Bir karanlık şebeke: AKP, Ensar ve diğerleri…

Geçen hafta bu köşede yayımlanan “Ensar!” başlıklı yazıdan sonra, bu konuda yazmayı düşünmüyordum. Ama görünen o ki, Ensar Vakfı fedaileri konuyu kapatmaya niyetli değil!

Milletvekilinden bakanına, bürokratından medyacısına, saray soytarısından kapıkuluna kadar cümle AKP’liler, Ensar Vakfı’nın koruyucusu, kollayıcısı, hamisi, fedaisi ve de avukatı kesildiler…

Eh kendileri bilir: Madem bizi kavgaya davet ediyorlar, davetleri kabulümüzdür.

Gericiliğin, yobazlığın nasıl bir şebeke, nasıl bir network, nasıl bir çete olduğu ortada: Ensar'a “tecavüzcü” diyoruz; milletvekili, bakanı, medyası, bürokratı aynı anda viyaklıyor!

Hatta ve hatta kendisini “sosyal demokrat”, “sosyal bürokrat”, “inançlara saygılı laik”, “özgürlükçü laik” sayanlarda bile aynı terane: Ama ama ama tecavüzcü başka, vakıf başka!

Peki tecavüzcü başka vakfı başkaysa… Vakıf kendisini pir-ü pak görüyorsa… Ensarcılar sütten çıkmış ak kaşıksa… Vekilinden bakanına, valisinden savcısına, “gazeteci”sinden bürokratına kadar tam kadro neden yattınız Ensar’ın önüne! “Yedirmeyiz de yedirmeyiz” diye niye ciyaklıyorsunuz?

Karaman’da o iğrenç olay patlar patlamaz gelişen tepkilere bakalım:

Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu, “Cinsel istismara bir kez rastlamak Ensar Vakfı'nı karalamak için gerekçe olamaz” dedi!

Milli Eğitim bürokratı Hamza Aydoğdu, “Bu haberleri yazan gazeteler fâsık” dedi!

AKP Milletvekili Nihat Öztürk, “İnadına Ensar Vakfı’na sahip çıkacağız” dedi!

AKP Milletvekili Bülent Turan, Ensar Vakfı’na ait kitabevinin açılışına katılarak övgüler yağdırdı!

Ahmet Hakan, “Ensar Vakfı’na vurmayın” dedi!

Yeni Şafak yazarı Özlem Albayrak, “Pedofili eskiden de vardı” dedi!

CHP Karaman İl Başkanı, “Vaktim yoktu ilgilenemedim” dedi!  

Polis, Ensar Vakfı’nı protesto eden kadınları gözaltına aldı!

Turkcell (sermayeyi temsilen), Ensar Vakfı’nın “Değer Ödülleri” yarışmasının sponsoru oldu!  

Karaman Cumhuriyet Savcılığı, haberin duyulmaması, konuşulmaması, örtülmesi için elinden geleni yaptı ve konuyla ilgili yayın yasağının yanı sıra adeta “yorum yasağı” ve “eleştiri yasağı” koydu!

Halk TV, “Çocuklar tecavüze uğrarken susulmaz” dediği için gazeteci Ece Zereycan’ı işten kovdu.

AKP milletvekilleri, “Çocuk istismarını önleme komisyonu” kurulması önerisine toplu halde ret oyu verdi!

Tablo ne kadar net değil mi?

Sizce burda bir çeteleşme, bir şebeke, bir network yok mu?

Sizce burada alçak bir ittifak, aşağılık bir çıkar ilişkisi, kirli bir siyaset ağı yok mu?

“Yok” demek aptallıkla eş anlamlı.

***

Peki tecavüze uğrayan çocuklar ne olacak? Onlara kim siper olacak?

“Bir kerecikten bir şey olmaz” demeye getiren bir kadının Aile Bakanı olduğu bir ülkede, tecavüz mağduru çocuklara kim siper olacak?

Çocuk istismarını önleme komisyonu kurulması önerisine toplu halde ret oyu veren bir partinin 13 yıldır iktidarda olduğu bir memlekette, kim kendini güvende hissedebilir?

