Cenk’in tavana değen özgüveni!

Bir özgüven muhabbetidir gidiyor.

İki günden beri Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’ına, haber anchormanlarından köşe yazarlarına kadar herkes, İstanbul Şehir Üniversitesi’nin açılışında kürsüye çıkartılan çiçeği burnunda üniversite öğrencisi Cenk Arslan’ın özgüvenine ve espri dolu konuşmasına hayran!

Ne yapmış bu öğrenci?

Takım elbisesiz, kravatsız apar topar kürsüye çıkmış, hiçbir hazırlık yapmadan irticalen konuşmuş, aynı anda Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı’na seslenip Youtube yasağını eleştirmiş.

Cenk Arslan’ın ardından kürsüye çıkan başbakan ve cumhurbaşkanı da, ayrı ayrı Cenk’in adını adarak, öğrencinin özgüvenine hayran olduklarını belirtmişler.

Medyamız da iki gündür Cenk Arslan güzellemesine soyundu.

***

Sizi bilmem ama benim gördüğüm ilk “özgüven sahibi” öğrenci değil ki Cenk Arslan.

Kürsülere çıkartılmayan, iki satır eleştiriyi dile getirdi diye konferans salonlarından atılan, harçları protesto ettiği için polis copuyla püskürtülen, YÖK’ü protesto ettiği için öğrenim hakkı elinden alınan, TEKEL işçilerine destek verdiği için gözaltına alınan, okullarına gelen AB temsilcilerini, ABD büyükelçilerine “Bu memleket bizim, liboşa, yobaza bırakmayız” diye haykıran çoook özgüven sahibi öğrenci gördüm ben.

O genç arkadaşların hepsi, Cenk’in özgüvenini fersah fersah aşıyordu.

Ama nedense o öğrencilerin sonu Cenk Arslan gibi olmadı.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından onore edilmediler. Hayranlıkla dinlenmediler.

Korumalar tarafından salondan çıkartıldılar, gözaltına alındılar, karakola götürüldüler. Kimisi mahkemeye çıkartılıp ceza aldı, kimisinin öğrenim hakkı elinden alındı.

Medyamız da, nedense her 6 Kasım’da 12 Eylül ürünü YÖK’ü protesto eden öğrencilerin fotoğraflarını basıp “İşte özgüven sahibi öğrenciler, söyleyecek sözleri var, hak arama iradeleri var, helal olsun bu çocuklara” şeklinde manşetler atmadı.

***

Şimdi ne oldu da, İstanbul’da yeni açılan bir özel üniversitenin açılış töreninde kürsüye çıkıp “Yaaa, bu Youtube yasağı da çok kötü yani” diye geyik çeviren bir öğrenciyi “özgüven abidesi” haline getirdi.

İnsan merak ediyor.

Merak etmekten de öte kuşkulanıyor.

Neden biliyor musunuz?

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nı aynı açılış töreninde buluşturan bu üniversite, Fethullah Gülen cemaatine yakın, o cemaatin ön açıcılığıyla kurulmuş bir paralı üniversite.

Fethullahçı Bilim ve Sanat Vakfı’nca kurulmuş bir üniversite.

Bir ticaret kuruluşu.

Kuruluş sürecinde Ahmet Davutoğlu, Nabi Avcı, Halil Berktay, Edibe Sözen, Fuat Keyman gibi bir kısmı AKP’li, bir kısmı liberal isimlerin katkı ve desteği alınmış kuruluştan sonra da öğretim kadrosuna Ferhat Kentel, Kemal Karpat gibi liberal isimleri katan bir üniversite.

İşte Abdullah Gül’ü, Recep Tayyip Erdoğan’ı, Ahmet Davutoğlu’nu açılış töreninde buluşturan sihir budur.

Merkez ve yandaş medyanın da, açılış törenindeki şirinlik muskası Cenk Arslan’ı göklere çıkarmasının sırrı budur.

***

Sizce Cenk Arslan, hazırlıksız çıktığı kürsüde Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın gözlerinin içine baka baka, “12 Eylül ürünü YÖK’ü neden kaldırmadınız? Eğitim temel insan hakkıdır. Bırakınız harç masraflarını, eğitimi her geçen gün alınıp satılabilir meta haline getiriyorsunuz. Bu yaptığınız haksızlıktır, hukuksuzluktur. Üniversiteleri bilim merkezleri olmaktan çıkartıp medreselere çevirdiniz. Eğitim kurumlarını cemaatlere bıraktınız. Biz parasız, bilimsel, laik eğitim istiyoruz” deseydi, acaba yine Cenk Arslan’ın “özgüvenine” övgüler düzülecek miydi?

Sizce?