Yanaşma basın görevde

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in Türkiye’deki temaslarıyla ilgili bir haber beni 40 yıl öncesine götürdü.

Biden, birkaç gün önce bizim devlet yetkilileriyle görüşürken, RTE’nin, iktidarın hoşuna gitmeyen, bu “hainler” için derhal gereğinin yapılmasını istediği akademisyenler bildirisini eleştirmiş, hükümeti uyarmış.  Aynı görüşmelerde cezaevindeki gazeteciler için üzüntülerini bildirmiş.

Özetle, her zaman olduğu gibi, basın, ifade özgürlüğü konusundaki hassasiyetlerini dile getirmiş.

Elbette, “işimiz Biden’lere kaldıysa vay halimize” denilebilir. İşimiz ona kalmadı. Ancak bu konuda, yanaşma gazeteciliğin, Saray gazeteciliğinin yeni, tipik bir örneği ortaya çıktı.

Biden’in Türkiye temasları ile ilgili haber dünya basınında şu başlıklarla yer aldı:

Washington post: Biden, Türkiye’de muhalefete baskıları eleştirdi. Hükümeti uyardı.

The Wall Street Journal: Joe Biden, Türkiye’nin konuşma özgürlüğüne yönelik baskıları eleştirdi.

Associated Press: Biden, Türkiye’yi ifade özgürlüğünü korumaya çağırdı.

Reuters: Başkan Yardımcısı Biden, Türkiye’yi ifade özgürlüğü ile ilgili payladı.

Şimdi sıkı durun. Aynı görüşmeleri, bizim anlı şanlı Anadolu Ajansı  abonelerine şu başlıkla geçti.

Anadolu Ajansı: ABD Başkan Yardımcısı Türk demokrasisini övdü.

Yanaşma basın bunu hep yapar.

Hazinenin, halkın parasıyla yayın yapan A.A da bu çizgisini hiç bozmaz.

Üzerinden 40 yıl kadar zaman geçti. Yıl 1977. Nato Zirvesi Londra’da toplandı.

Bu toplantı programı çerçevesinde dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, ABD Başkanı Carter ile baş başa bir görüşme yaptı.

O dönemde ABD, Kıbrıs çıkartması nedeniyle Türkiye’ye silah ambargosu koymuştu. Türkiye hükümeti de ambargonun kalkması için uğraşıyordu.  

Demirel-Carter görüşmesinden sonra Anadolu Ajansının, hem de o seyahatte bulunan Genel Müdür Atilla Onuk imzasıyla geçtiği haber şöyleydi:

“Başbakan Demirel Londra’da, Carter’in masasına yumruğunu vurdu.  Demirel  Carter’den  ambargo’nun hesabını sordu. Bundan sonra siz düşünün dedi.”  

Demirel’in has adamı olarak Genel Müdürlük yapan bu kişi, bu palavra haber nedeniyle demokrat çevrelerde alaya da alınmıştı.

Hatta, daha sonraları bu konuda yaptığı bir sohbette yakın çevresine, bu genel müdür, “o haberi zaten daha Londra’ya gitmeden yazıp hazırlamıştık.”demişti.

Şimdi de durum aynı.

ABD Başkan Yardımcısı Türkiye ziyaretinde, Türk Demokrasisini övmüş. Öyle demiş.

Haber doğru olsa ne olur, olmasa ne olur?

Ayrıca, “deseydi” yani.

Halk böyle yalan haberlerle,  manüplasyonla  kandırılacak, oyalanacak, iktidarı öven haberler gazetelerde, TV kanallarında 24 saat tekrarlanacak.

Sadece bu değil, her haberde aynı oyun var.

Daha birkaç gün önce TV kanallarında uzun uzun anlatılan haber şöyleydi;

IŞİD tarafından  sınırın öbür tarafından Kilis’e attığı füzeninin isabet ettiği evde bulunan bir vatandaş yaşamını yitirdi, birçok ev tahrip oldu. İlçe’de okullar tatil edildi.

Olay üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri ve hükümet yetkililerinin yaptığı açıklama şöyle:

“ Bu saldırıya misli ile karşılık verilecektir.”

Ancak, günler geçti,(bırakın misliyle) bir karşılık görülmedi.

IŞİD’in füze attığı yer karşıdaki, sınırın biraz ilerisinde bilinen, görülen yer.

Hani insanın aklına, 2 yıl kadar önce, MİT’in en yetkilisinin Ankara’daki özel bir toplantıda söyledikleri gelmiyor değil.

Demişti ki; “ karşıdan 3-5 füze fırlatırız, ardından Suriye’ye gireriz”

Bu açıklama dışarıya sızdı ve basında yer aldı.

Kilis’i vuran IŞİD  füzesi ile ilgili TSK ve iktidar yetkililerinin yaptığı açıklama yoksa sahtemiydi?

Demirel’in masaya yumruk vurması gibi. Ya da Joe Biden’in Türk demokrasisini övmesi gibi.

Belki de IŞİD’e zarar vermeye kıyamadılar. Ne de olsa onlar “bizim yaramaz çocuklar”  

Yanaşma basın, Saray gazetecileri görevlerini kahramanca yapıyorlar.