Ensar Vakfı sadece bir örnek… Ensar Vakfı’na benzer pek çok dinci, gerici, yobaz kurum ve kuruluş, AKP iktidarıyla el ele, diz dize, iç içe, kucak kucağadır. AKP’yle organik bağ içinde olan bu kurum, kuruluş, dernek ve vakıflar, aynı zamanda AKP iktidarıyla çıkar ilişkilerini de sağlamlaştırmaktalar.

AKP iktidarının sadece 2015’te Ensar Vakfı’na sağladığı proje desteği milyonlarla; tahsis ettiği arsa, arazi ve tesis desteği binlerce metrekareyle ifade ediliyor!

Ensar Vakfı ve benzeri dernekler, vakıflar, kuruluşlar AKP için bir “arka bahçe”, bir “insan kaynağı havuzu”, bir “militan devşirme alanı.”

Ve elbette bu karanlık tablonun sorumlusu yalnızca AKP değil… Gerici vakıflara, yobaz derneklere, bilumum tarikata, her türden cemaate “sivil toplum örgütü” diyenler… Hoşgörü, diyalog, empati, sempati lafazanlığıyla gericiliğe, yobazlığa, din sömürüsüne alan açanlar… Tekkelerin, zaviyelerin açılmasını savunanlar… Laikliği, aydınlanmacılığı tepeden inme bulanlar… Bu karanlığın faturasına onlar da ortaktırlar!

***

Türkiye’de gelinen nokta vahim: Sokağa çıkılırsa, kalabalıklara karışılırsa bir canlı bomba saldırısıyla ölme olasılığı ile tenhada kalınırsa, evde oturulursa tecavüze uğrama olasılığı arasında sıkışmış durumda insanlar!

AKP’nin “Yeni Türkiye” diye bizlere giydirmeye çalıştığı gömlek işte bu: Ya canlı bombayla ölüm, ya tecavüzle yıkım!

Ne olursa olsun… Bu ülkenin ilericileri, bu ülkenin laikleri, bu ülkenin eşitlik ve özgürlükten yana olan yurttaşları, bu ülkenin yüzünü aydınlanmaya dönen insanları, karanlığa teslim olmamaya kararlı.

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi açık ve net bir şekilde “Ensar Vakfı kapatılsın” diyor.

Komünist Partili gençler her fırsatta Ensar Vakfı’nın ipliğini pazara çıkartıyor.

Bu ülkede o damar, o nüve, o cevher, o kaynak, o ışık, o aydınlık var. Bunlar varsa elbette zafer de olacak.   

Türkiye’yi bombacılara ve tecavüzcülere teslim edenlerden kurtulmanın yolu, bombacılara ve tecavüzcülere, gericilere ve yobazlara karşı örgütlü, yan yana, omuz omuza mücadeleden geçiyor.

Hırsıza hırsız, katile katil, yobaza yobaz, tecavüzcüye tecavüzcü demekten geçiyor.

İnsanlığın tüm ilerici birikimine savaş açan, arsızca, pervasızca tüm ileri değerleri yok etmeye çalışan siyasal İslâmcıya karşı laiklik bayrağını bir an bile elimizden bırakmamaktan geçiyor.

“Laikçi”, “darbeci”, “tepeden inmeci”, “halkın değerlerine saygısız” diye diye bizden taviz koparmaya, aklımızı çelmeye çalışanları ciddiye almayıp doğru bildiğimiz yolda yalnız kalsak da yürümekten geçiyor.

Laikliğin herkese, her kesime, hepimize ama en çok da işçi sınıfına, ezilene, yoksula, sömürülene lazım olduğunu bir an bile aklımızdan çıkarmadan, sınıf mücadelesiyle laiklik mücadelesini birbirinden ayrılmaz bir bütün haline getirmekten geçiyor.

“Ama halkımız, fakat toplumumuzun değerleri” adı altında kadın düşmanlığını, bilim düşmanlığını, sanat düşmanlığını meşru ve haklı kılmaya çalışan gerici ablukaya karşı tam cephe savaşmaktan geçiyor.

Ancak o zaman yeneceğiz karanlığını yobazın!

 

[email protected]

twitter.com/_ahmetcinar_