Aydın olan hangi Aziz?

Aziz Sancar bir Türk İslam sentezcisi. Aziz Nesin ömrünü Türk-İslâm sentezi adlı ucube gericiliğe karşı mücadeleye adamış bir aydın.

Aziz Sancar, Ülkü Ocakları denen ırkçı, karanlık, gerici bir teşkilatın kurucusu olduğunu saklamıyor. Aziz Nesin, en başından beri ilerici, laik, kamucu değerleri savunan, eşitlik ve özgürlük mücadelesine destek veren bir yazar.  

Aziz Sancar, Kaçak Saray’ın padişah bozuntusu sahibinin davetine koşarak giden. Aziz Nesin, dönemin diktatörü Kenan Evren’e Aydınlar Dilekçesi’yle bayrak açan.

Aziz Sancar bir Osmanlı hayranı ve övgücüsü. Aziz Nesin hilafet karşıtı, feodalite karşıtı, saltanat karşıtı ilerici, laik, aydınlanmacı bir sanatçı.

Nolacak şimdi? Aziz Sancar ile Aziz Nesin’i “aydın” ortak paydasında mı buluşturacağız?

Hayır. Asla.

Durun durun hemen itiraz etmeyin. Aziz Sancar’ın biyokimya ve biyofizik alanındaki çalışmaları, kanserle mücadelede DNA onarımı konusunda aldığı Nobel hepimizin malumu. Bu çabalar, çalışmalar kişiyi bir bilimci, bir bilim insanı yapar da, aydın yapar mı? Bu yazının konusu bu.

Son günlerdeki konuşmalarına bakılırsa hayli apolitik ve dolayısıyla epey kafası karışık olduğu anlaşılıyor Aziz Sancar’ın. Atatürk ve cumhuriyet nutkundan iki dakika sonra cumhuriyet yıkıcısı Tayyip Erdoğan için “Çok ilgilendi Allah razı olsun” diyen… “Osmanlı’yla gurur duyuyorum” dedikten üç dakika sonra hilafeti, saltanatı yıkıp laik cumhuriyeti ilan eden Mustafa Kemal’in kabrinde dua okuyan… Türkiye’ye iner inmez Ülkü Ocakları’nın başkanıyla görüştükten hemen sonra davet edildiği Kaçak Saray’a koşan… Enteresan bir kişilik: Hem cumhuriyetçi, hem Atatürkçü, hem Osmanlı hayranı, hem Ülkü Ocakları sempatizanı, hem Tayyip Erdoğan’a duacı!

Bu noktadaki bir bilim insanının, memleketten ayrılalı 40 yıl geçse de, ülkesinden bu kadar habersiz olması, ülkesine bu denli kayıtsız kalması düşünülebilir mi? Türkiye’nin adım adım tarikatlara dayalı islâmofaşist bir sermaye diktatörlüğüne dönüştürüldüğünü görmemesi ilginç değil mi?

İşte “aydın” tanımı tam da burda devreye giriyor.

“Aydın” tanımını kendi kişiliğinde somutlayan Aziz Nesin giriyor devreye. Bir “özne” olarak aydın, bir “cesur” olarak aydın, bir “öncü” olarak aydın, tepeden tırnağa “irade” olarak aydın… Bir şeylerin değişeceğine inanan, teorisiyle ve pratiğiyle değişmesi gerekeni değiştirmeye soyunan bir “eylemci” olarak aydın…  

Tarihsel düzlemde geri olana, geride kalana, gericiliğe karşı mücadele eden, bir önceki çağın değerleriyle savaşan, tarihin tekerleğinin daha hızlı dönmesine öncülük eden aydın… Putları, tabuları yıkan, bunun için “cesur” ve “dürüst” olan, cesur ve dürüst olduğu için de kurulu düzenin karşısına dikilebilen aydın…

Aziz Nesin, o müthiş aydın öngörüsüyle, hiç tanımadığı adaşı Aziz Sancar’ı yıllar önce şöyle anlatmakta:

“O emperyalist güçler teknoloji ve bilime egemen oldular. Bilimde ve teknolojide yoğun biçimde buluşlar var. Bunları bizim gibi geri kalmış ülkeler mi buluyor? Neden çocuklarımızı Amerika’ya, Avrupa’ya gönderiyoruz? Oradan öğrenebilecekler diye gönderiyoruz. Bizim gibi ülkelerde hiçbir şey yok çünkü. Canımızı kurtaracak ilaçlar, ameliyatlar hepsi onların. Evren gibi bir herif, prostat ameliyatı olmak için Amerika’ya gidiyor. Niye burada Müslüman bir hocaya, imama yaptırmıyor? İmam hatip okullarından çıkanlar hekim oluyorlar. Bir tane ilaç bulsunlar. Bir ufacık ilaç bulsunlar. Bulamazlar. Bizim çocuklarımız Amerika’da, Fransa’da, İngiltere’de eğitilince böyle buluşlar yapabiliyorlar. Bu bağnaz ülkede, insanların çoğunun yobaz ve bağnaz olduğu ülkede hiçbir buluş bulunmaz. Onların yapabilecekleri şudur: Hangi buluş bulunsa, ‘Aaa bu Kuran’da vardı’ derler. Hep bunu söylemişlerdir. Peki bu Müslümanlar bu kadar aptal mı, Kuran’da yazıldığı halde, yüzyıllardır Kuran’ı okudukları halde, hiçbir şey bulup çıkaramıyorlar? Hep bunu dinsizler, gâvurlar, Hıristiyanlar çıkarıyor? Bu kadar beyni işlemeyen insanlar ne yapabilirler?”

Aziz Sancar, araştırma ve bilim yapma olanakları kendisine sunulduğunda, üretebilen bir bilim insanı olabilir.

Aydın sıfatı ise doçentlikten, profesörlükten, yazarlıktan, şairlikten ayrılan bambaşka bir kategori.

Nasıl ki TÜBİTAK Bilim Ödülü alması, Fransız Bilimler Akademisi tarafından Lutaud Ödülü’ne layık görülmesi Celal Şengör’ü sadece bir jeoloji profesörü olmaktan öteye taşımadıysa, yani bir aydın kılmadıysa… Nobel Ödülü de Aziz Sancar’ı “aydın” haline getirmeyecektir.

Aziz Sancar’ın adı Nobel ödülü verilenler listesinde kalacak, Aziz Nesin’in adı ise karanlığa karşı aydınlığın, gericiliğe karşı ilericiliğin, kurulu düzene karşı tarihsel ilerlemenin haklı ve meşru mücadelesinde bir öncü aydın olarak her zaman yaşayacaktır.

 

[email protected]

twitter.com/_ahmetcinar_