2 Temmuz rejimi: Adliyede Kuran, müftülükte nikah!

Sivas’ta yakanların rejimidir 2 Temmuz rejimi.

Sivas’ta yakarak iktidar merdivenlerini tırmananların.

Ülkenin her köşesini Madımak yangınına çevirenlerin rejimi.

Geçen cuma Çağlayan Adliyesi’nde görevli savcı ve hâkimlerin telefonlarına gönderilen “Adliyemizdeki Kuran tilavetine tüm hakim ve cumhuriyet savcılarımız davetlidir” mesajı, 23 yıl önceki Sivas yangını kadar vahimdir.  

Adliye koridorları baştan uca seccadelerle donatıldı. Önce bir hafız, ekibiyle birlikte Kuran okudu, ardından Cuma namazı kılındı. Bunun ibadetle, ibadet özgürlüğüyle falan ilgisi yok. Bu açık bir meydan okumadır. “Rejimi değiştirdik, fiili şeriat devletini ilan ettik” demenin eyleme dökülmüş hali.

Hukuksuz, kanunsuz, tek adama dayalı şeriat rejiminin fiili olarak ve zorbaca işletildiğinin en önemli kanıtı.

Bir hafta geçti. Çağlayan Adliyesi’nde bir tek cumhuriyet savcısı bile bu konuda inceleme, soruşturma başlatmadı. Demek ki Çağlayan Adliyesi’nde cumhuriyet savcısı yoktur. Erdoğan rejiminin, Tayyiban yönetiminin savcıları görevdedir. Böyle anlıyoruz.  

Türkiye Barolar Birliği’nden ve İstanbul Barosu’ndan “çıt” çıkmadı. Memnuniyetlerini anlıyoruz. En azından rahatsız olmadıklarını görüyoruz. Ya da işleri çoktu: Hepsi birden Barolar Birliği’nin iftar sofrasındaydılar! Bu halleriyle daha çok AKP’nin temel stepnesi görevi görüyorlar!

23 yıl önce 35 insanı diri diri yakanların rejiminde, adliyeler artık birer camidir, camiler adliye!

Adliye binasının diğer kamu kuruluşlarından farklı bir yanı ve işlevi var. Adliyeler anayasal düzeni ve bu düzenin en temel niteliklerinden biri olan laiklik ilkesini korumakla yükümlü kurumlar. Cumhuriyet adına iddianame hazırlayan, adının önünde “cumhuriyet” sıfatı bulunan savcıların görev yaptığı kuruluşlar. Cumhuriyetin ilk adalet bakanlarından Mahmut Esat Bozkurt'un sözü şöyleydi: “Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o cumhuriyet savcısıdır.”

Adliye binasında topluca Kuran okutulup dinleniyorsa, koridorlarda cuma namazı gösterisi düzenleniyorsa ve olan bitene bir tek savcının gıkı bile çıkmıyorsa, “cumhuriyet savcısı” yazan o kapıların ardında oturanların hiçbiri cumhuriyet savcısı değildir.

23 yıl önceki Madımak katliamı, ilericilik-gericilik savaşının en acı uğraklarından biriydi. “Yaktık, yine yakarız” diyorlardı. “Daha fazla Sivas” diye bağırıyorlardı. Öyle de yaptılar. 23 yılda daha fazla yaktılar, hep katlettiler.

Sivas’ın Madımak Oteli’ndeki o vahşi ve cani yangın 2000’lerde tüm ülkeyi sardı. Üniversiteleri, liseleri, ilkokulları, adliyeleri… Bazen El Kaide, bazen IŞİD, bazen Esedullah timi, bazen AKP’li paramiliterler, bazen döner bıçaklı esnaf, bazen eli sopalı gerici, bazen TRT ekranındaki konuşmacı, bazen üniversite kürsüsündeki molla olarak karşımıza çıktı.

Yangın sürüyor. Saldırı devam ediyor.

23 yıl önce “Ya Allah Bismillah Allahü Ekber” sloganları, bozkurt, şehadet parmağı ve milli görüş işaretleriyle yan yana gelip 35 canı katledenlerin iktidarı bu: Patronlar sınıfının desteği, emperyalizmin taktiği, Genelkurmay ve NATO’nun himayesiyle!

Tekelci sermayenin ve NATO’cu emperyalizmin biçtiği gerici deli gömleğinin adıydı 2 Temmuz rejimi. Parayla, dincilikle ve bombayla var olabilen bir rejim.

Aziz Nesin’in Sivas katliamından kurtulduktan sonra yayımladığı “Bir Tutam Aydınlık” kitabındaki her öngörü, tüm dehşeti ve şiddetiyle yaşanıyor bugün.

Fazlası yaşanıyor: Aziz Nesin, adliye koridorunda Kuran okunup toplu namaz kılınacağını yazmamıştı. Müftülere nikah kıyma yetkisinin verileceğini de yazmamıştı.

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi’nin çıkış bildirgesindeki “Türkiye'nin bir İslam Devleti olarak ilan edilmesine ramak kalmıştır” tespitine inanmayan, katılmayan var mı hâlâ?

Bu yangını söndürecek yegâne güç; ilerici, laik, aydınlanmacı, kamucu, eşitlik ve özgürlükten yana örgütlenen halk olacaktır. Sivas’ta yakanlarla mücadele, onlara karşı topyekûn bilinçlenerek ve örgütlenerek olur; onların söylemlerini, eylemlerini, siyasetlerini, taktiklerini taklit ederek, onlar gibi davranarak, onlardan rol çalarak değil!

 

[email protected]

twitter.com/_ahmetcinar_