Demek ki hükümet enkaz devir aldı..

Yüce İslam dininin RTE’ye ve iktidarına bahşettiği, 30 gün boyunca devletin kesesinden iftar adı altında, “ye iç benden, yeter ki biat et, oy ver” işlevi gören ramazan bitti.

Her akşam halkın kesesinden beleş yemek ve bol parti propagandası tüm televizyon kanallarında canlı canlı evlere girdi.

30 gün boyunca cepten para da çıkmadan yapılan, vur patlasın çal oynasın sorumsuzluğuyla yürütülen parti çalışması nerede görülmüş.

Demokratik hiçbir rejimde ve ülkede olmayan bir şey.

Bu arada, sigara içtiği, gündüz yemek yediği için, yani oruç tutmadığı için saldırıya uğrayanlar, dayak yiyenler yine olağan vakalar olarak görüldü. Kimisi basında yer aldı, birçoğu yazılıp çizilemedi.

Ancak bu ulvi ayda olumlu gelişmeler de oldu.

Nasıl olduysa oldu, RTE’ye dolayısıyla devamında Başbakana gaibden sesler, mesajlar gelmiş olmalı ki dış politika konusunda acayip yeni cümleler kuruldu, yeni sözler söylenmeye başlandı.

Birden, hain Putin ve onun Rusyası, İsrail ve Mısır ile kardeşlik sürecine girildi. Yetmedi, Suriye yönetimine bile gülücükler göndermeye başladık.

Eli kanlı Esed, yeniden dostum, kardeşim Esad’a dönüşme sürecine girdi.

Her ne kadar, bu iktidarın yeminli düşmanları bunu ABD başta olmak üzere batılı emperyalist merkezlerin, liderlerinin isteği doğruldusunda bu gelişmelerin olduğunu söylese de sonuç fena değil.

Olur ya, belki bizim lidere rüyasında vahiy gelmiştir.

Her konuşmasına ”Sayın Cumhurbaşkanımızın belirttiği gibi” diye başlayan Erzincanlı Binali Yıldırım dünkü son açıklamasında aynı konuya vurgu yaptı: “Ülkeler arasında düşmanlıklar daimi olmaz. Rusya, Irak, Suriye, Mısır ile ve bölgedeki diğer ülkelerle kavga etmemiz için, ilişkilerimizin bozulması için neden yok.”

Bu ülkede yaşamayan, ilgilenmeyen, bilmeyen bir kişi bu sözleri duysa, sanacak ki, ülkede iktidar değişmiş, yeni iktidar, "enkaz" devir almış.

Bilmeyen sanacak ki, devrilen eski iktidar Rusya, Suriye ve Mısır ile ilişkileri bozmuş, yeni gelen iktidar bu yanlışları düzeltmeye gelmiş.

İlişkileri bozan da, düzelteceğim diyen de aynı iktidar, aynı lider.

İslam, mezhep liderliğinde biraz ileri gidince, talimatlara uymayınca , ABD’den fırçalar gelince “hizaya gelme” vaziyeti.

Zaten bunların sorumsuz ve garip açıklamaları hiç bitmedi ki. Baskıların, toplu cinayetlerin, patlamaların, cenaze törenlerinin, kaosun ana gündem maddesi olan ülkenin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın sözlerine bakın: “Bölgemize bakarsanız Türkiye’nin bir huzur adası olduğunu görürsünüz. Yanıbaşımızda yaşanan Suriye iç savaşına rağmen, Irak’ta yaşanan kaosa, teröre rağmen Türkiye her alanda büyümesini sürdürüyor.”

Bunlar sanki özel olarak seçilmiş tipler. O kadar çoklar ki.

İşte Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun Türkiye’deki Suriye’lilere vatandaşlık verilmesi konusundaki derin görüşü:

“Türkiye, Suriyelilerin duası ve bereketiyle yüzde 5 büyüyerek dünyada ilk dörde giren büyüme yakaladı.”

Öyle ya, yeni hükümet gelmiş, enkaz devir almış. Kolları sıvamış komşularıyla barış istiyor.

Sanki 14 yıldır aynı iktidar, aynı liderlik değil.

Sanki bu yönetim Suriye’deki iç savaşın parçası, yandaşı, kışkırtıcısı olmadı.

Sanki orada savaşanlara silah, militan göndermedi.

Sanki milyonlarca Suriyelinin mülteci durumuna düşmesine bunlar neden olmadı.

Savaş işte budur.

Ölüm, tahribat, mültecilik, vahşet.

Buna neden olanların başında gelenler sanki bu açıklamaları yapanlar değil gibi pişkin şekilde konuşuyorlar. Sanki yeni iktidara gelmiş, devir aldıkları enkazı gidermeye çalışanlar.

Rusya, Suriye, Mısır, İsrail ile kardeş olacaklarmış.

Bu süreç elbette, bölgedeki petrolu yağmalamak için savaşı, işgalleri öngören emperyalist merkezlerin, liderlerin yönettiği bir olgu.

Ancak onlara koçbaşlığı, maşalık yapan ülkelerin başında gelen bizim ülkenin yöneticilerinin şimdi kıvırması, sorumluluktan, suç ortaklığından kaçmaya çalışması bizleri şaşırtmıyor.