memleketin her yerini ve her gününü “işçi cehennemi” haline getiren düzeni tarihin çöp kutusuna göndermek…Türkiye kapitalizminin cesedini moloz yığınının içine göndermek... 

Cesetlerimiz bir moloz yığını arasında bulunmadan önce! Bir an önce!

[email protected]

twitter.com/_ahmetcinar_