Yalancı çoban ve Kürt sorunu

Ahmet Abakay'ın “Yalancı çoban ve Kürt sorunu” başlıklı yazısı 3 Nisan 2013 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Yalancı çoban öyküsü vardır ya, o kadar yalan söylemiş ki artık doğru söylese de kimse inanmıyor.

Kürt sorunu ve onunla birlikte anılan terörün sona erdirilmesi ülkemizin gündeminde.

Başbakan “artık Kürt sorunu yoktur, bitmiştir” dese de biz yine de Kürt sorunu diyelim.

Ülkeyi yönetenlerin bağımsızlık, demokrasi, insan hakları diye bir sorunu yoksa bütün derdi iktidarını sürdürme ve güçlendirme olursa, bunun için başkanlık sistemine destek olacak müttefikler bulma peşindeyse, Kürt sorunu gibi önemli bir konudaki atraksiyonları inandırıcı olmaktan çıkar.

Demokrasi ve insan haklarının öne çıktığı bir çağda, Osmanlıcılık ve sınırları genişletme hayalleri peşindeysen, bu politikalarına karşı çıkanları, yandaş görmediklerini cezaevlerine doldurursan, maskeli polislerin yasal derneklerin, sendikaların kapılarını kırıp ortalığı tahrip ediyor, gözaltılarla örgütlülüğü baskı altında tutuyorsan ülkeye çağ atlatamazsın.

“Barış süreci” sözü ne kadar güzel. Sadece telaffuzu bile heyecan yaratıyor. Ancak bunu söyleyen yönetim anlayışı halkı böylesine konularda o kadar çok aldatmış ki, artık inandırıcı olamıyor. Samimi olsa bile “vardır bir hesabı” cümlesi aklın bir köşesine yerleşiyor.

Ne denildi?

-Silahlı güçler silahlarını alıp ülke sınırlarının dışına çıkacak.

Öcalan, PKK, KCK, TBMM ‘nin de rol alacağı heyetin güvencesini, denetimini istiyor.

Başbakan’ın aklına yeni bir şey gelmiş, “çıkın da nasıl çıkarsanız çıkın. Silahsız çıkın, silahları toprağa mı gömersiniz, mağaraya mı bırakırsınız fark etmez” diyor.
Yani bunun Türkçesi şu: Yahu ANLAYIN ARTIK, ÇIKAR GİBİ YAPIN.

Başbakan açıkladı zaten, önümüz seçim. Hem de 3 seçim art arda. Zaman kazanması gerek. Ateşkes sürsün, silahlar, bombalar patlamasın bu ona yeter.

AKP’liler şunu söylüyorlar Newroz’da Apo’ya Diyarbakır’da miting yaptırdık. Mesajını okuttuk. “İslam birliği ve Misak-ı Milli (Osmanlıcılık) “ hedefimizi de ona söylettik. Daha ne olsun?

Oysa Newruz mitingleri zaten her yıl yapılıyordu. Bu sene sadece polis olay çıkartmadı. Uzaktan seyretti.

Şimdi moda akil insanlar. Kim bunlar? Ne yapacaklar?

Başbakan açıkladı: Bu kişileri biz seçeceğiz. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı bünyesinde olacaklar, sekreteryasını bu kurum yapacak.

Yani diyor ki, AKP’ye, hükümetine bağlı bir daire başkanlığı gibi ya da başbakan’ın bu konuda danışmanı gibi çalışacaklar. Hükümetin gayriresmi memurları olacaklar. Bunları Başbakan “atayacak.” Masraflarını bu müsteşarlık karşılayacak. Yani ceplerine 3-5 kuruş da konulur.

Yapacakları iş basit AKP’nin, hükümetin, daha çok Başbakan’ın politikasını savunacaklar, propagandasını yapacaklar, övecekler toplumsal algı oluşturacaklar. Panellerde, konferanslarda konuşacaklar. Halkı kandırmaya katkıda bulunacaklar.

Ben bu yazıda, böylesine önemli bir konuda alay mı ediyorum?

Evet, alay ediyorum, pek çokları gibi.

Ciddiyet görmüyorum, pek çokları gibi.

Çünkü yalancı çobanlar yine devrede.

İşi sulandırdılar, magazinleştirdiler, arabeskleştirdiler.

Böylesine ciddi bir olayı da AKP’li-leştirdiler.

Çünkü geçmişte birçok olayda olduğu gibi bu konuda da yönetim, abra kadabra yöntemlerle halkı aldatıyor ve halka yalan söylüyor.

Bunu çok yaptılar. Hatırlatayım mı?

Alevi çalıştayı yaptılar. Hükümetin gazeteleri manşetlere çekti, TV’leri dakikalarca yer verdi: Hükümet, Alevi sorununu masaya yatırdı. Alevilerin sorunları da çözülüyor.

Ne oldu? Masaya yatırılan Alevi sorunu masada kaldı.

Zorunlu din dersleri kalksın, istendi. Sonuç: red.

Cemevleri ibadet mekanı kabul edilsin. Sonuç: Red.

O toplantılara katılarak Başbakanı şereflendiren Alevi temsilcileri nerde? Ağızlarını bıçak açmıyor. Aldatıldılar mı ne? Bu kadar öngörüsüz olmalarına yanıyorlardır her halde.

Roman “açılımını” manşetlere çıkardılar. Başbakan’ın yazarları, gazetecileri bunu da göklere çıkardılar.

Sonuç:Sıfır.

Adamlar, bırakın hak elde etmeyi, ellerindeki evlerinden oldular. Sulukule’den sürüldüler. Mahalle iktidarın rantiyecilerinin eline geçti?

Roboski cinayetini nasıl pişkin şekilde sümen altı etmeleri onları utandırmıyor.

Yetmez mi? Peki.

Ne oldu TBMM de kurulan, günlerce, haftalarca manşetlerde tutulan, yanaşma gazeteci ve yazarların göklere çıkardığı Anayasa uzlaşma komisyonu? Darbe anayasası bu hükümet döneminde değişme şerefine erişecekti?

“Başkanlık Sistemi” diyor AKP, yoksa kendi tasarımızı getiririz. Hani “uzlaşma” ne oldu?

Yalancı çobanlar, abra kadabracılar hep manşetteler.

Ancak artık inandırıcı değiller.