AKP içinden medet umanlar...

Yazık,

Birçokları bu yönetimden kurtulmak için AKP-B’ye umut bağlamış.

AKP’nin B takımına yani.

Bu takım partilerinden, hükümetten memnun değilmiş.

Abdullah Gül, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Ali Babacan gibileri. Son olarak da bunlara Ahmet Davutoğlu eklendi.

Bu takım AKP iktidarına karşı değiller. Sadece koltuklarını kaybettikleri için RTE’ye gönül koydular. ”Abi niye bana böyle yaptın yaa” diyen dava arkadaşları.

Bunlar, kanlı diktatörlüğün suç ortakları.

Dikkat edin hiçbiri ortaya çıkıp açık açık konuşmuyorlar da. Sinsi şekilde kendilerine yeniden görev verilmesi umudunu taşıyorlar. Bunların yakınları devletin önemli kadrolarına yerleştirildi. Bülent Arınç, yüksek yargıya adamlarını yerleştirdiğinde, “Allah verdikçe veriyor” diye sevinç çığlıkları atıyordu.

Bunların RTE ile de AKP iktidarının uygulamaları ile de ayrı düşündükleri hiçbir temel konu yok. Olmadı.

Bunlar, 1965lerde komünizmle mücadele derneklerinden gelen, tarikat, cemaat kurumlarında yetişen, ” Kanlı Pazar” cinayetlerinde deney kazanan kişiler.

12 eylül darbe sürecinde Uğur Mumcu “Rabıta” olayını Cumhuriyet'te yazmıştı. Sonra kitabı yayınlandı.

Mumcu, 12 eylül sürecinde Türkiye’nin Avrupa ülkelerindeki din görevlilerinin maaşlarının Suudi merkezli Rabıta adlı örgütün ödediğini ortaya çıkardı, yazdı.

Bunlar o gün de darbe destekçileriydi.

Bugün de darbeciler.

14 yıldan beri Rabıta’cılar bu ülkede iktidarda.

Bu takım bu iktidara karşı bayrak açamaz. İktidardan çıkarları var.

Bu takım da eski ortakları Feto’cular da hepsi, “17-25 aralık” olarak simgelenen devlet, hazine soygununun ortakları. Devlet kadrolarının paylaşımının ortakları.

Kadroların ele geçirilmesinde ve hazinenin soyulmasında anlaşamadılar.

Bunlar AKP iktidarına bayrak açamazlar.

Çünkü temel duruşları, ideolojik olarak beslendikleri ocak aynı.

Bunlar anti komünist'tirler. Anti Laik'tirler. Nitekim, TBMM Başkanı İ.Kahraman, “artık Laikliği anayasadan çıkartalım” dediğinde, toplumun tepkisi fazla görünür olunca, “kişisel görüşüdür” deyip olayı kapattılar.

Bunların hepsi faili meçhul, faili belli cinayetlerin suç ortaklarıdır.

Roboski (Uludere) katliamında, bu dosyanın kapatılmasında birlikte oldular. İçlerinde tek itiraz eden olmadı.

Bunlar, Alevi toplumunun zorunlu din derslerinin kaldırılması, Cemevlerinin tanınması başta olmak üzere taleplerinin hep karşısında birlikte oldular. Hepsi Diyanet Başkanı'nın saldırgan fetvalarının arkasında durdular.

Bunlar, ülkenin Suriye iç savaşının yaratılmasında rol oynadılar, IŞİD başta olmak üzere bölgedeki cihatçılara silah, eleman yardımlarını birlikte örgütlediler.

Bu takım iktidara bayrak açamaz.

Bunlar iktidarın yan kuruluşu Ensar vakfında çocukların tecavüze uğramasına ses çıkarmadılar. Bu konuda ağızlarını açmadılar. Tecavuzcülere açık destek verdiler.

Bunlar demokrat değiller.

Liderleri RTE “Anayasa bekleme odasına alınmıştır”, “artık Türkiye’de parlamenter rejim fiilen yoktur, hukuken de gereken düzenleme yapılması gerekir” dediğinde, yani Anayasayı tanımıyorum diye açıklama yaptığında susanlar bunlardır.

Anayasayı fiilen yok sayanlar bunlardır.

Daha önce Türk Ceza yasasının 146. Maddesi vardı. Bu madde “Anayasanın tamamını veya bir kısmını ihlal edenler TBMM’yi vazifesini yapmaktan men edenler idam cezasına mahkum edilir.” hükmünü içeriyordu.

Bağımsızlık, demokrasi, Sosyalizm mücadelesi veren Devrimci gençlik önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan'ın yargılandığı, idam edildiği de bu maddedir.

İdam kalkınca o madde değiştirildi. Şimdi onun yerine konulan TCK’nın 309. Maddesi yürürlükte. Aynı nedenlerle, yani anayasayı ihlal edenlere ağırlaştırılmış müebbed hapis cezası öngörülüyor.

Bu takım ve liderleri anayasayı tanımıyorlar. Her gün ihlal ediyorlar.

Bunların topu özgürlük düşmanı, emek düşmanı, basın ifade özgürlüğü düşmanı.

AKP’den medet umanlar, bu gerici iktidar yöneticilerinden demokrasi kırıntısı bekleyenler çok oldu. Bunların bir kısmı şimdi,” aldatıldık, aldatıldık, kandırıldık” diye inleyerek dolaşıyorlar.