Her oyu bir kurşun kılabilmek, oyları siyasallaştırmakla mümkün…

İki gün sonra pazar.

Evet, 12 Haziran günü önümüze bir sandık gelecek. Ve biz o gün bir irade beyanında bulunacağız. Bir karar vereceğiz. Bir seçme yapacağız. Bir şeyi kabul edip diğerlerini reddedeceğiz. İşte o an, oy verme ânı, bir insanın tepeden tırnağa siyasallaşışının, politize oluşunun en sembolik ânıdır.

Alman hukuk profesörü ve siyaset kuramcısı Carl Schmitt, “Siyasal Kavramı” adlı yapıtında, “siyasal” kavramını netleştirmeye çalışır ve şöyle der: “Siyasal karşıtlık, en yoğun ve uç karşıtlıktır en uç noktadaki dost-düşman karşıtlığına yaklaşan her somut karşıtlık da, o oranda siyasallaşır.”

Nefis bir tanım.

Hemen araya Prusyalı general ve entelektüel Carl von Clausewitz’in “savaş” tanımını koymalıyım. Nedenini birazdan anlatacağım. Der ki Carl von Clausewitz: “Savaş, çok genişletilmiş bir düellodan başka bir şey değildir. Pek çok sayıda tek tek düellocudan oluşan bir birliği düşünmek yerine, düello yapan iki kişiyi gözümüzün önüne getirecek olursak daha iyi yapmış oluruz. Bunlardan her biri, fiziksel gücüyle diğerine kendi iradesini kabul ettirmeye çalışır. Onun ilk amacı, düşmanı mağlup etmek ve böylece daha sonra herhangi bir direnişte bulunamayacağı bir duruma sokmaktır. O halde savaş, düşmanı irademizi kabule zorlamak için bir kuvvet kullanma eylemidir. Bu yetmez, onu silahtan arındırmak da gerekir. Savaş harekâtının hedefi, daima düşmanın silahtan arındırılmasıdır.”

Demek ki düşmana irademizi kabul ettirebilmek için, düşmanın iradesini zapt etmek, zaptı kalıcı kılmak için onu silahtan arındırmak gerekiyor.

“SİYASAL”, “SAVAŞ” ve “SİLAHTAN ARINDIRMA” kavramlarını niçin peş peşe aktardım?

Zurnanın zırt dediği yer, aynı zamanda bu yazının bam teli de işte bu.

***

Emperyalizm, insanlığa karşı düzenlenmiş en acımasız, en hunhar SAVAŞTIR. Savaşın tüm şiddetiyle sürdüğü başat alan ise “İDEOLOJİK”, “SİYASAL” alandır. Çünkü emperyalist sistem, doğrudan doğruya insansızlığa dayandığı için, “insansızlığı” ideolojik olarak sürekli üretmek zorundadır. Ve “insansızlığı”, insanlığın üzerine, insanı felç edip ortadan kaldıracak acımasız bir silah olarak sıkmak zorundadır. İradelerin teslim alındığı, ufukların hapsedildiği temel alan SİYASAL alandır. Bu alan, bir SAVAŞ alanıdır.

Emperyalist, gerici, piyasacı, sömürücü yapılar, gırtlaklarına kadar politize olmuş durumdadırlar. Emperyalist, gerici, piyasacı, sömürücü yapıların gırtlaklarına kadar politize olmaları ise ancak ve ancak kitlelerin gırtlaklarına kadar DEPOLİTİZE olmalarıyla mümkündür. Bunun anlamı ise sürüleşmedir. Çünkü sürü, iradesiz ve yönsüzdür. Demek ki insanları iradesiz, yönsüz, niyetsiz, hevessiz kısacası insanlıktan arınmış bir hâle dönüştürmek için, siyasal planda “SİLAHSIZLANDIRMAK” şarttır. Silahsızlandırmak demek, “İDEOLOJİSİZLEŞTİRMEK” demektir. Aynı zamanda “düşüncesizleştirmek”, “kitapsızlaştırmak”, “yüzeyselleştirmek”, “zevksizleştirmek” demektir.

O zaman şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Sivil toplum, demokrasi, uzlaşma, hoşgörü, diyalog, farklılıklara saygı gibi kavramlar, “manipülasyona uğratılıp içleri boşaltılarak” bizi siyasal planda SİLAHSIZLANDIRMAK amacıyla kullanılmaktadır. Yani İDEOLOJİSİZLEŞTİRMEK amacıyla kullanılmaktadır. Hatta bu kavramlar, irademizi teslim almak üzere akıl düzenimize sıkılmış kurşunlar haline getirilmiştir.

***

12 Haziran pazar günü kullanılacak olan oylar, bu anlamda son derece önemlidir, stratejiktir. Emperyalist, gerici, piyasacı, sömürücü yapılar, üç aydır türlü çeşitli propaganda yollarıyla ve paranın saltanatına güvenerek her türlü yalanı söylediler, her türlü manipülasyonu gerçekleştirdiler, her türlü yanılsamayı yarattılar.

Son aylarda Türkiye politika sahnesinin tüm sefihliğini, utanmazlığını, dilsizliğini, tükenmişliğini gördük. Hem de tüm yalanlarını, “İstikrar sürsün”, “Aynı sudan içmişiz biz, aynı yoldan geçmişiz biz”, “Ben zengin-fakir ayırmam”, “AKP’li-CHP’li ayırmam” şeklindeki birlik, beraberlik, hoşgörü, empati, uzlaşma sloganları eşliğinde söylediler.

İşte tam da bu noktada, tüm bu yalanları tek kalemde geçecek, tek mühür hareketiyle çöpe gönderecek bir “siyasallaşmaya”, bir “iradeye”, “bir politizasyona” gereksinim var.

Çünkü “insan aklına” karşı fiziksel, ideolojik, ekonomik, kültürel, toplumsal tüm düzeylerde büyük bir şiddet uygulanırken buna aynı şiddette, hatta daha da fazlasının uygulayarak “SİYASAL / İDEOLOJİK” bir cevap veremeyen taraf hüsrana uğrayacaktır.

12 Haziran’da şu oylanacak aynı zamanda: SİYASAL alanda SİLAHSIZLANDIRILMIŞ, İDEOLOJİSİZLEŞTİRİLMİŞ ve sürüleştirilmiş kitleler, emperyalist sisteme SAVAŞ açabilecek midir?

***

12 Haziran’da her oy bir kurşundur.

Aydınlanmaya, eşitliğe, özgürlüğe ve cumhuriyetin temel değerlerine karşı açılan SAVAŞTA sağlam durmak saldırganlara ve karşı devrimcilere karşı “SİYASAL / İDEOLOJİK” bir yanıt vermek gerekiyor.

Biz bu yanıta kısaca “BOYUN EĞMEMEK” diyoruz.

“Boyun eğmeyenler” bu seçimde Türkiye Komünist Partisi’ne oy veriyor.

Oy pusulasına bakarsanız görürsünüz: Piyasacı, gerici, liberal, sömürücü, emperyalizm kuyrukçusu siyasal partilerin karşısında, SAVAŞI elden bırakmayan onlara karşı SİYASAL / İDEOLOJİK yanıt veren tek ve yegane parti TKP’dir.

Hele bir de 500 bin “boyun eğmeyen” çıksın sandıktan…

Siz o zaman seyreyleyin gümbürtüyü.

[email protected]