Çığırından çıkmak!

KENTİN SESİ-MANİSA Yazıları

Bizim şu Manisa’daki yerel gazetelerin yaptığını tanımlamak için başka bir sözcük bulamıyorum. Sipil Dağı’nın eteğinde yayımlanan yerel gazeteler, kelimenin tam anlamıyla ve de her anlamıyla, çığırından çıkmış durumdalar.

Hangi konuda mı?

Yalakalıkta.

Yaltaklanmakta.

Dalkavuklukta.

Diyeceksiniz ki, İstanbul’da yayımlanan ulusal gazeteler çok mu farklı? Değil elbette.

Ama Manisa’daki durum âsap bozacak cinsten.

***

1995’ten beri Manisa milletvekili olan Bülent Arınç, her ay olduğu gibi geçen hafta sonunda da memleketi Manisa’ya geldi. Bir takım toplantılar, açılışlar filan. Bildiğimiz terane.

Buraya kadar her şey normal.

Başbakan Yardımcısı Arınç’ın Manisa’ya geleceğini duyurmak da, hadi bir dereceye kadar haberdir. Bomba haber filan değil, rutin bir haberdir. Gazetecilik deyişiyle, iki sütuna on santimlik bir haberdir olsa olsa… Bunu da anladık.

Arınç’ın iki günlük programını dakika dakika da verebilirsiniz, bunu da anlarız.

Ama hayır…

Manisa’nın en yeni yerel gazetesi Gündem’in manşeti ne olsa beğenirsiniz?

Sekiz sütuna manşet, büyük harflerle: “HOŞGELDİN ARINÇ.”

Görüp duyan da, Bülent Arınç yıllar sonra Manisa’ya ilk kez geliyor sanır. Sanki sürgünden dönüyor mübarek!

Daha üç hafta, bilemedin dört hafta önce burada değil miydi bu muhterem!

Hem bir milletvekilinin seçim bölgesine, memleketine gelmesinden daha doğal ne olabilir?

Başka bir yerel gazete olan Yarın gazetesi de şu manşetle katılmış koroya, büyük harflerle: “İYİ Kİ VARSIN ARINÇ.”

Ne bu yahu!

Bir parlamenter, bir başbakan yardımcısı, hafta sonunda seçim bölgesi olan memleketine geliyor. Hepsi hepsi bu…

Ama çıkan gürültüye, tokmaklanan davula bakacak olursan hazret yıllar yıllar sonra ayrı kaldığı memleketine kavuşuyor, insanlar da onu hasretle bağırlarına basıyorlar adeta.

Çizilen resim, yaratılmak istenen hava bu!

Manşetlerden verilen gaz bu!

***

Anladınız mı şimdi “çığırdan çıkmak” ne demektir?

Bir gazetenin en temel görevi haber vermek, olayların ardındaki gerçeği araştırıp okurlarına sunmaktır. Bir gazete manşetten hem de büyük harflerle “İyi ki varsın Arınç” diyorsa, bu haber vermek filan değil, başka bir şeydir. Ve bu şeyin, gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi yoktur.

İstediğiniz üniversitenin, istediğiniz iletişim fakültesinin, istediğiniz gazetecilik bölümünün akademisyenlerine soralım: Bir kentin milletvekili, isterse başbakan yardımcısı da olabilir, bir hafta sonu o kente geliyorsa… Ve kente geldiği gün oranın yerel gazetesi “İyi ki varsın Arınç” diye manşet atıyorsa… Bunun ne olduğuna gazetecilik okullarının akademisyenleri karar versin, hadi bakalım!

***

Bu kadarla da kalmıyor…

Sayın Arınç iki gün boyunca Manisa’daki programını icra ediyor, açılışlar yapıyor, temaslarda bulunuyor, toplantılara katılıyor. Bunların her birinin haber değeri vardır, eyvallah…

Ama bizim gazetelere bir bakalım, neler yumurtlamışlar!

Gündem Gazetesi’nin manşeti: ARINÇ RÜZGARI. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MANİSA’DA ESTİ.

Adamcağız Manisa milletvekili değil de, sanki 12 şiddetinde kasırga. Böyle bir hava basılıyor manşetlerden.

Aynı gazete iç sayfada şöyle devam ediyor: MANİSA’YA ARINÇ BEREKETİ.

Peh peh peh!

Ve 12 sayfalık Gündem gazetesinde tam 22 Arınç fotoğrafı.

16 sayfalık Yarın gazetesinde de tamı tamına 26 Arınç fotoğrafı.

Breh breh breh!

Lafın bittiği, sözün tükendiği nokta da burasıdır herhalde.

***

Arkadaşlar, dostlar, kardeşler… Bunun adı “habercilik”, “gazetecilik” filan değildir.

Tekrar ediyorum, istediğiniz üniversitenin gazetecilik bölümündeki akademisyenlerini, öğretim üyelerini bilirkişi tayin edelim ve soralım.

Gazetecilik midir, başka bir şey midir soralım!

Ben hazırım.

Tamam, kabul ulusal medyada, holding gazetelerinde görüyoruz zaman zaman yalakalığın, yaltaklanmanın örneklerini.

Ama ne yalan söyleyeyim, öyle üsluplu yapıyorlar ki, külyutmaz gazete okurları bile anlamıyor yalakalık olduğunu.

Ama şu bizim Manisa’da “kör kör parmağım gözüne” der gibi adeta.

Böyle de olmaz ki…

Böyle de yapılmaz ki…

Aşk olsun yani!

***

Hakkını yemeyelim, Manisa Haber gazetesi Arınç’ın gelişini de, gelişinden sonraki gelişmeleri de, “habercilik” çerçevesi içinde vermiş. Yiğidi öldürsek de hakkını vermek lazım.

Son haftalarda yerel gazeteler konusuna fazla taktığımı söylüyor bazı okurlar.

Takılmayacak gibi değil.

Yerel gazeteler, “majestelerinin gazetesi” ya da “Rockefeller gazetesi” olmayı sürdürdüğü sürece, daha çoook kalem oynatırız bu konuda.

Canı sıkılıyor insanın, canı…

Omurgasızlık can sıkıyor!