Türkiye’nin uluslararası değeri: Şafak Pavey

Dikkat ettiniz mi? TBMM’deki türban oturumunda Şafak Pavey’in ders niteliğindeki konuşmasına en fazla saldırı, kadın yazarlardan geldi.
Sevilay’lar, Nagehan’lar, magehanlar. Tabii aralarında erkekler de var.

“Yazar” değil de bu” yazıcıların” ortak özelliği hepsi AKP’nin iktidarıyla birlikte ortaya çıkan, hükümetin yanaşmaları. AKP iktidarından önce yoktular, kamuoyunda kimse tanımazdı. Bu iktidar gittikten sonra da olmayacaklar.

Bunlar, yetenekleri, birikimleri, bilgileriyle değil, her koşulda iktidarı savundukları için gazetelerde köşe sahibi olmuşlar. Bu özellikleri nedeniyle iktidarın kontrolündeki televizyonlarda konuşturuluyorlar.

Sınırı aştıkları anda, “hadi canım güle güle” deneceğini bildikleri için de dikkatli davranıyorlar.

Gazeteci, yazar, aydın insan iktidara karşı değil, halka, topluma karşı sorumludur.

Şafak Pavey ne diyor?

“AKP’nin başı açık milletvekilleri vitrin olarak kullanılıyor.”

Başlarını kapatan 4 (sonra 5 oldular) milletvekili seçildiklerinden beri, TBMM’de yaptıkları zorunlu yemin dışında kürsüye çıkıp tek laf etmemişler, bir tek yasa teklifi hazırlamamışlar, soru önergesi, genel görüşme önergesi vermemişler.

Kenar süsü gibi öyle oturmuşlar. Yapay, naylon süs bitkisi gibi. Gel-git, otur-kalk, başını aç, başını kapat…

A be kadınlar, sizin seçmenlerinize hiç mi vaadiniz olmadı? Bırakın seçmeni, Meclis’e girdiğinizde “şu sorunun çözümü için çalışmam gerek” gibi kendinizle hiç mi konuşmadınız?

İnsan hakları, iş kazaları ve cinayetleri, sendikal hak ve özgürlükler, hadi bunları da boş verin, sizleri yakından ilgilendiren, kadına karşı şiddet, kadın cinayetleri, çocuk ve kadına yönelik tacizler, tecavüzler için hiç mi duyarlılığınız yok? Bu konuda bir satırlık söz etmez mi insan?

Pavey, hemcinsiniz olarak size sesleniyor, diyor ki: ”Türbanlı kadın milletvekillerinden beklentim büyük. Bundan böyle mini etek giydiği için işten atılan, dekoltesi Bakan’ın hoşuna gitmediği için linç edilen, oruç tutmadığı için öldürülen, Hıristiyan olduğunu gizlemek için isimlerini değiştirenlerin güvenlikleri, her şeyden çok bu kadın vekillere emanet.

“Ben polisin başındaki türbandan değil, bana vaat ettiği şiddet geleceğinden korkarım. Mecliste cemevi açmak için Diyanet’ten fetva isteyen anlayıştan korkuyorum. Hukukun karşısına dini koyan anlayıştan korkuyorum...”

Ve Pavey, bu milletvekillerinden Sevda Ka-çer’in, “bir daha başımı açarak kirlenmeyeceğim” sözünü hatırlatarak, “bu durumda başı açık olanlar kirlenmiş midir” diye soruyor.

Bu konuşma bazılarına “kalın” geliyor.

İktidar yazıcısı Sevilay Hanım, çok düşünmüş, çok kaşınmış, bu konuşmaya nasıl karşı çıkayım. Bula bula “başı açık olanların kirlenmesi”nden gireyim demiş. Pek çok kişinin dinlediği bu konuşmayı aramış bulamamış.

Sanki bu tür konuşmalar ilk defa yapılıyor.

Sen onu arayacağına, sadakatle bağlı olduğun Başbakan’ın şu cümlesini ara, bir daha dinle, kolay da bulursun:

“Başörtüsü dinin emridir.”

Çeşitli dinlerden, mezheplerden insanların yaşadığı bir ülkede Başbakan “dinimin emridir” diye baskı, dayatma yapabilir, kural koymaya kalkabilir mi?

Demokratik ve laik ülkeler din kurallarıyla değil, ağır bedeller karşılığı kazanılmış, demokrasi dediğimiz, evrensel insan hakları, çağdaş anayasalarla ve anlayışlarla yönetilir.

Senin dininin emri, demokrasinin, insan haklarının, kadın haklarının olmadığı, gerici, ABD uydusu S. Arabistan, Katar, Yemen ve benzeri İslam ülkelerinde olur. Buralarda o sözler sökmez.

Annesi Ayşe Önal, 1971’lerden beri, üniversite döneminden benim arkadaşım, 41 yıllık dostum olduğu, kızı Şafak Pavey’i çocukluğundan beri tanımış olmanın verdiği hukukla, sadece ön adını kullanarak diyorum ki: “Sevgili Şafak, sen iktidar şakşakçısı bazı kadınlara (ve erkeklere) rağmen, demokrasiyi, kadınların hakkını, hukukunu, onurunu koruyan konuşma yaptın. Toplumsal görevini yerine getirdin.

“Bunu duyup kurdeşen dökenler olmuş. Olsun o kadar, kervan yürür, yürüyor.

“Senin için en iyi değerlendirmelerden birini Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün yazdı. Dedi ki, ‘Şafak Pavey, yaptığı konuşma ile, sadece türbanın siyasi ve dini bir baskı aracı olduğunu Türkiye’ye kanıtlamakla kalmadı AKP faşizmini ve kalemlerini Diktatör Tayyip’e kiralamış güruhun da maskesini düşürdü.’”

Doğru söze ne denir?